Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Londra notları bu hafta Brighton’dan bildiriyor. Uzun, kocaman dalgaların vurduğu geniş bir kumsalı var Brighton’ın. Kumsalı olan şehirlere özgü bir rahatlığı, salmışlığı var bir de. Binaların arasından deniz görünür görünmez insana geçen bir rahatlık.

İngiltere’nin ‘güney’i Brighton

İngiltere’nin kalanından farklı mı? Hepsini görmedim ama Londra’dan farklı. Sadece güneyde olmasıyla, biraz daha güneşli olmasıyla ya da kumsalıyla deniziyle değil. Asıl ruhuyla yazlık bir yer Brighton. Temmuzda bile açık denizden gelen buz gibi rüzgârların kaldırdığı dalgaların tokat atar gibi sahile vurduğu bu yazlık beldede insan başka türlü sandaletle, şortla nasıl dolaşabilir ki?

Haberin Devamı

Yazları güneye inmek bir Türk âdeti ya. İngiltere’de de olsak Türk olduğumuzdan biz de bulunduğumuz yerin güneyine doğru görünmez bir güç tarafından çekiliyoruz bazen. İşte o bakımdan bir hafta sonu kendimizi Brighton’da bulduk.

İngiltere kuzey-güney doğrultusunda yayılan bir ülke. Bizde nasıl ki doğu-batı arasındaki kültürel çatışmadan söz ederiz, ülkemiz coğrafi olarak bu doğrultuda uzandığından, İngiltere’de de eğer böyle bir çatışmanın izi aranacaksa herhalde kuzey-güney ekseninde bir yerlerde olmalı. Elbette ki bu analojide batıdaki Cornwall, Orta Batıdaki Galler ve en doğu Norfolk arasındaki ilişkiler biraz havada kalıyor. Yani bu yöndeki uçlar bizim “kuzey-güney”e pek benzemiyor. Farkındayım. Biz ana eksenlere odaklanalım.

Londra’nın kuzeyine çıkmak demek, istisnalar hariç Brexit’in dünyasına girmek demek. Yani muhafazakârlaşmak. Jonathan Coe’nun “Middle England” adlı romanı, Brexit sürecinde halkın ikiye ayrılmasını anlatmaya girişen, son 10 yılda yazılan pek çok kitaptan biriydi. İki uç arasında kutuplaşmış bir toplumun ferdi olarak ilgiyle okumuştum.

Roman ismini de bölgeden alıyordu. Bir ailenin hikâyesi üzerinden şehirleri, bölgeleri ve düşünce farklarını çok iyi anlatıyordu. En azından bu ülkeye dışarıdan bakan biri için çok açıklayıcıydı. Bu kitabın da altını çizdiği üzere muhafazakârlık oku kuzeyi, liberallik oku güneyi gösteriyor. Londra’nın güneyine inmek işte liberallerin dünyasına adım atmak demek. Özgürlükler, yeni fikirlere açık olmak, yaşam tarzlarına saygı, vesaire. Bu değerlerin merkezi Brighton. Özgürlükler doyasıya yaşanıyor. Kültür sanat hareketli. Festival mevsimi başladı. Buraya has en az beş-altı iyi festival var her yaz. Great Escape benim en sevdiğim. Ama sadece müzik festivalleri değil, Brighton, edebiyat, kitap, tarih gibi her alanda festival ve buluşmalara neredeyse mevsimde her gün sahne oluyor. Pek çok yeni ve bağımsız grubun sahneye çıktığı pub’lar ve canlı müzik mekânlarını ayrıca keşfetmek için zaman ayırmak lazım. Brighton da her zaman öğrenciler ve gençliğin şehriydi ama son dönem özellikle Londra’dan göç aldı.

Haberin Devamı

Kovid sonrası dalga dalga gelen emlak krizi, hayat pahalılığı, enflasyon falan derken son üç yılda Londra ve çevresinden Brighton’a taşınan çok insan oldu. Kiraların görece Londra’dan ucuz olması tabii bir etken. Bizde hayat pahalılığından dolayı güneye kaçışın bir benzeri burada yaşanan.

Haberin Devamı

Brighton’da ne mi yapıyorsunuz? Eğer günü birlik bir turistseniz sahildeki dizi dizi restoranlar, barlar, sahil pub’ları arasından yürüyebildiğiniz kadar yürüyüp bir noktada sahil yolundan karşıya geçerek şehrin çarşı pazar alanına giriyorsunuz. Yani turistik tarihî merkeze doğru. Turistler için turistik merkez kadar güzel bir şey olabilir mi? Neden durduk yere lokal kafe keşfedeceğiz ya da graffitili duvar resmi çekeceğiz diye sokak sokak arka mahallelerde perişan olalım ki yarım günde? Bir sürü kafe, mağaza, hediyelik eşya satan yer elimizin altında turistik merkezde.

Ayrıca hep İngilizler Marmaris’te turist olacak değil ya bugün de biz onların inine girelim, onların Marmaris’inde turist olalım.

Denizsiz şehirlerde yaşayanların deniz kıyısına indiğindeki ruh hâlini artık daha iyi anlıyorum. Hiçbir şey olmasa işte sahil var. Otur sürahiyle Pimms söyle, ayaklarını çakıllı da olsa sahile uzat, çarşı içinde Brighton’ın en iyi bağımsız plakçısı Resident’a uğra, plak karıştır. Plaktan çok CD rafı olduğunu fark ederek CD’nin geri dönüşüne şaşır. Her gördüğün kafede durup bir şeyler tıkın. İşte gün bitti bile.