Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kısa yanıt: “Hayır, yok öyle bir şey”.

Uzunu şöyle: Bir okurum e-posta atmış geçenlerde ve bir gazetemizde çıkan bir yazıyla ilgili görüşümü sormuş.

Bu gazeteyi okumam etmem, ama okurum sorduğu için istemeyerek de olsa linki tıkladım.
“İngiltere’de hayat durdu” başlığıyla verilmiş bir haber. Bu makalenin yazarı bir haftalığına Londra’ya gelmiş, bir haftada İngiltere’yi anlamış, çözmüş, yalayıp yutmuş. Burada hayatın durduğunu İngilizlere acıyarak anlatmış. İnsanlar sokaklarda açız diye dolaşıyormuş, Her yer bomboşmuş. Dükkânlar kapalıymış. Vatandaş çöpleri karıştırıyormuş, falan… Bunun gibi ve benzeri abartılar.

Haberin Devamı

Hiçbir somut belge, kanıt, kaynak yok. Sadece ben gördüm gibi bir sübjektiflikle yazılmış bir yazı. En komiği de yazıda İngiltere’de işçilerin grev yapmasına karşı duyulan tiksinme ve şaşkınlık. İnsanlar hayatlarından bezmiş bu yüzden. Her hafta bir meslek grubu grev yapıyormuş. Bak sen şu işe...

Tam emin değilim ama herhalde “Ne güzel, bizde grev falan yok” denmek isteniyor.

Her neyse, bu abartılı yazı belli ki “Bakın Batılılar fakirlikten kırılıyor, siz de sesinizi çıkarmayın, halinize şükredin” demek istiyor.
Bütün bu abartıların ve fantezilerin şu dönemde yazı olarak vücut bulmasının bir nedeni de var elbette. Yok değil.

Britanya’da işler Brexit sonrası pek iyi gitmiyor. Kovid de işin tuzu biberi oldu. Ekonomi küçüldü, enflasyon son 40 yılın en yüksek seviyesine, yüzde 12’lere geldi. Fiyatlar arttı, kiralar arttı ve işini kaybeden insanlar oldu. Devlet çok büyük yardım paketleri açıkladı ve esnafına, çalışanına destek oldu, ayakta kalmalarını sağladı. Şimdi de bunun bedeli ödeniyor. Bunun yanında Rusya-Ukrayna arasındaki savaştan dolayı akaryakıt fiyatları ve gaz fiyatları arttı. Dolayısıyla, kış boyunca ısınmanın çok pahalı olacağı bariz hale geldi. Zamlanan gaz ve elektrik faturaları ailelerin bütçesini zorlar hale geldi.

Britanya gibi refahı yüksek, kişi başı milli geliri 1950’lerden beri istikrarlı olarak artmış (Türkiye’nin beş katından fazla), asgari ücreti Türkiye’nin yaklaşık 10 katı olan, oturmuş bir siyaset ve ekonomi yapısı olan bir ülkenin daha kolay başa çıkacağı meseleler.
Yani İngiltere’de, bütün dünyada olduğu gibi kriz ve küçülme var. İnsanların geçim sıkıntısı çekmeye başladığı da haber bültenlerinde çokça ve özgürce işlenen bir konu.

Haberin Devamı

Ancak abartılı bir durum yok. “Açlıktan çöpleri karıştırıyorlar, hayat durdu” gibi haberler doğru değil. Ama Türkiye’de bu tip hayal ürünü yazıları okumak insanlara asıl dertlerini, fakir fukaralıklarını unutturuyor, bakın işte o doğru.

Korkusuz turistler İstiklal’de!

Önceki gün, zaman zaman oturup kitap okuduğum kafedeki garson yanımda dikildi, sevdiğimi bildiği simsiyah kahvemi tazelerken, “Bir şey soracağım” dedi. “sen İstanbul’dansın değil mi?

“Evet” dedim.

“Haftaya İstanbul’a gidiyorum, şurada yer ayırttım, bir bakar mısın, acaba iyi bir otel mi?”

Beyoğlu’nda, Asmalımescit tarafında bir otel. Gecesi 260 pound. Önce yuh dedim, ama sonra o paraya Londra’da makul bir otel odası bulmanın imkânsızlığı aklıma geldi. Kurtulmayı bir türlü beceremediğim klasik bir Londra Türk’ü illeti olan çarpma bölme olayını hızla bir kenara bırakıp, “Valla” dedim, “o bölge gayet güzel, hayatımız orada geçti, ama şimdi nasıl pek bilemiyorum. Farklı hikâyeler duyuyorum. Kimisi hâlâ çok iyi der, kimisi bitti artık, bitti der. Kadıköy’e gitmeyi düşündün mü hiç?”

Haberin Devamı

Hiç dinlemedi Kadıköy’ü falan garsonum. “Toplam üç gün kalacağım” dedi. “Beyoğlu’nu o kadar merak ediyorum ki uzak olmak istemedim.”

“O zaman sana helal olsun” dedim ve başladım Asmalı’yı, Tünel’i, Karaköy’ü falan anlatmaya. Güzel yürüyüş rotaları, bir iki sevdiğim restoran önerdim. “Gece hayatını sen kendin keşfet” dedim. “O konuda ne desem boş.”

Beyoğlu’nda geçen hafta bomba patladı, ölenler yaralananlar oldu. Yok Suriyeli, yok şu, yok bu... Benim garsonun umurunda değil. Biletini almış, kararlı.

Benden söylemesi, Beyoğlu’nu bitirmek öyle kolay değil. Anladım ki kimsenin gücü yetmeyecek buna.