Noel’de iki şeyin grevi sıkıntı verebilir: Sınır polisi ve postacılar. İkisi de grevde. Tatillerde sıcak ülkelere uçmak İngilizlerin önemli geleneklerinden. Biz bayram tatillerinde nasıl günleri, hafta sonlarını birleştirip bir yerlere kaçıyorsak, burada da aynı kafa. İngilizler de kendi bayramlarında İspanya, Kanarya Adaları, Fas ya da Atlantik’teki muhtelif Commonwealth adalarına gidip güneşlenmeyi seviyor. Brexit öncesi daha kolaydı bu İspanya, Fransa işleri. Yeni yeni fark ediliyor sıkıntılar ama tabii iş işten geçti.
Her neyse, Noel’de bu yıl Londra, Kovid’li yılların acısını çıkarırcasına boş. Herkes ya memlekete gitti, ya tatile. Ancak tabii tatil demek dertsizlik demek değil.
Aldığımız haberlere göre, havaalanlarında uzayan kuyruklar can sıkıyormuş. Dönüş daha da acılı olacakmış. Çünkü “sınırlı” sayıda sınır polisi var.
Ayrıca, postacılar da grevde. Noel’de insanlar sevdiklerine kart atmayı seviyor. İngiltere’deki kadar kâğıt ve matbuat sevgisi olan bir ülke görmedim. Her yer kartpostal, tebrik kartı, Noel kartı dolu. Noel kartı tasarımı hayli önemli bir iş. Senede bir ay yapılıyor ama 12 aylık iş hacmine sahip. Marketlerden en şık kırtasiyecilere her yerde en yaratıcı (ve elbette en klasik) Noel tebrik kartı tasarımlarını (ve mesajlarını) sunmak önemli bir iş kolu. Kartı aldınız, yazdınız, posta kutusuna attınız. Ama işte acaba yerine zamanında varabilecek mi?
Otoban çalışanlarının grevi de aynı zamana denk geliyor. Demiryolu grevleri ocakta da devam edecek. Buna, öğretmenlerin, NHS yani sağlık sistemi çalışanlarının grevleri de ekleniyor. Bunları grev takviminden öğreniyorum. Gazeteler her gün güncelledikleri grev takvimlerini artık başköşeden paylaşır oldu. Hava durumu, yol durumu gibi grev durumu da veriliyor. Britanya grev yapılan bir ülke.
Ama… İşin aması var, burada yer vermem gereken. Londralıların grevden şikâyet ettiğini duymadım. Evet, insanlar işlerinin aksamasından memnun değil ama grevin çalışanların demokratik hakkı olduğu fikri hâkim. “Vatandaşa eziyet ediyorlar” demiyor kimse. Yani “Hem demokratik ve adil bir dünya isterim, hem de grev falan gibi şeyler olmasın” demiyor kimse.
Yeni kavram: Bregret!
2016’da bir referandumla AB’den çıkış kararı alındı, 2020’de çıkıldı. Üzerinden iki yıl geçtikten sonra kimse neden yapıldığını hatırlamıyor ve bu işten mutsuz olanların oranı giderek artıyor. Brexit’in özeti aşağı yukarı böyle.
Açıklanan araştırmaya göre, Brexit’ten memnunum diyenlerin oranı Aralık 2022 itibarıyla yüzde 35’e düştü (Kaynak: YouGov). Oysa AB’den çıkmak isteyenlerin oranı referandumda yüzde 52’ydi. Yeni Britanya hükümetlerinin AB’yle yakın ilişkiler kurmasının gerekliliğinden söz ediliyor. Halk bunu istiyor çünkü.
İyi de o zaman neden referandum fikri ortaya atıldı? Neden kampanyalar yapıldı? Halkta neden böyle bir talep oluşturuldu? Bu işten kim kârlı çıktı? Memnun birileri varsa onlar kimler?
Referandumun demokrasi kurumunun işleyen, işe yarayan bir parçası olduğu fikrinin takipçilerinin sayısı giderek azalıyor. Ve yeni kavramlar ortaya çıkıyor: Bregret gibi. Brexit, Britanya ve “çıkış” anlamına gelen “exit” sözcüğünün birleşmesiydi.
Bregret, Britanya ve “pişmanlık” anlamına gelen “regret”i bir araya getirdi.