E-scooter’ların İstanbul’da yasaklanmasının ardından Londra’daki e-scooter’ların durumunu anlatmak farz oldu. Acaba İngilizler bu ulaşım yeniliğine nasıl bakıyor? Bizim beceremediğimiz neyi beceriyorlar da henüz e-scooter yasaklanmıyor?
Teknik olarak, Londra’da e-scooter’lar sadece ruhsat verilen şirketler tarafından ve belli ilçelerde kullanılabiliyor. Bu bir pilot uygulama. Deneme yanılma safhasında her gün bir yenilik geliyor. Ve bunun şehre uygun olup olmadığı tartılıyor. Her an İstanbul’da olduğu gibi yasak da gelebilir.
İngiltere’de e-scooter’ları anlamak için aslında önce bisikletleri anlamak lazım. Bisikletler hatta atlılar birer motorlu taşıt muamelesi görüyor. Trafikte tabi oldukları kurallar aynı. Mesela bisikletler arabalarla aynı şeridi veya varsa kendilerine ayırılan bisiklet şeridini paylaşıyor. Kenardan gitmek, şeridin bir yanına sıkışmak zorunda da değiller. Çoğu zaman iki bisikletli yan yana yolculuk edebiliyor. Kaldırım kesinlikle yasak. Cezası ağır. Öte yandan, araçların bisikletlere yol vermesi, sollama şartları uygun değilse arkalarında beklemesi, sollarken belli bir mesafeyi koruyarak geçmesi gerekiyor.
İnsaflı biri olduğunuz için, bisikletleri sevdiğiniz için değil, kurallar ve yasalar size bunu yapmanızı emrettiği için yol veriyorsunuz. Özellikle şehir dışındaki tek şerit yollarda bir bisikletin arkasında birikmiş onlarca araba görmek nadiren rastlanan bir durum değil. Herkes sabırla, asla kornaya basmadan, asabiyet yapmadan, taciz etmeden bekler. Yanından geçerken el kol falan da sallanmaz.
Bir keresinde Bath civarında Somerset kırsalında yürüme hızındaki bir atlının arkasında 15-20 dakika bekleyen onlarca arabanın ortasında kalmış, insanların tepkilerine (olumlu tepkiler) şaşmıştım.
Dönelim e-scooter’lara. Özel e-scooter yasak. Cezası büyük. E-scooter’ların kaldırımda gitmesi mümkün değil ve yasak. Ceza yine ağır (60-300 pound arası). E-scooter’ların sayısı artınca kaldırımlarda aynen İstanbul’daki manzaralara benzer manzaralar oluştu. Yayalara yürüyecek yer kalmadı. Bunun üzerine, park yeri zorunluluğu getirildi. Bu park yerlerine park etmek ve fotoğrafını çekip app’e yüklemek gibi mecburi hareketler getirildi. Bir de e-bisikletler var ki daha yaygın ve çok daha pratikler. İnsanları okula, işe gitmek, eşya taşımak için artık farklı özeliklerde, farklı fonksiyonlar için tasarlanmış e-bisikletler satın alıyor. Yaz kış kullanımı çok yaygınlaştı. Bu araçlar elektrikli arabaların yerini almaya başladı.
Elektrikli arabalardaki son durumdan da birkaç cümleyle söz edeyim. Elektrikli araçlar, şehir içine benzinli araçla giriş kısıtlaması ve ceza ödemesi uygulaması yüzünden son yıllarda sayıca arttı. Hem çevre dostu olunacak, şehrin havası temizlenecek, gürültü azalacak, hem de elektrik benzine göre daha ucuz olduğundan tasarruf edilecekti. Ancak Sunak hükümeti zamanında gelen ekstra vergi herkesi zor durumda bıraktı. Geçenlerde konuştuğum bir Uber sürücüsü yeni aldığı elektrikli arabayı satıp, benzine döneceğinden söz ediyordu. Hem elektrik fiyatı arttığından hem de yeni vergi bindiriliğinden buna mecbur olduklarını anlattı.
Elektrikli ulaşımın artıları ve eksileri var. Şu ara sanki eksileri gündemde.
McCartney’nin kayıp The Beatles fotoğrafları
Londra kültür âlemi şu ara yeni keşfedilen The Beatles fotoğraflarının heyecanını yaşıyor. The Beatles’ın Britanya sınırları içinde hâlâ en önemli başlıklardan biri olması şaşırtabilir ama gerçek bu. Paul McCartney’nin Aralık 1963 ile Şubat 1964 arasında çektiği 35 milimetre filme kayıtlı 275 fotoğraf söz konusu olan. McCartney’nin üyeleri olabildiğince yalın ve insani halleriyle görüntülediği belirtiliyor.
New York, Londra, Washington, Miami, Paris ve grubun memleketi Liverpool’da turne sırasında çekilmiş bu fotoğraflar uzun yıllar kayıpmış. Daha doğrusu, bir köşede unutulmuş. McCartney 2020’de bu fotoğrafları arşivinde yeniden keşfedince (muhtemelen Kovid yüzünden eve kapandığında) derhal National Portrait Gallery’ye haber salmış ve bunlardan bir sergi yapmak istediğini belirtmiş. O tarihten bu yana Londra’nın en büyük sanat müzelerinden olan ve kalıcı koleksiyonu ücretsiz gezilen National Gallery’ye bağlı National Portrait Gallery tadilattaydı. Şu anda da her yanda vinçler, demir iskeleler, çukurlarla özellikle işi o yana düşenleri deli etmekte. Kapa parantez. Salon yeniden açılırken bu sergiyle açılacak.
Başlık için “Paul McCartney Photographs 1963-64: Eyes of the Storm” denmiş. Paul McCartney Fotoğrafları 1963-64: Fırtınanın Gözü. Bu ifade The Beatles’ın dünyanın en ünlü grubu olmayı bırakın, en ünlü insanları olduğu yıllarda, zirvede oldukları dönemde estirdikleri kültürel fırtınaya işaret ediyor. Fırtınanın gözü, yani en sakin yeri, grubun kendi halinde baş başa kaldığı anlara gönderme yapıyor. Bütün kameraların gruba yöneldiği dönemde, içerideki bir kameranın objektifine takılan fotoğraflar grup üyelerini tamamen kişisel bir geri planda sergiliyor. 28 Haziran’da açılacak sergi, 1 Ekim’e kadar gezilebilecek.