Victoria & Albert Müzesi’nde açılan “DIVA” sergisi, tarihten günümüze başarılı kadın imajına, kıyafetlerle verilen mesajlar üzerinden bakıyor.
Göz alıcı ve başarılı kadın karakter. Diva’nın sözlükteki tanımı bu. Göz alıcı ve başarılı kadın karakterler ne giyerler? Ne giydiler? Bu giydikleri onların personalarını nasıl besledi? Giysiler bize onlar ve dönemlerinin ruhuna dair ne anlatıyor?
İşte Victoria & Albert Müzesi’nin yeni sergisi “DIVA”nın meselesi bu ve bunun gibi başlıklar.
60 kıyafet ve 250 kadar da nesneye ev sahipliği yapıyor sergi. Tarihte kitlelerin gözünü kamaştıran, başarılarıyla isimlerinden söz ettiren kadınların izini sürüyor ve bunu yaparken de elbette popüler kültürü temize çekiyor.
Yaklaşık 150 yıl önce Sarah Bernardt gibi öncü isimlerden başlayan başarılı kadın tarih çizelgesi, Josephine Baker, Judy Garland, Bette Davis, Marilyn Monroe’dan Maria Callas’a farklı yollar izliyor. DIVA’ların kıyafetlerinin görkemi, erkek egemen dünyada kendilerine bir yol aramaları ve toplumda ikinci plandaki kadını öncelikle görünür kılmalarından diye düşünüyor insan. Her şeyi erkeklerin yaptığı, her şeyin erkeklere uygun düştüğü, her şeyin erkeklerin hizmetinde olduğu, her şeyin erkek gözüne göre tasarlandığı bir dünyada elbette bu dönemine göre değerlendirilmesi gereken inanılmaz bir aşama ve konum. Diva’nın görünür olmaktan başka erkeğin tasarladığı dünyadan çıkıp kendine has mesajını bulması için ise günümüze gelmek gerekiyor. Çok değil 30-40 yıl öncesine kadar kadın ve bundan hareketle Diva imajının 19. Yüzyıl’dakinden prensipte hiç farkı yok aslında.
İki kata yayılan sergi bir tarih çizelgesini takip etmeye çalışmış. Alt katta 19. Yüzyıl’ın kabare kültürü içinde var olan kadın karakterler ele alınıyor. Kıyafetler, açıklamalar ve dönemin kafamızda canlanmasını sağlayan muhtelif objeler, özellikle orijinal fotoğraflar ilgi çekici. Bir tür ulaşılamaz kutsal varlık gibi konumlandırılan, mesela Maria Callas’ı, cinsel bir kült arzu nesnesi olarak konumlanan Marylin Monroe’yu, sahne eğlence kültürünün bir dönem en büyüğü kabul edilen Judy Garland’ı, sinemanın kült karakterlerinden cool kadın Bette Davis’i ve bu zaman çizelgesinde yer alan pek çok kadın karakteri gördükten sonra üst kata çıkıyoruz.
Burada artık başka bir dünya var. Rihanna bizi karşılıyor, en son, hamile döneminde giydiği neredeyse dünya dışı kıyafetlerinden biriyle. İçeride camekânlar içinde hafızalara kazınmış kült kıyafetler ve ait oldukları sanatçıların video ve fotoğrafları var. Tina Turner’ın Bob Mackie tarafından tasarlanan ve 1977’de giydiği ve “mağara kadını”ndan esinlenilen alevli kanatlı kıyafeti serginin önemli sembollerinden.
Bu kıyafet daha sonra
Cher ve Beyoncé tarafından da yorumlanarak giyilmişti. Güçlü kadın imajının bir yüzünde yer alıyor. Ama bana kalırsa hâlâ erkeklere yönelik dar bir yerden bakıyor hayata. Cher, neredeyse dünya dışı diva kişiliğiyle ve kıyafetleriyle burada olmazsa olmazdı. Ona ayırılan ayrı bir bölüm var.
Madonna, Pink, Amy Winehouse, Patti Smith, Björk, Blondie, Siouxsie Sioux popüler ve alternatif divalar işin rengini hafitten değiştiren, Diva imajına yeni bir soluk getirenler. Bu sergide yer almaları isabet olmuş. Bu çeşitlilik diva konseptinin belli bir yere sıkışmadığını, zamanla erkeklerin algısına odaklı uysal ve kutsal bir karakter olmaktan, kendini daha açıkça ifade eden asi ve dünyevi bir sembole dönüştüğünü gösteriyor. Ve halkanın en en sonunda Z’lerin idolü Billie Eilish var. Şaşaalı, parıltılı, kanatlı, saçaklı, tüylü gösterişli elbiselerden Billie Eilish’in X large şort-tişört kombinasyonuna, yaklaşık 150 yılda gelinen çok uzun bir yol olduğunu en iyi burada anlıyoruz.
Türkiye’de bir Diva sergisi açılsaydı burada kimler hangi imajlarıyla yer alırdı? Safiye Ayla’dan Ajda Pekkan’a, Sezen Aksu’dan Selda Bağcan’a, Suna Kan’dan, Türkan Şoray’a uzun bir liste bizde de çıkar. Günümüze gelsem, sayıyı ikiye katlayabilirim. Küratörlere bir sinyal vermiş olalım. Belki bir gören olur.