Önceki hafta sonu Brighton’da gezinirken sahili kasıp kavuran rüzgârdan korunmak için çarşının içlerine girmeye karar verdim. Turistik dükkânlar, kafeler ve pub’lar arasında yürürken kendimi, varlığı çoktan unutulmuş eski bir dost gibi karşıma çıkan Resident’ın önünde buldum. Resident, İngiltere’nin sevilen bağımsız müzik mağazalarından biri. Müzikseverlerin yolu düşerse ziyaret etmesi gereken bir yer. En son bu kapıdan girdiğimde Four Tet’in “There Is Love In You” albümü yeni yayınlanmıştı ve her yerde vitrindeydi. Hemen bir tane satın almıştım.
2010’da plak devrimi yeni görünür olmaya başlamış, insanlar plak satışlarının giderek arttığından bahseder olmuştu. Sağda solda bu fenomenin nedenlerine dair yazılar çıkıyordu. Yabancı müzik dergilerinde eski plak fabrikalarını satın alan girişimcilerin haberlerini okuyorduk.
Bugün plak dünya çapında en çok satılan fiziksel format. CD’yi solladı ve büyük bir pazar hâline geldi. Fiziksel satışlar son iki yılda yıllık yüzde 20 civarında bir artış gösteriyor. 2023 itibarıyla fiziksel satışların tamamı 4.6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu hâlâ tüm gelirlerin sadece yüzde 4’ü. Stream ise tüm gelirlerin yüzde 67’sini oluşturuyor. Yani fiziksel gelir alanında daha alınacak çok mesafe var.
2010’da plak mağazalarında açıkça görünen ama kimilerinin şüpheyle baktığı plak devrimi bugün doludizgin yaşanmakta. Şimdi size yeni devrimin ayak seslerinden bahsedeyim. 2023 itibarıyla Resident’ın içinde CD rafları plak raflarından fazla. Şüpheciler içimizde çok biliyorum ama neredeyse kesin olarak CD’nin popüler bir format olarak geri dönmekte olduğunu söyleyebilirim. Bunun pek çok nedeni var.
Ucuz alternatif
Bir defa fiziksel satışlar bir ihtiyaç hâlinde artmakta. Şu an plak fiziksel formatta öne geçti ama CD hızla geri döner. İnsanlar stream platformlarının sunduğu dinleyici deneyiminden sıkılmaya başladı. Kimileri için stream kültürü her anlamda doyma noktasına bu yıl geldi ve seneye düşüş ve gerileme dönemine girilecek. Bu ayrı bir yazının konusu olsun.
Stream sizinle sevdiğiniz grup arasında güçlü bir bağ kuramıyor. Ama plak kuruyor. Çoğu insan sırf sevdiği gruba dair bir nesneye sahip olmak için plak alıyor. Bunu kişiliğinin bir ifadesi olarak sahipleniyor. Bir kültürel statü sembolü. Tıpkı grubun tişörtünü almak gibi. İngiltere’de yapılan araştırmalara göre plak satın alanların sadece yüzde 60’ının pikabı var. Bu durum fiziksel temasa ve iletişime olan açlığı anlatıyordur herhâlde. Evde dinleyemese de plak almak.
İşte CD bu noktada ucuz alternatif olarak devreye giriyor. Plak fiyatları talep dolayısıyla aldı başını gitti. Ama CD hâlâ hesaplı bir fiziksel format.
İşin dinleyiciye hitap eden tarafı böyle. Bir de sanatçı tarafı var. Stream platformları müziği demokratiklerştirdi, ulaşılır hâle getirdi, şu bu evet. Ama bunu yaparken müziği ucuzlattılar. Bedavalaştırdılar ve değersizleştirdiler. İş modelleri dolayısıyla sadece en popüler olan isimlere para kazandırabilen bir sistem oldu stream’in domine ettiği sektör.
Sanatçılar stream platformlarına bir dolar kazanmak için yüzlerce binlerce kez stream edilmek durumundalar. Ancak plak satışından en kötü anlaşmayla bile yüzde 10-20 arası net gelir elde edebiliyorlar. Özellikle popüler olmayan gruplar için, bağımsız şirketler için plak satışı önemli bir gelir. Bu gruplar konserleri sırasında tişört, CD ve plak satarak kısaca ‘merch’ denen (merchandise’ın kısaltılmışı) çeşitli ürünler sunarak gelir elde ediyorlar. Onlar açısından stream sisteminin adaletsiz gelir dağılımıya mücadele etmenin bir yolu bu.
Yani hem dinleyici hem sanatçı açısından fiziksel formata olan ilgi artarak devam ediyor. Dinleyici için de konser ve performans gelirlerine paralel yeni bir gelir kaynağı yaratmak açısından sanatçılar için de anlamlı bir gelişme.
Ne dinlesek
Mabel Matiz’in yeni albümü “Fatih” bu hafta piyasaya çıkan en dikkat çekici yerli albüm. Hazırlıkları üç yıla yayılan albüm Mabel’in gerçek ismini taşıyor. Bu anlamda sanatçının bir tür öz portresi diyebiliriz. 25 şarkılık yoğun ve geniş çaplı bir portre bu. 20 prodüktör ve dokuz konuk sanatçı Mabel Matiz’e destek oluyor. Bunların arasında Kalben, Melike Şahin, Aşkın Nur Yengi, Kardelen, Artz, Hello Psychaleppo dikkatimi çekenler. Alternatif pop alanında kendine özel bir yer açan Mabel Matiz’in şarkıları sanırım bu yaz pek çok ortamda baş köşede olacak.
Melike Şahin ve Hey! Douglas’ın Ajda Pekkan cover’ı “Sarıl Bana” nostalji rüzgârı estiriyor bu hafta.
“Gel Gülüm”, Ufuk Beydemir’in yeni şarkısının adı. Bol gitarlı bir rock şarkısı.
Slowdive önceki hafta yayınladığı “Kisses” adlı şahane single’ına bir yenisini ekledi. “skin in the game”. Yaz demek kimileri için shoegaze demek. Biliyorum. Ekleyin playlist’nize.