Blur’ün 21 Temmuz’da yayınlanacak 10 şarkılık yeni albümünün adı “The Ballad of Darren”. İlk single “The Narcissist” bu hafta dinleyiciyle buluştu. Grup geçen kasımda Wembley Stadı’ndaki konserlerinde yeni albüm için çalışmalara başlayacaklarını duyurmuştu. Çalışmalar sonunda meyve verdi. Single’ın ardından yaz festivalleri öncesinde, 19 Mayıs’ta başlayan bir de küçük İngiltere turu yapıyorlar. Isınma turu adı verilen bu asıl turne öncesi mini turneler, eskiden beri gruplar arasında âdettendir. Yüz binlerin karşısına çıkmadan önce az seyircili daha samimi bir dizi konser verir, sahneye ısınır, düzenlemeleri dener ve birbirlerine alışır ekipler. Gerçi 40 yıllık Blur de mi (tam olarak 35) birbirine alışacak, diyeceksiniz. Uzun aralar veren bir ekip için normaldir. 2015’teki “The Magic Whip”in ardından bu ilk yeni iş ortaya çıkan. Prova şart.
Hafta içi Damon Albarn ve Graham Coxon ayrı ayrı Twitter hesaplarından paylaşımlar yaptı bu konuda. Provalardan ve kayıtlardan görüntüler eşliğinde albüm tarihini müjdelediler. Kayıtlar Londra’da Notting Hill’in tam merkezinde Studio 31’de ve Devon’da yapıldı. Prodüktör, Arctic Monkeys ve Foals ile de çalışan James Ford. Bu bilgilerden ve albümün ilk single’ından hareketle rock tonları daha fazla hissedilen keyifli bir grup müziği bekleyebiliriz.
İlk single “The Narcissist”, alt-rock tonlarında orta tempolu bir parça. Graham Coxon’ın gitar melodileri eşliğinde oldukça heyecan verici. Coxon albüme dair “Haşlandıkça daha deli olmaya başladık. Yüklendiğimiz duyguları ifade edebilmek için bazen bir riff’ten fazlası gerekiyor” diye konuşmuş. Az efektli, canlı çalınmış rock müzikten daha iyi ne olabilir yoğun duyguları anlatmak için, diye düşünüyor insan.
Blur, birbiriyle itişip kakışmayı seven bir grup. Yani birbirlerini müzikal anlamda zorlayan, ileri taşıyan bir ekip. Hiçbir albüm süreci onlar için kolay olmuyor. Bu tatlı gerilim de albümlere her zaman yansıyor.
Bu arada bir dönem gruptan ayrı düz koşular yapan Graham Coxon’ın yeni yan projesinin adı “The WAEVE”. Bir süredir Rose Elinor Dougall ile çalışıyorlar. Bu güzel sesli hanımefendiyi Mark Ronson albümlerini dinlemiş olanlar “The Night Last Night” ile hatırlayabilirler. İlk albüm piyasada. Bu ‘moody’ şarkılara da kulak verelim bir ara.
Alban ise hayli kişisel şarkılardan oluşan 2021’deki solo albüm “The Nearer The Fountain, More Pure The Stream Flows”un ardından diğer ekibi Gorillaz ile şubatta çok da iyi eleştiriler almayan “Cracker Island”ı yayınladı.
‘90’lar hiç bitmemiş gibi çal!
Everything But The Girl’ün yeni albümü “Fuse” şu sıra İngiltere albümler listesinde bir numarada yer alıyor. Karı-koca 25 yıl albüm yapma, arada üç çocuk yap, büyüt, herkes artık bundan sonra maç dönmez derken bir anda yeni albüme giriş, yayınla ve bir numara ol. Tracy Thorn ve Ben Watt 1980’lerden bu yana devam eden yolculuklarında yepyeni bir dönemeçteler.
1994’te “Missing”, o dönemin en büyük dans hit’i olmuştu. 1980’lerde soft caz ve pop şarkılar yapan bir ekipken Thorn’un Massive Attack’la çalışmaları her şeyi değiştirdi. O dönem âdeta büyülediği “Protection”, “Better Things” gibi klasiklerle hayatımıza girmişti Thorn. 1994 tarihli Massive Attack albümü “Protection”ı bir ev ödevi gibi dinleyebilirsiniz.
1999’daki “Temperamental” albümünün ardından işte nisanda “Fuse” geldi.
“Fuse”, ‘90’ların dans büyüsünde payı ve emeği olan bu ikilinin, aynı büyü ve çekicilikle yoluna devam ettiğinin göstergesi. Thorn hafifçe çatallaşmış, olgunlaşmış ama büyüsünden hiç kaybetmemiş sesiyle aslında ‘80’lerdeki caz dönemlerine geri dönmüş gibi. Mesela “Nothing Left To Lose” bir dans şarkısıyken “Run A Red Light” grubun erken dönemlerine doğru uzanmış. Albüm bu iki uç arasında dingin ve caz tarafa daha yakın bir çizgi izliyor. Thorn’un şahane vokali ve Ben Watt’ın düzenlemeleriyle her şey olması gerektiği gibi hissi hâkim. İkilinin BBC için kaydettiği piyano versiyonlarını da bulup dinlemenizi tavsiye ederim.
Ne dinlesek?
Özel bir sevgi beslediğim gruplardan Karate, yeniden bir araya geldi. Grup yeni şarkılar vaat etmiyor ama bir dizi az sayıda konser verecek. Primavera Sound bu konserlerden birine ev sahipliği yapacak. Gündemi elimin tersiyle itip Barselona’ya gidesim var. Karate’nin, mesela 2004 tarihli “Pockets” albümü şahane gider. Biraz dertli ama çok özel. Umarım beğenirsiniz.
Lana Del Rey, “Say Yes To Heaven” adında bir şarkı yayınladı bu hafta. Her zaman dinleyiciyi yakalamayı başarıyor.
Foo Fighters’ın yeni single’ının adı “Under You”. Grubun ilk yıllarını sevenlerden misiniz? Derhal kulak verin.
Roisin Murphy ve DJ Koze iş birliğinin adı “The Universe”. Kaliteli dans işlerinden tanıdığımız iki isim bir arada iki artı iki beş etmiş.
“My Phone Can Die”, Ari Lennox, Rory, James Fauntlroy imzalı haftanın dikkat çeken şık R&B’si. Cool’luk başka bişey…
Miles Kane’i Alex Turner ile ortak çalışmaları “The Last Shadow Puppets”tan hatırlıyoruz elbette. Kane, bu hafta “Baggio” adında bir şarkı yayınladı. Şarkı yakında yayınlanacak “One Man Band” adlı albümde yer alıyor. Kane, sekiz yaşındayken hayranı olduğu İtalyan futbol efsanesi Roberto Baggio’ya dair duygularını anlatıyor.
Doğan Duru ve Aylin Aslım ortak şarkısının adı “Cambazın Düşüşü”. Haftanın en dikkat çekici yerli işlerinden.