“Blackbox Life Recorder 21f,” Aphex Twin’in son beş yıldır yayınladığı ilk yeni parça. 4 dakika 26 saniyelik elektronik müzik nehri, aslında elemanın eski zamanlarına ait bir yeni bulunmuş kayıt gibi duruyor. “Richard D. James Album” zamanlarında kaydedilen ama gün ışığına çıkmamış bir kayıt ya da 1992 tarihli “Selected Ambient Works”e ait bir deneme. Belki de 2001’deki “Druqs”tan bir pasaj.
Nasıl oluyor da 2023’te yayınlanan ve harika tınlayan bir elektronik müzik parçasının aynı sanatçının 1992’deki, 1996’daki ya da 2001’deki bir çalışması da olabileceği akla gelebiliyor? Aphex Twin’in büyüsü bu. Zamandan, trendlerden, olaylardan, akımlardan bağımsız, zamanı kendi boyutunda kendine göre dilediği gibi akıtan ve yaşayan, çevirip büken, yeniden yaratan ve hiç ama hiç sıkıcı olmayan, her zaman ne yapacağını merak ettiğimiz isimler gibi Aphex Twin.
İngiltere’nin epik kırsalı Cornwall’da kendi hâlinde yaşayan ve devamlı müzik yapan deha, geçen hafta Barselona’daki Sonar Festivali’nde çok beğenilen bir performans gerçekleştirdi. Yeni EP temmuzda Warp etiketiyle gelecek. Adı “Blackbox Life Recorder 21f / In a Room7 F760,”. Şimdiden bütün ‘ambient’ camiasına ve her türlü elektronik müzikçilere hayırlı olsun!
Shoegaze’ciler toplaşın!
Hem albüm hem şarkı adı küçük harflerden oluşan “everything is alive” adlı Slowdive albümü 1 Eylül’de gelecek. İskoç shoegaze ustaları geçen hafta kendi çaplarında küçük bir duyuruyla yeni single “kisses”ı yayına verdi. Daha gitarın tonunu duyunca kendinden geçiyor insan. Albümün ne kadar iyi olacağına dair net bir işaret. Hatta işaret fişeği. Shoegaze gibi içe dönük bir türe ‘işaret fişeği’ ters ama teşbihte hata olmaz diyelim. Bizimkisi heyecan. Slowdive, 22 yıl aradan sonra 2017’de “Slowdive” adlı bir albüm yayınlamıştı. Hatırlayalım. İşte o albümden sonra bu da devam niteliğinde olacak. Rachel Goswell babasını, Simon Scott annesini kaybetti 2020’de, Kovid döneminde. Albüm onların anısına geliyor.
Duygusal açıdan eklektik, yoğun ama neticede umudu terk etmeyen bir albüm bekleniyor. Bunlar grup üyelerinin açıklamalarından ayıkladıklarım. Elemanlar müzikal açıdan farklı yönlerden gelip ortada buluşan cinsten. Elektronik atmosfer ve shoegaze markası chorus ve flanger ekefktli arpejler itişip duruyor her şarkıda. ‘kisses’te gitar galip. Devamını hasretle beklemedeyiz.
69 aşk şarkısı 25 yaşında
The Magnetic Fields’ın muhteşem “69 Love Songs” albümü 25 yaşında ve Stephin Meritt’in verdiği bilgiye göre 25’inci yıl turnesine çıkacak. İyi haber bununla da kalmıyor. Turne 1999 orijinal kadrosuyla gerçekleşecek. Bilgisayar karşısında elde kredi kartı beklenecek olay. “Luckiest Guy on the Lower East Side”ı mırıldanmaya başladık bile.
Ne dinlesek?
“Yine Edemedik Dans” diyerek dans etmek isterseniz bu hafta Gazapizm’e kulak vermeniz lazım. Gazapizm güçlü baslar döşemiş altyapıya. Canlı çaldığınızda rock da olur, club da. Bakalım nasıl esecek? Anıl Acar’ın sözleri her zaman sağlam, her zaman kendini dinleten cinsten, her zaman doğru yere vuruyor. İyiden iyiye beach esnafı olmaya başlayan Türkçe Rap’in haysiyetini ayakta tutan temel direklerinden biri an itibarıyla Gazapizm.
Geçen hafta Arsenal’ın evi Emirates Stadium’da üç gün üst üste çalan Arctic Monkeys’le sahneye çıkan Miles Kane yeni şarkısını bu cuma yapıştırdı: “The Wonder” Brit Rock’ın abecesini şöyle bir hatırlatmış oldu dinleyiciye.
Beck ve Phoenix ortak şarkısı “Odyssey”i sevmemek ne mümkün. Popsa pop, indie’yse indie. Ortak turne devam ederken güzel bir iş birliği çıkmış ortaya. Söz ve müzik Thomas Mars. Sinerji tamam.
Indie dans özledik değil mi hepimiz? Şöyle yaz gelsin, radyolarda çalına çalına aşınmamış, orijinal, ikinci el olmayan, mümkünse pop olmayan şarkılar dinlesek serin bir yerde. İşte Django Django yeni albüm “Off Planet”le bu noktada devreye giriyor. Sevdiğimiz dans vokallerinden Self Esteem ablamızdan da destek alarak acayip eğlenceli parçalarla çıkageliyor ekip. Albümün kısmi remiksli versiyonu da var. Önce dinle, sonra bir de remiksli dinle. Hizmet gibi hizmet.
Dave Gahan’ın kızı Stella Rose Gahan geçen nisanda ilk albümü Eyes of Glass’ı yayınlamıştı. Yeni dinleme fırsatı buldum. PJ Harvey, Nick Cave ve daha ileri karanlık ve gotik referanslar her yanından akıyor albümün. “Faithfull” ilk single’dı. “Clean” favori şarkım.
Kanser tedavisi gördüğünü açıkladı Josh Homme. Ne yeni albümle (“In Times New Roman”) birlikte gelen bu haber ne de boşanma faslı albümü ele geçirmemiş. Queens of the Stone Age melodik riff’ler ve dur kalklara dayalı enerjik cümleler içinde gitar – davul sesi duymayı özleyenlere hatırı sayılır bir seçenek sunuyor. Tavırlı, atarlı. Not: The White Stripes’ı özlediğimi fark ettim albümü dinlerken.
Tüyler gene diken diken. Jonsi’nin vokalleri henüz girmeden, sırf 41 kişilik orkestranın büyüleyici introsu dahi yeterli zaten bunun için. İzlandalı ekip 10 yıldan bu yana ilk yeni müziğini bu 10 şarkılık albümle yayınladı. Bir anda, çok da duyurmadan yaptılar bu işi. Bayılıyorum böyle müzik endüstrisinin vazgeçilmez diye bakılan kurallarına, sistematiğine nanik yapan gruplara. 56 dakikalık klasik müzik ya da ambient ya da her ikisi ya da hiçbiri. Sadece müzik. Gözleri kapatıp dinleyin. Turnede kendinize bir tarih bulun, ne yapın edin gidin. Dünyayı üç-beş pop şarkısı zannedenlerin övmek için ‘dünya dışı’ dediği bu müzik aslında tam da ‘dünya içi’. Tadını çıkarın.