Amerika ve küresel efendiler sınırlarımızda Kuzey Irak’tan başlayıp Akdeniz’e kadar çıkan yeni bir müttefik devlet kurma hayalini hayata geçirebilmek için oldukça karmaşık oyun oynamaya başladı...
Altmış yıldan beri kör topal devam ettirdiği Türkiye’nin müttefik oyunundan açıkça vazgeçmesine gerekçe olarak da tezkerenin geçmeyişini ileri sürüyorlar...
Sular ısınıyor, kazanların altına odun taşıyan taşıyana...
*
Salı, cuma ve pazar günkü yazılarımızda bir bilim adamının yaşadığı hayata dair deneyimlerini, duygularını ve her zorluğa karşı nasıl dayanabildiğini, görüşlerini ve acılarını ders notlarından özetleyerek anlatmaya çalıştık...
“Bir aile olduğumuzu ve bunun ne kadar büyük bir nimet olduğunu işte o an anladım. Ertesi gün ameliyathanenin kapısında Alihan’a şöyle bir baktım, sakinleştiricinin etkisine girmeye başlamıştı. ‘Ey Allah’ım! Oğlum senin emanetindir, nasıl biliyorsan öyle yap!’ diyen Prof. Mim Kemal Öke öğrencilerine o günlerini şöyle anlatıyor:
“Tam teslimiyet böyle bir şeydir. Ameliyat bitti, doktor çıktı. ‘Oğlunuzun durumu çok iyi. Bu ameliyatı ben mi yaptım bir başkası mı anlamadan ameliyat başarılı bir şekilde bitiverdi’ dedi. Çok şükür, Alihan iyileşti ve sağlıklı bir şekilde yaşıyor.”
Ve sonra kızı Nazlı’nın down sendromlu bir bebek olarak doğduğunu ve hayatında yepyeni bir dönemin başladığını söyleyen Prof. Öke diyor ki;
“O zaman anladım ki Allah’ın yarattığı hiçbir şey kusurlu değildir; görene ve anlayabilene o yaratılanda bir hikmet vardır. Hüsranlardan hikmet çıkarabilmelisiniz. Kızımla birlikte engelliler dünyasına girdim ve yaşama, insanlığa dair çok şey öğrendim.
Salı ve cuma günkü yazılarımızda Prof. Mim Kemal Öke’nin dekanı olduğu üniversitede hayata karşı daha dayanıklı olabilmeleri için öğrencilerine kendi hayatından örnekler verdiği ders notlarına değindik.
Bu yazıları okumayanların, onları okuduktan sonra bu yazıyı da okumalarını tavsiye ediyoruz.
Prof. Mim Kemal Öke’nin ders notlarını okudukça aklımıza 15 yıl önce dünyada fırtınalar estiren Hint asıllı Kanadalı yazar Robin S. Sharma’nın “Ferrari’sini Satan Bilge” adlı roman serisindeki Julian Mantle’nın yaşadıkları geldi...
*
Salı günkü yazımızda Prof. Dr. Mim Kemal Öke hocamızın dekanı olduğu üniversitede öğrencilerine verdiği unutulmayacak ders notlarından bahsetmiştik.
Hocamız aradı ve biraz telefonda dertleştik...
Annesinin yaşadığını ama şizofreni ve bipolar bozukluğu durumunda olduğunu ifade etti.
Ve akıl hastası bir anneye bakmaktayken dahi şikâyetçi olmadığını, teslimiyet içerisinde olduğunu, yaşadıklarını öğrencilerine anlatmaktaki amacının ise her zorluğa dayanmalarını sağlamaya çalışmayı hedeflediğini belirten Prof. Mim Kemal Öke hocamızla önümüzdeki hafta içinde bir akşam yemeğinde buluşmak için sözleştik...
Ve kendisine sabır diliyoruz...
Yaşadıklarından büyük dersler çıkartmamız gerektiğine inanıyoruz...
---
Prof. Dr. Mim Kemal Öke, “
Bir dostumuzdan aldığımız mesajı okuyunca uzaklara gider gibi geçmiş günlere dalıp gittik.
Çünkü uzun yıllar aynı gazete ve televizyon çatısı altında birlikte çalışmıştık kendisiyle.
Ülkenin zor dönemlerinde zor işler yapmayı başarmış, ezbere konuşanlardan değil, ezber bozanlardan olmuş ve bilimsel olarak birçok tarihi yalanı belgeleriyle, eserleriyle çürütmüş namuslu bir akademisyen olan İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı olan Prof. Dr. Mim Kemal Öke’den söz ediyoruz...
Prof. Dr. Mim Kemal Öke hocamız geçen ay dekanı olduğu üniversitede Akademik Başarı ve Hayat Becerileri dersine katılmış...
Uzakdoğu’da sular ısınıyor sanki...
Çin, Japonya, Kuzey Kore, Amerika ve Hindistan fitili ateşlenmiş filler gibi her an tepişmeye hazır.
Ortadoğu’da ise kazanlar kaynıyor...
Rusya, İran, İsrail, Suriye ve haliyle yine Amerika jeopolitik gerginliklerin üzerinden savaş çığırtkanlıklarına devam ediyor.
Çin Devlet Başkanı Şi Jinping’in ise daha da ileriye giderek 2 milyon askerine savaşa hazır olmaları ve ülkelerini savunurken ölmekten de korkmamaları çağrısında bulunması gerginliğin tırmandığı noktayı belirginleştiriyor.
Şi, Hebei vilayetinde ziyaret ettiği Merkez Komutanlığı’nda binlerce askere “Ne zorluklardan, ne de ölümden korkun’ diye seslendi.
Çin ordusu, 2 milyon askeriyle dünyanın en büyük askeri personele sahip silahlı gücü konumunda.
Amerika’nın güvenlik stratejisini ‘Çin tehdidine’ karşı şekillendirmesine de yol açan bu gelişmelerin seyri ise gittikçe tehlikeli olmaya başlıyor.
Amerika, İran’da çarşıyı ve pazara karıştırdı yine.
Dünya kamuoyunun gözleri önünde açık operasyonlar yapıyor ve hem de hiç utanıp sıkılmadan.
Ve her geçen gün sevimli yüzünü kaybediyor.
Maskeli ajanlarıyla ve satın aldığı kalabalıklarla her ülkenin altındaki fay hatlarını kırabilmek için tetikleyen her şeyi harekete geçiriyor.
Filin züccaciye dükkânına girdiği gibi, her yere girip çıkıyor.
Ne acıdır ki bin yıldan beri İslam coğrafyası bu tuzaklara her defasında düşüyor.
Birlik olup oyunları bozacağına dair hiçbir umut da yok.
Amerika, uyduruk bir davayla Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya çalışıyor hâlâ.
Ve yeni yıla, yeni bir defterin daha hiç karalanmamış beyaz sayfalarını açıp da yeni bir şeylere başlamalıyız diyoruz.
Etrafımızdaki yaşananlara bakıyoruz, duyuyoruz da anlıyoruz ki inadına bazı şeyler hiç değişmiyor...
Değişmeliyiz oysa.
---
Savaşlara ihanet etmeliyiz inadına.
Kurşunları saklayarak.
Toprağa canları bırakacağımıza.
Bombaları gömmeliyiz mesela.