Afrin harekâtında şehit düşen sekiz yiğidimizi rahmetle anıyoruz...
Ve diyoruz ki başlangıç noktasını hafife alarak konuşanlar sonuçlarını göremeyecek kadar bin menzil uzaklarda geziniyor.
Bekaa Vadisi’nde üç beş çapulcuyla başlayan PKK eylemlerini hafife alanlar da bu ülkede yaşıyordu...
Aydın, yazar, gazeteci, sanatçı diye geçiniyorlardı...
Otuz yıl boyunca PKK’nın terör eylemlerinde binlerce askerimiz, polisimiz ve insanımız şehit düştü...
Ve bugün herkes üç beş çapulcu PKK hareketinin siyasallaştığını ve Ankara’nın göbeğinde de siyaset yaptıklarını görüyor...
---
Bugün yine ayni koro Afrin’deki durumu hafife alarak “Savaşa hayır” sloganlarını atıyor ama İstanbul’un ortasında bombalar patladığında da aynı koro “Nerede devlet?” diye bağırıyor!
Ortadoğu’yu kumar masasına çevirenler büyük bir savaşın fitilini ateşlediklerinin farkında dahi değiller...
Oyun içinde oyun oynamayı Amerika, Rusya, İngiltere ve İsrail ile Batılı ülkeler çok seviyor ama evlerinde yaptıkları bu hesabın çarşıya pek uydurulamayacağını da bilmiyorlar...
Çünkü o çarşı bir günde bin defa karışıyor...
---
Rusya, bir yanda Türkiye ile müttefik hesapları yapıyor, diğer yanda terörist Mihraç Ural’ı Soçi’de masaya bir aktör gibi oturtuyor.
Amerika dostluk masallarını anlatıyor, öteki tarafta YPG teröristlerine silah dağıtmaya devam ediyor.
Velhasıl, hepsinin bir hesabı var.
Rus askeri uzman Viktor Baranets, Kürt güçlerin Suriye’nin kuzeyini kontrol altına almasına Türkiye’nin müsaade etmeyeceğini belirterek, diyor ki:
“Yağmur çiseliyor” şarkısını mırıldanarak geziyoruz ama alabildiğine yağmur yağıyor...
Islak kaldırımlarında yüzlerce şemsiyeli kadın ve erkek koşuşturuyor...
Kış sanki her yere küsmüş gibi...
Kar birçok ülkenin dağlarında dahi yok...
***
Paris’in en güzel caddelerinden, Montmartre’ın salkımlarla kaplı sokağı Rue de l’Abreuvoir’da rüzgâr fırtına gibi esiyor...
Picasso’nun, Degas’ın, Renoir’ın yeniden dolaştığını hissediyor gibiyiz...
Seine Nehri kenarından giderken Quai de l’Hotel de Ville’e geldiğinizde sağ tarafımızda kalan, yeşillikleri ve masalsı evleriyle adeta bizi büyülü bir dünyaya götüren caddeye geldiğimizde Johnny Depp’in 9. Kapı filmine sahne olan Café Louis Philippe’te dostlarla buluşup konuştuk...
İçinden çıkmaya zorlandığımız o kadar çok konu başlığı birikmiş ki aklımızda...
Ve eski günlerin içinde kalan, yarım bıraktığımız, unutulmayan, unutamadıkları-mızın da muhasebesini yapmaya çalıştık...
***
Dostlarımız-dan biri masada duran eski tarihli Le Figaro gazetesini alıp Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “Operasyonlar terörle mücadeleyle sınırlı kalmalı”
Sosyal medyanın faydasından daha çok artık zararları konuşulmaya başlandı.
On iki yıl boyunca takip ettiğimiz Davos’taki Dünya Ekonomi Forumu toplantılarında ezber bozan açıklamalar da yapıldı.
Ünlü spekülatör George Soros, Davos’ta Facebook ve Google’ı eleştirdikten sonra “Günleri sayılı” demiş...
Google ve Facebook’u “yöneticiler tarafından demokrasiye zarar vermek için manipüle edilen tekeller” olarak niteleyen yaşlı kurt Soros şunları belirtmiş:
“Facebook ve Google etkili bir şekilde internetteki reklam gelirlerinin yarısını kontrol ediyor. Sadece bilgi sağlayıcılar olduklarını söylüyorlar, ancak bu alanda neredeyse tekel olmaları, bu kurumların evrensel olarak adil ve açık bir erişim için sıkı düzenlemelere tabi olmalarını gerektiriyor!”
---
Bu iki dev şirketin yaptığı manipülasyonlar yüzünden dünya kamuoyu büyük bir bilgi kirliliğiyle karşı karşıya...
Daha düne kadar Soros’un kendi manipülasyonları üzerinden büyük paralar kazandığını da unutmayalım.
Almanya bize hep bunu yapıyor...
Türkiye ne zaman terör örgütleriyle mücadele etmeye başlasa ve sınır ötesi operasyonlar yapsa ilk sinir bozucu ve çatlak ses Almanya’dan geliyor.
Türkiye’ye silah satışının yasaklanması konusunda federal hükümete çağrı yapan Almanya Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Norbert Röttgen, Türkiye’nin başka bir ülkenin topraklarına “yasa dışı bir müdahalede bulunduğunu” ve bu koşullar altında silah satışının yapılamayacağını söylüyor...
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise sinir bozucu bu açıklamalara, Almanya’nın bu kararının projenin iptali veya iki ülke arasındaki askeri iş birliğinin sona ermesi anlamına gelmediğini belirterek, geri dönüşleri için açık kapı bırakıyor...
Anlıyoruz ki Almanya tankları bize müzeye kaldırılması için satmış!
Amerika ise bildiğini okumaya devam ediyor...
ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, Chicago Tribune gazetesine yazdığı makalede “Afrin harekâtıyla diplomatik çözüm ihtimalleri azalmış gibi gözükse de Washington’un Suriye’de birbiriyle savaşan iki müttefikini uzlaştırabileceğini” belirterek diyor ki:
“Türkiye’de çözüm süreci çökünce, PYD ile Ankara arasındaki yakınlaşma da sonlandı. O noktadan sonra ABD’nin PYD’
Dünya haritasında küçük bir yer kaplayan Suriye, Nemrut’un burnundan girip beynine çıkan sinek gibi...
Ve beynindeki sineği öldürmek için kendini tokatlatarak öldüren Nemrut’un akılsız stratejisindeki trajediye mahkûm olan Suriye’nin buraya gelmesinin birinci nedeni Esed’dir...
Ve halkına sahip çıkamayan zulüm rejimlerinin sonu daima böylesine hüsranla biter...
Farklılıklardan oluşan toplulukları bir arada barış içerisinde yaşatmayı hedeflemeyen her ülkeyi bekleyen akıbet Irak, Afganistan, Yemen, Libya ve Suriye gibi olacaktır...
Çünkü çok uzaklardan gelen küresel efendiler bu farklılıkları terörize ederek kaleleri içeriden yıkacak kripto örgütlenmeleri kuruyor ve yönetiyor...
Satılmış ve sığınmış yüzlerin sayısı çoğaldıkça iç savaşı doğuracak tüm fay hatları tetikleniyor...
Ve sonra da her yer yangın yerine dönüşüveriyor...
***
Yüz yıl önce Şam, Halep, Beyrut Osmanlı Devleti’nin bir vilayetiydi...
Savaş sonrası İngilizler burada komik haritalar çizerek iki devlet çıkardı: Lübnan ve Suriye...
Ve hiçbir zaman devlet olamadıkları gibi farklılıkları sürekli terörize ederek bölgeyi ateş çemberine dönüştürdü.
Buradaki devletçikler ise birilerinin sömürgesi ve kuklası olmanın bir adım ötesine dahi geçemedi.
30 yıldan beri binlerce asker, polis ve insanımızı şehit eden terör örgütü PKK’yı bölgede büyüttüler, beslediler; şimdi de YPG, PYD, PJAK gibi yapılara böldüler ama sonuçta bunların PKK’nın uzantısı olduğunu bilmeyen de kalmadı...
Bu yapıya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 13 Ocak’ta “Afrin’deki teröristler teslim olmazlarsa orayı başlarına yıkacağız. Bir haftaya kalmaz ne yapacağımızı görecekler” diyerek uyarmasına rağmen Türkiye’yi hafife alanların düştüğü durum komedinin de bir adim ötesi...
Lakin arkalarındaki devletlere güvenerek küstahlaşan bu terör örgütlerine de bir ders verme zamanıydı...
Bu saat çalışmaya başlamıştır...
Yaşadığı çağın dramını, acısını, savaşlarını, ahlaksızlıklarını, bunalımlarını, feryadını, zulümlerini, ihanetlerini, aşklarını, kahramanlıklarını ve pusuların öykülerini bir kurşun gibi satırlara dökerek ‘sanatlaştıran’ şairler vardı, eski zamanlarda...
Ve artık sadece paranın hüküm sürdüğü, paraya endekslenen dünyada duygu yüklü adamlar artık yok...
Kelimelerin anlamsızlaştırıldığı hayata rakamlar hükmediyor...
Acımasızlaştırılan düzene yenik düştü kelimelerin efendileri...
Para ve gücün efendileri toplumları yönetiyor...
---
Kelimelerin efendisi olan günümüz şairleri de eski zamanlardaki gibi zindanlarda gün tüketmiyor, hür yaşıyor olabilirler ama, “dışarıda gürül gürül akan bir dünya”nın tüketim stratejisine boyun eğmiş gibi duruyorlar...
Kimse rakamların acımasızlığına dayanamıyor...