Kapitalist olun, sosyalist olun, yalnız yalancı olmayın!’ diyen bir düşünürün sözüne Cemil Meriç bir cümle ilave etmiş:
“Biz sadece yalancıyız!”
***
Kitap, gazete, dergi okumayı her geçen bırakıyoruz...
Nereden anlıyoruz? Üç beş dostla bir araya geldiğimizde fark ediyoruz ki sohbetin içinde şiir, roman, hikâye, makale, analiz ve strateji yok.
Sloganlardan ibaret siyasi analizler, kim ne demiş, fıkralar, vs...
Bir bakıyorsunuz, biraz sonra sohbet geyik muhabbetine dönüşüvermiş.
***
Gri bulutların kapladığı gökyüzünün altında ve yağmurların eşliğinde Londra’nın sokaklarında ‘acılara tutunarak’ dolaşıyor gibiyiz.
Ve bir kez daha “Hayat hayaldir” gerçeğini hatırlamanın hüznüyle.
“Ölüm yok olup gitmektir” diyenlere inat diyoruz ki ölüm hiç bitmeyen bir şarkıdır...
Ve aşkların en güzeline kavuşmaktır...
Kemal Tahir’in “Esir Şehrin İnsanları” dediği şehri bırakıp da gideli beş yıl olmuş.
23 Şubat günüydü toprakla kavuşması.
Tabutunun altına girip de bir saniyeliğine olsa da tutup taşıyamamanın acısı yüreğimizde kör bir kurşun gibi duruyor hâlâ.
***
Ülkemizdeki medyanın hâlâ tavır gazeteciliğinde kaldığını ve bilgiye dayalı habercilikten uzakta bir yerde durmaya devam ettiğini geçen hafta cuma ve pazar günkü yazılarımızda anlatmaya çalıştık...
Ve gazeteci Barış Soydan’ın analiz yazılarında paylaştığı tabloya değinmiştik...
Sektörün gittikçe dijital noktaya doğru gittiğini ve yazılı basının her geçen gün kan kaybettiğini de...
Dijital abonelik mayasının sadece Amerika’da değil Avrupa’da da tuttuğunu belirten Soydan, İngiltere’de “büyük” gazetelerin çoğunun sitesinin ücretli olduğunu ve Kuzey’e gittikçe, dijital abonelik sisteminin daha da yaygınlaştığını ifade ediyor.
***
Reuters Enstitüsü’nün bir raporuna göre, Norveçlilerin yüzde 87’sinin dijital aboneliği varmış.
“Aynı enstitünün altı ülkede yaptığı araştırmaya göre (Finlandiya, Fransa, Almanya, İtalya, Polonya ve İngiltere), Avrupa’da gazetelerin yüzde 66’sı internet sitelerinde dijital abonelik sistemi uyguluyorlar” diyen Barış Soydan şunu belirtiyor:
“Gazetelerin internet sitelerinin aylık abonelik ücreti 2.10 euro ile 54.27 euro arasında değişiyor. (En pahalısı, ekonomi gazeteleri.)”
Medyanın idealden iddia dönemlerine geçtiğini söylemiştik.
Siyaseti dizayn etme hastalığına yakalandığını da...
Özellikle de Ankara gazetecileri.
Merhum Özal ile başlayan bu süreç her geçen gün daha da zıvanadan çıkıyor.
Sizin yönetmekte zorlandığınız gazeteci kadrosu, sabahtan akşama kadar siyasetçilerle, daha önceki yıllarda yargı, askeri ve bürokrasiyle birlikte bir şeyleri dizayn etmekle meşguldü...
Ve her geçen gün birilerinin kirli çamaşırları ortaya çıktıkça söylediklerimizde ne kadar haklı olduğumuzu da anlamış olduk...
Bu yüzden ülkemizde medyaya olan güven her geçen gün sıfır noktasına doğru hızla yol alıyor.
Sürekli yalan söyleyen, çelişkili konuşan, dün ak dediğine üç gün sonra kara diyenleri elbette bu millet görüyor, izliyor ve okuyor...
Anadolu’da “Nerde dıngıltı, orda buluntu” diye bir söz var...
Nerede bir olay varsa orada havadis toplayan kişiler için söylenir...
Ve ne gariptir ki bu kişilerin sanki hepsi medyada toplanmış...
Dedikodu, yalan, iftira... Operasyonel, kalemine de, çenesine de sahip olamayan şöhret budalalarının adresi haline geldi medya...
Plazalara taşındı, imkânları değişti ama huy değişmedi...
“Bir lokma ve bir hırka” dönemlerinde yani Osmanlı devrinde de böyle imiş... Sabahtan akşama kadar Batılı servislerin ve lobilerin uşaklığını yaparak padişahlara saldırmış...
Lakin İstanbul’u üç yıl işgal eden İngilizler için bir tek satır yazı yazamamış...
İşgal dönemindeki medyamızın halinden bahseden kimse yok ne hikmetse...
Washington’daki Demok-rasileri Savunma Vakfı’nda ‘Suriye Çıkmazı: Türkiye ve Kürtler Arasında Amerika’ başlıklı bir panel düzenlenmiş...
Panele, Ortadoğu Enstitüsü’nün Türkiye Çalışmaları Merkezi’nin kurucu direktörü Gönül Tol da katılmış. Tol, Afrin operasyonunun temel amacının iç siyasete dönük olduğunu savunmuş ve demiş ki:
“Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın operasyon üzerinden popülaritesini artırmak istediğini düşünüyorum!”
***
Washington’da oturdukları yerden bu kirli düşünceler nerden geliyor kendilerine bilmiyoruz ama bildiğimiz bir gerçek var ki o da bu ülkede hiç kimsenin savaş ve kan üzerinden siyasi popülaritesini artırmaya gidecek kadar vatan haini olmayacağıdır!
Mersin’den AK Parti aday adayı olmuş Gönül Tol’ün Amerika’da oturarak bu ülkeye gömlek biçmek isteyen korodan olduğunu söyleyebiliriz.
FETÖ ve Amerika’daki Kürtçülük korosu herkesi kendileri gibi görüyor...
Oysa her kap içindekini sızdırıyor...
Üç çapulcu hikâyesiyle başladı bu bela...
Çapulcuların örgütü binlerce eşkıyaya ve binlerce silaha sahip olurken...
Bekaa Vadisi’nden Kandil Dağı’na transfer gerçekleştirilirken...
Güneydoğu’daki bütün illerin arka sokaklarına yerleşilirken...
Tüneller kazılırken...
Silahlar ve bombalar gömülürken...
***
Tarlalardan esrar hasadı yapılırken...
Kommersant gazetesine konuşan Rusya Bilimler Akademisi’nden Nikolay Plotnikov, Ankara’nın sınırlarında yeni bir Kürt oluşumuna izin vermemeyi amaçladığını belirterek diyor ki:
“ABD’yse tam aksine kendi kurdukları Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) ilave olarak Suriye topraklarında Kürt anklavı kurmayı planlıyor.”
Siyasi coğrafyada, tamamen başka bir siyasi bölgenin sınırları dâhilinde yer alan siyasi bölgeye ‘anklav toprak’ denilmekte...
***
“Kürtler, Türkiye ve ABD arasındaki ihtilafların rehni durumunda” diyen Plotnikov, bize göre doğru eleştirilerini de şöyle sıralıyor:
“Ancak bunda bazı Kürt liderlerin de suçu var. Bu gelişmelerin önüne geçmek mümkündü. Aynı anda iki koltuğa oturmak isteyenler, genelde kaybeden taraf olur!”
***
New York Times’a konuşan Oklahoma Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Başkanı Joshua Landis’in ise ABD’nin Fırat Nehri’nin kuzeyinde bağımsız bir devlet kurulmasını etkin biçimde desteklediğini savunması da madalyonun arka yüzündeki gerçeği bize göstermiş oluyor.