Fenerbahçe bu sezon Kadıköy'deki 13. lig maçını Göztepe ile oynadı ve 5. yenilgisini aldı. 13 maçın bilançosu; 7 galibiyet, 5 yenilgi ve 1 beraberlik... 39 puanın 22'si alındı, 17'si kaybedildi. Maç başına puan ortalaması 1,69 olarak gerçekleşti...
Fenerbahçe deplasmanda ise şimdiye kadar 12 lig maçına çıktı; 9 galibiyet, 2 beraberlik, 1 yenilgi aldı. 36 puanın 29'unu hanesine yazdıran sarı-lacivertli takım sadece 7 puan kaybetti. Deplasmandaki maç başına puan ortalaması 2,41 oldu...
Tablo gayet net ve düşündürücü...
Deplasmandaki 12 maçtan 29 puan çıkaran Fenerbahçe'nin kendi sahasındaki 13 karşılaşmada 22 puanda kalması taraftarın tribünlerde olmaması veya tesadüfle açıklanamaz.
Ben bu garip gerçeğin en önemli sebebinin hücum hattındaki kalite/yetenek eksikliği olduğunu düşünüyorum. Bir başka ifadeyle, "İkinci sınıf futbolcularla birinci sınıf futbol oynanmaz" felsefesinin ete, kemiğe bürünmüş halidir yaşananlar...
Fenerbahçe evinde Konya'ya 2-0, Malatya'ya 3-0, Beşiktaş'a 4-3, Galatasaray'a 1-0 ve Göztepe'ye 1-0 mağlup oldu. Kaybettiği 5 maçın 4'ünde tek gol atamadı. Hatayspor maçı da rakibin 73'te 10, 81'de 9 kişi kalmasına rağmen golsüz bitmişti.
Beş yenilgi, 1 beraberlik alınan Kadıköy'deki 6 maçta atılan gol sayısı sadece üç... Buna karşılık tam 11 gol yediler.
Kadıköy ile deplasman arasında gece ile gündüz gibi fark varsa bu tablonun mutlaka somut sebepleri de vardır...
Fenerbahçe esasen kontratak kurgulu bir takım. Deplasmanlardaki başarılı tablonun en önemli sebebi de bu zaten. Gollerin çoğu duran toplardan veya geçiş oyunlarından atılıyor. Rakip sahalardaki birinci plan, oynamak değil oynatmamak... Şimdiye kadar başarıyla uygulandığını da ifade etmek lazım.
Ancak Kadıköy'de işler tamamen değişiyor. Fenerbahçe evinde geriye düşünce hızla panikliyor, takımın eli ayağı birbirine dolanıyor, pozisyon üretemiyor. Göztepe maçı 9. dakikada yenilen golle 1-0 kaybedildi. Halil Akbunar'ın golünden sonra uzatmalarla birlikte (2+6) tam 89 dakika daha oynandı ama genç kaleci İrfan Can'ın esamesi bile okunmadı çünkü ona neredeyse hiç iş düşmedi.
Dikkat edin lütfen, Kadıköy'deki 5 yenilgi, 1 beraberlikte rakip kalecilerin payı yok denecek kadar az. Oysa Altay'ın tek başına kurtardığı en az 4-5 maç var bu sezon...
Öyleyse ligde en kritik haftalara girilirken teşhisi doğru koymak ve hücumdaki kalite problemini artık çözmek lazım. Erol Bulut hücum hattına neşteri vurmak, buna da Valencia ve Thiam'la başlamak zorundadır.
Bu bir tercih değil, mecburiyet oldu. Kabul etsek de etmesek de Valencia ve Thiam klasik B sınıfı oyuncular... Çok koştuklarını, çok mücadele ettiklerini, enerjilerinin tümünü sahaya yansıttıklarını ve takım savunmasına ciddi katkı verdiklerini biliyorum, görüyorum. Neredeyse bütün B sınıfı hücum oyuncuları (Mesela Michael Frey) böyledir zaten. Ancak özellikle takım geriye düşerek krize girdiğinde problem çözme konusunda son derece yetersizler. Çünkü sorunun merkezinde kendileri yer alıyorlar...
Buna karşılık her ikisi de top kaybetme konusunda uzmanlaşmış durumdalar maalesef... Özellikle de Valencia'nın yaptığı basit top kayıpları takımın bütün hesaplarını yerle bir ediyor. Özenle inşa edilen hücum setleri, top Valencia ile buluştuğunda çöküyor, işlemiyor. Valencia hemen her seferinde topu ya basit bir şekilde kaybediyor ya da rakibine faul yaparak atağı sonlandırıyor.
Thiam top kayıpları ve hatalı paslar konusunda Valencia'dan hiç de aşağı değil. Valencia gibi onun da gayretine ve çabasına saygı duyuyorum ama yetenek ve bitiricilik konusunda çok ciddi eksikleri var.
Daha açık anlatalım...
Valencia-Thiam ikilisi hiçbir büyük kulübün ilk 11'inde düzenli şekilde yer alamaz. Hiçbir büyük takım, Valencia-Thiam ikilisi ile şampiyon olamaz. Manchester City, PSG, Barcelona, Bayern Münih, Juventus veya Inter bile olsanız ikisini birden kaldıramazsınız. Çünkü futbolda sonuçları detaylar belirliyor ve en zayıf halkanız kadar güçlüsünüz. Sorunu çözmeyip, yanlışta ısrar ederseniz, tıpkı Fenerbahçe gibi inceldiğiniz yerden koparsınız...
Erol Bulut bu hafta Trabzonspor maçıyla başlayarak, Valencia ve Thiam'ın olmadığı bir 11 kurmalıdır. Bu isimlerin yerlerine ne kadar formsuz olsa da Samatta ile Pelkas'ın 11'de yer alması gerektiğini düşünüyorum. İrfan Can Kahveci ve iyileşirse Luiz Gustavo da kesinlikle maça başlayacak kadroya yazılmalılar.
Erol Bulut hoca, Valencia-Thiam sevdasından vazgeçerse Trabzon'da hem kendini hem de Fenerbahçe'yi ayağa kaldırabilir. Yanlışta ısrar etmesi halinde sonuçlar herkes için ağır olur.