Trabzon’da geçen hafta iki puan bırakan Beşiktaş, Süper Lig’de tutunma mücadelesi veren HangiKredi Ümraniyespor karşısında hata yapmadı, 30 Nisan’da evinde oynayacağı Galatasaray derbisini beklemeye başladı.
Şenol Güneş, Trabzonspor deplasmanında etkisiz kalan Ghezzal ve Maxim’i yedeğe çekerken, Cenk Tosun ve Amir’i 11’de sahaya sürdü. 14’te Popov sağdan kaleye paralel yolladı, kaleciyle karşı karşıya kalan Kayode’nin vuruşunda Mert müthiş bir kurtarışa imza atarak rakibine gol şansı tanımadı. 19’da Beşiktaş gole yaklaştı. Cenk Tosun karşı karşıya pozisyonda vuruşunu yaptı, meşin yuvarlak Orkun’da kaldı.
Beşiktaş 25’te üstünlüğü yakaladı. Cenk’in Aboubakar’a göndermek istediği topa hareketlenen Redmond yerden bir vuruşuyla topu Orkun’un yanından ağlara yolladı: 0-1.
44’te Redmond ceza sahası dışından çok şık plaseledi, kaleci Orkun köşeye doğru giden meşin yuvarlağı güçlükle kornere çeldi.
56’da Cenk’in kullandığı frikikte top direğin hemen üstünden auta
Fenerbahçe, Karagümrük ve Ankaragücü'nden sonra Başakşehir'i de geriden gelerek mağlup etti.
Karagümrük maçında Zajc (51) ve Szalai (78) galibiyet gollerini atmıştı. Ankaragücü karşısında Valencia (87-penaltı) ve Crespo'nun (90+6) golleriyle kazanan sarı-lacivertli takım, Başakşehir önünde ise Joao Pedro'nun (88 ve 90+3) dublesiyle sonuca gitti. Son haftalarda geriden gelerek kazanılan bir diğer maç Alanyaspor karşılaşmasıydı. Valencia'nın penaltı golleriyle (65 ve 85) öne geçen Fenerbahçe, Emre Mor'un 90+2'deki vuruşuyla zorlu deplasmandan galibiyetle ayrılıyordu...
Süper Lig'in ilk yarısındaki Karagümrük (5-4), Başakşehir (1-0) ve Gaziantep FK (1-2) maçlarını da son dakika golleriyle kazanan sarı-lacivertliler, 20. hafta konuk olduğu Ümraniyespor'u (1-2) yine bir son dakika golüyle mağlup etmişti.
Bu sezon geriye düştüğü maçlardan tam 23 puan çıkardı Fenerbahçe ve bu alanda doğal olarak birincilik koltuğunda oturuyor. 23 puanın her biri büyük mücadeleyle kazanıldı elbette ama siz bir de Fenerbahçeli
Malumunuz deprem felaketi ardından yaşanan 'yalancı bahar' havası tahminler doğrultusunda kısa sürede sona erdi ve 'nerede kalmıştık' diyerek alıştığımız gergin günlere geri döndük...
Kayserispor'un Galatasaray maçından önce Başkan Dursun Özbek'in otelinde kampa girmesi, her fırsatta kapışan ezeli rakipleri bir kez daha karşı karşıya getirdi. Fenerbahçe yaptığı paylaşımla bu kampın "etik" olmadığını iddia etti. Ardından Kayserispor Başkanı Ali Çamlı'nın sert cevabı geldi. Son olarak Galatasaray, Fenerbahçe'nin açıklamasına yarı şaka, yarı ciddi bir karşılık verdi ve sinirler biraz daha gerildi...
Fenerbahçe'nin Point Otel işiyle ilgili bir açıklama yapması gerekir miydi, yoksa Beşiktaş cephesi gibi resmi hesapları kullanmak yerine yarı resmi Beşiktaşlı muhabirlere mi olayı havale etmeliydi bu ayrı bir konu...
Beni en fazla bu otel işinin etik olup olmaması ilgilendiriyor.
Kayserispor ve Galatasaray'ın savunduğu gibi sıradan bir hadise mi? Yoksa Fenerbahçe'nin ileri sürdüğü gibi "etik" sınırları aşan bir davranış mı gerçekleşti?
Açın interneti bakın, İstanbul'da 74'ü
Vitor Pereira'nın ismini ilk kez Porto ve Olympiakos'un başındayken elde ettiği şampiyonluklarla duymuştuk. Portekizli teknik adam ardından Haziran 2015'te Başkan Aziz Yıldırım tarafından Fenerbahçe'nin yeni teknik direktörü olarak göreve getirildi.
Pereira büyük sürprizdi. Aziz Yıldırım'ın transfer işlerini teslim ettiği sportif direktör Terraneo tarafından seçilmişti.
Dönemin Fenerbahçe kadrosunu mutlaka hatırlarsınız... Robin van Persie, Luis Nani, Simon Kjaer, Josef de Souza, Ozan Tufan, Fernandao, Volkan Şen, Lazar Markovic gibi çok önemli oyuncular birer birer İstanbul'a getirilmişti. Vitor Pereira bu nefis kadroyu şampiyon yapamadı, ligi ikinci sırada bitirdi. Ziraat Türkiye Kupası'nı da finalde Galatasaray'a kaybetti. UEFA Avrupa Ligi'nde son 16'ya kadar gitti, Braga'ya 4-1 yenildikleri rövanşla Avrupa defterini de kapattı.
Aziz Yıldırım 2016-2017 sezonuna da Vitor Pereira ile başladı ama Şampiyonlar Ligi 3. ön eleme turunda Monaco'ya kaybetmeleri üzerine Portekizli çalıştırıcıyı görevden aldı. Pereira, İstanbul'u terk ederken arkasında hayal kırıklığından
Dünya futbolunu yakından takip etmeye çalışan bir gazeteci olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, dünya üzerinde Fenerbahçe taraftarından daha fazla acıya maruz bırakılan bir grup daha bulamazsınız. Nereye bakarsanız bakın; eşine, benzerine rastlayamazsınız...
Ne bitmez çilesi varmış kardeşim, sarı-lacivertli kulübe gönül verenlerin...
Kara bir kabus gibi, son 12-13 yılda başlarına gelmeyen hiçbir şey kalmadı.
Kadıköy'de iki defa son maçta şampiyonluğu kaçırdılar.
Şike kumpasını yaşadılar, sarı-lacivert duvar oldular.
Takım otobüsleri kurşunlandı, dünya adeta başlarına yıkıldı.
Tam 9 senedir tek kupa kazanamadılar. Ezeli rakipleri kupaları birer ikişer müzelerine taşırken uzaktan izleyip, dişlerini sıktılar.
Kadıköy'de bu sezon Galatasaray'dan 3 yediler.
A Milli Futbol Takımımız, EURO 2024 elemelerine Ermenistan galibiyetiyle başladı. Ancak ay-yıldızlı ekibin ortaya koyduğu futbol kimseyi mutlu etmedi...
Teknik direktör Stefan Kuntz, Erivan deplasmanında üçlü savunma sisteminin ilk yarı çok arıza vermesi nedeniyle ikinci devre dörtlüye döndü. Merih Demiral ve Cenk Tosun'u sürpriz şekilde oyundan alan Kuntz, Salih Özcan ve Kerem Aktürkoğlu'nu sahaya sürdü. Enes Ünal'ın sıra dışı asistinde Kerem Aktürkoğlu'nun hızını ve yeteneğini konuşturarak galibiyet golünü atması hem 3 puanı hem de Kuntz'u kurtardı.
Görünen köy, kılavuz istemez. Puan kaybı yaşansaydı, Alman hocanın başı çok ağrırdı...
Ermenistan karşısında aldığımız kritik galibiyet, Hırvatistan-Galler maçının berabere bitmesiyle daha da büyük bir anlam kazandı. Hırvatlar maçın baştan sona hakimiydi ve kazanmaya çok yakınlardı. Ancak futbol işte, Nathan Broadhead'in 90+3'te attığı sürpriz gol, Hırvatların başarılı teknik direktörü Zlatko Dalic'in tüm planlarını alt üst etti. Türkiye karşısına kayıpsız ve
1994 veya 1995 yılı olması lazım...
Vefa'da oynuyorum. Buz gibi, karla karışık yağmurlu bir kış gününde grubumuzun en kritik maçlarından birine çıkacaktık.
Vefa Stadı'nı bilenler bilir, zaman tüneli gibidir. Kulüp binasına girdiğiniz anda 40-50 yıl geriye gidersiniz. Kararmış gümüş kupalar, efsane futbolcuların, unutulmaz kadroların fotoğrafları, soyunma odasının, koridorların, merdivenlerin atmosferi sizi alıp o eski görkemli günlere götürür.
Maç veya antrenman için dışarı çıktığınızda ise bir anda günümüze ışınlanmış gibi hissedersiniz kendinizi...
Yukarıda bahsettiğim maçımızı dönemin en popüler ve en başarılı kadın hakemi olan Lale Orta'nın yöneteceğini 1-2 gün öncesinden öğrenmiştik.
Açıkçası biraz endişeliydik. Lale hocanın bizim için çok önemli olan bu maçın üstesinden gelip, gelemeyeceğini tam olarak kestiremiyorduk...
Seremoni sırasında ister istemez hepimizin gözü Lale Orta'nın üzerindeydi. Lale hoca ise kendinden çok emin ve rahattı.
Ghelamco Arena’da geçen perşembe oynanan ilk maç, göğüs göğüse bir çarpışmaya sahne olmuştu adeta. Müsabaka boyunca hız kesmeyen sağanak yağmur zemini kurşun gibi ağırlaştırırken, Karzev’in de henüz ilk dakikalarda sakatlanması temsilcimizi bir hayli zorlamıştı. Ancak Başakşehir, bildiğimiz Başakşehir’di ve sonuna kadar mücadele ederek sahadan 1-1’lik skorla ayrılıyordu...
Dün akşamki koşullar ise bambaşkaydı. Avrupa Konferans Ligi’nde çeyrek finale çıkmak için heyecanla beklenen rövanş maçı nefis bir hava ve zeminde oynandı. Başakşehir adına her şeyin çok daha güzel olacağını düşünürken, ilk yarıda neye uğradığımızı şaşırdık, sahada gördüklerimize inanmakta güçlük çektik. Şoke olduk, buz kestik...
ke olduk, buz kestik... Oysa maça istekli başlamıştık. İlk 15-20 dakikadaki oyun da tur için umut vericiydi. Ancak Gent kontrolü bir anda ele geçirdi ve goller yağmur gibi geldi. Ara transferin son günü 3,3 milyon euroya Stabaek’ten aldıkları 20 yaşındaki Nijeryalı