Mehmet Ali Erbil’in kızı Yasmin Erbil, önceki gün sıra dışı bir haberle gündeme geldi. Yasmin, bir süre önce arkadaşlarıyla Emirgan’da gittiği mekanda, uzun süredir rahatsız olan babası Mehmet Ali Erbil aklına gelince, duygusallaşıp ağlamış. Yasmin’in sözde arkadaşları, “Defol git o zaman, seni çekmek zorunda değiliz” diyerek, küfretmişler. Yasmin de mekandan ayrılıp, soluğu karakolda almış ve ‘Arkadaşım’ dediği, belki de en büyük sırlarını paylaştığı kişilerin, en hassas zamanında kendisine olan bu davranışından şikayetçi olmuş.
234 gün yoğun bakımda kalan ve tedavisini evinde sürdüren şovmenin bir türlü sağlığına kavuşamaması, evin küçük kızı Yasmin’i çok etkilemiştir mutlaka... Ayrıca Yasmin’in hassas ve yaşadıklarını içine atan biri olduğunu yakınlarından biliyorum. Sözde ‘kafası dağılsın’ diye eğlenceye götüren arkadaşları, Yasmin’in dağınık kafasına dayanamıyor...
O şikayetten bir şey çıkar mı bilmem ama Yasmin için şimdi şapkayı önüne koyup, düşünme zamanı... İnsan kendine sormalı: ‘Ben kimlerle arkadaşlık ediyorum ve neden?’ Çünkü arkadaşım benim sosyal kimliğim... Peki ben bu insanlarla anlaştığıma göre ben kimim ve ben nasıl bir arkadaşım?’
Gençler, arkadaşlarınızı iyi seçin, en önemlisi dost edinin... Arkadaşın, zor gününde, “Alo” dediğinizde, sorgusuz sualsiz, zaman ve mekan tanımadan yanınızda olanı, sizi yereni değil yücelteni makbul, unutmayın!
FİLM GİBİ BİR HAYATTI ONUNKİ
Uzun süredir böbrek yetmezliği ve solunum yolları enfeksiyonu nedeniyle hastanede tedavi gören Muhterem Nur, dün hayatını kaybetti. Birçok kişinin Müslüm Gürses’in eşi olarak tanıdığı Nur, aslında pek çok filmde rol almış oyuncu ve şarkıcı... Makedon göçmeni olan Nur, Manastır şehrinde 1936 yılında dünyaya geldi ve
16 yaşındaki annesini doğum esnasında kaybetti. Babasını ise hiç tanımadı. Akrabalarıyla Türkiye’ye göç edip, uzun yıllar fabrika işçisi olarak çalıştı Nur. İlk kez 1950’de ‘Yıldızlar Revüsü’nde figüran olarak kamera karşısına geçti ve filmlere konu olacak hayatı değişmeye başladı.
20’ye yakın figüranlık macerasından sonra ‘Üç Arkadaş’ filmiyle şöhreti yakaladı.
1982’de ise Malatya’da Gürses’le tanışınca hayatının aşkını da bulmuş oldu. Kendinden 21 yaş küçük Gürses’le gizlice nikah masasına oturdu. Yaşadığı kötü günleri geride bırakıp, üne kavuştu.
Ancak Gürses’in aşkı her şeyden ağır bastı ve onun isteği üzerine, sanat yaşamını elinin tersiyle iterek, evinin kadını oldu. Bu kararından hiç pişman olmadı öyle ki, sanatçıya olan aşkının büyüklüğünü, “Ondan önce yaşamıyordum. Mutlu olmayı, huzuru anladım. Eğer bir gün gözlerim görmez, ayaklarım tutmaz, kollarım da yukarıya kalkıp ona yardım etmezse, o zaman Müslüm’ü yalnız bırakırım” sözleriyle anlattı. Gürses de bu büyük aşka, “Her insana bel bağlamam ama Muhterem Hanım, bu dünyanın insanı değil. Ben bugün bir yerlere gelmişsem bunda yüzde 90 Muhterem Hanım’ın payı vardır” sözleriyle yanıt verdi. Mekanın cennet olsun Muhterem Nur...