Ekonomik büyümenin bilinen 3 motoru var; ihracat, yani yurtdışı için üretmek, yatırım yapmak yahut yurtiçindeki tüketim talebini karşılamak. Küresel krizin getirdiği durgunlukla ihracat pazarlarında Türkiye’nin bir hayli zorlandığı gözleniyor. İç talepte de durum parlak değil. Yatırımlarda zaten 2006 yazından bu yana çok hızlı bir yavaşlama gözleniyordu. Şimdi de tüketim çöküyor.
Tüketimin çökmesinde kimse bahane aramasın. Kur elbette etkili. Ama onun ötesinde bir belirsizlik tüketim eğilimi ve güvenini sarsıyor. Yani asıl önemlisi, beklentilerin bozulması. Dün CNBC-e’nin açıkladığı verilerde, son 6 yılın en olumsuz noktasına inildiği görülüyor. Bu, gözlerden kaçmaması gereken son derece önemli bir konu.
Çünkü 2009 yılında ihracatla büyüme sağlanamayacaksa, yatırımlar da iyiden iyiye düştüyse, büyüme neyle sağlanacak? Tüketici Beklenti Endeksi 6 aylık gecikmeyle yatırım malları ithalatını etkiliyor. Demek ki, 2-3 ay içinde yatırımlar etkilenecek ve belki de 2009 yılında yatırımlar hiç artış göstermeyecek.
Tüketici güveninin çöküşünde en etkili olan etmen ise Tüketim Eğilimi Endeksi’ndeki düşüş. Gerçi nisan ayında tüketim eğilimi daha düşük bir düzeydeydi, ama yine nisan ayındaki düşüş son derece belirgin. Üstelik bu endeksin hemen değişim göstermediği biliniyor. Kalıcı bir bozulmanın gözlenmesi gerekiyor. Demek ki, vatandaş ekonomik durumun kolay kolay düzelmeyeceğini düşünüyor, ki beyaz eşyadan arabaya, ya da konuta kadar satın alma tercihlerini erteliyor.
Böyle güven bunalımları geçtiğimiz 6 yılda birkaç kez daha olmuştu. Temmuz 2002’de Başbakan Bülent Ecevit hastalandığında birdenbire belirsizlikler ortaya çıkmıştı. Hükümetin düşmesi, erken seçim olasılıkları ve yeni partilerle ilgili oluşumlar bir hayli tedirginlik yaratmıştı. Tüketici güveni çökmüş ve bu, seçimlere kadar sürmüştü. Ama seçimlerden sonra tek parti hükümetinin oluşmasıyla güven tazelendi.
Tüketim düşecek
İkinci çöküş 1 Mart 2003’te Irak’a askeri harekât ve ABD silahlı kuvvetlerini Türkiye’de bulundurma tezkeresi Meclis’ten geçmeyince (medyanın oluşturduğu beklentiyle) yaşandı. Özellikle Tüketim Eğilimi Endeksi çok düşük bir düzeye geriledi.
2006 yılının temmuz ayında kadar endeksler oldukça iyi performans gösterdi. Ancak küresel çalkantının başlaması olasılığı ve Türkiye’den geçici bir sıcak para çıkışı toplumda rahatsızlık yarattı. Çok geçmedi, şimdi yine bir çöküş yaşanıyor.
Bunun anlamı şu; 2009 yılına yaklaşırken tüketim hayli düşük oluşacak. Faizlerin ve kurun yükseldiği bir konjonktürde yatırımlar da azalacak. Zaten kredi olanakları daralıyor. Kısacası ihracat pazarlarının daraldığı bir konjonktürde iç talep de sönecek görünüyor. Şimdi nasıl olacak da 2009’da Türkiye ekonomisi yüzde 4 büyüyecek? Tek çıkış, kamu harcamalarının artırılması.
Ancak IMF de bu müzakerelerde, dış açığın yüksek olması ve dış borçların çevrilebilmesi için mali disipline zorluyor. Hükümet de bir yerel seçim arifesinde bunu göze alamıyor. İşte gelinen durum bu. Bakalım IMF anlaşması vatandaşın moralini düzeltebilecek mi?