Önce açıklayalım. Bir ülkedeki harcamalar gelirden fazlaysa bu borçlanmaya neden olur. Yani dış borca. Devletin veya özel kesimin harcamalarının tüketim, ya da yatırım biçiminde gerçekleştiği biliniyor. Bunlar fazlaysa, yani ülkedeki toplam üretimi (yahut geliri) aşıyorsa, borçla kapanıyordur. Diğer bir deyimle ve basitleştirerek, ithalat ihracatı aştığında borçlanmaya neden olur. Ekonomide en önemli sorun cari açık olarak görünüyor. Bunun da temelinde düşük kur sorunu bulunuyor. Ancak unutulmamalı ki, teknik olarak dış açığın olabilmesi için içeride tasarruf açığı olmalıdır. Tasarruflara iki türlü yaklaşılır. Biri, tasarrufu faizin bir fonksiyonu olarak görür. Yani, faizler artarsa tasarruflar artacaktır, bu klasik yaklaşımdır. Diğeri (Keynezyen) ise, tasarrufları gelire bağlar. Derslerimde hep örnek veririm. Rahmi Koç'un tasarrufları faizler artınca yükselebilir. Ancak çaycı Eşref Efendi'nin tasarrufu yoktur ki, faiz artınca yükselsin. O zaten zar zor, belki de borçla geçiniyor. Ülkemizde de Rahmi Koç'tan fazla çaycı Eşref Efendi var.Bu örnekten hareket edersek, bir ülkede milli gelir arttığında tasarrufların yükselmesini beklemek gerekir. Ancak 2002-2006 arasında milli gelir yüzde 45 artmış olsa da, tasarruflar artmadı. Hatta aksine bu dönemde cari açık, kapanmak bir yana, daha da açıldı. Gelir artışı yaramıyor Tasarruf / Milli gelir Yüzde 1990-1994 21.3 1995-1999 19.2 2002 19.8 2003 19.5 2004 20.0 2005 T 20.0 2006 T 20.5 2007 T 21.7 2008 T 22.5 Yukarıdaki tabloda da Devlet Planlama Teşkilatı'nın (DPT) hesapları ve tahminleri yer alıyor. Dikkat edilirse, 1990'dan bu yana, toplam ekonomi içinde tasarrufların oranı 2005 yılına dek artmış değil. Aksine azalmış. Gerçi DPT iyimserliğini koruyor ve bu trend değişir umuduyla 2008'de bunun yüzde 2 artacağını hesaplıyor. Ama bu gidişle bunun değişmeyeceği ortada. Hal böyleyse milli gelirin büyümesi yoluyla tasarruf açığı ortadan kalkmayacak. Faizlerle de bunun değişmeyeceği aşikâr. Zaten kişi başına gelirin bu denli düşük olduğu bir toplumda faizler yoluyla tasarrufların teşvik edilmesi mantıksızdır. Edilseydi, bu denli yüksek faizli uzun yıllarda tasarrufların alıp başını gitmesi gerekirdi. Kamu açığı doğuran yapı büyük ölçüde kırıldığına göre, tasarruf açığı artık büyük ölçüde özel kesimden kaynaklanıyor. Ve bunun da kapatılabilmesi için, anlaşılıyor ki, büyümenin türünün ya da niteliğinin değişmesi şart. İç talebin kontrol edildiği, böylece tüketimin dengelendiği, bunun yerine dış talebin teşvik edildiği bir model şart. Diğer bir deyimle, ihracatla çekilen bir büyüme stratejisi, iç tasarrufları artıracaktır. İhracat işte bu kadar önemli. hgunes@milliyet.com.tr Büyümenin türü değişmeli
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024