Hükümetin aylardır IMF’yle neden anlaşmadığı ortaya çıktı. Meğer IMF vergi sisteminde reform istiyormuş. Başbakan’ın bu reforma neden yanaşmadığı ve bunu neden gizlediğini şimdi çok daha iyi anlaşılıyor. Hele son zamanlarda izlediği tutumlardan sonra. Fakat bizzat kendisinin bunu basına aktarmasının anlamını anlayamadık.
Kara para ürkebilir
IMF’nin isteklerinin başında “Nereden buldun” geliyor. Yani her mükellefe servetinin kaynağı sorulacak ve eğer harcamaları gelirinin üstündeyse bunun hesabı sorulacak.
Başbakan diyor ki, çok yakın tarihte varlık barışını sağladık. Tam bu sırada böylesi bir düzenleme çelişkili olabilir ve Türkiye’ye gelecek tasarrufları büsbütün ürkütebilir.
Çaresi yok. Vergi denetimini sıkılaştırmadan doğrudan vergilerin tahsilatını artırmak mümkün olmuyor. Nitekim bu aksaklık nedeniyle Türkiye’de vergi sisteminin ağırlığı dolaylı vergilere kaydı. Kaldı ki, (tahmin ettiğimiz gibi) varlık barışı nedeniyle giren para çok sınırlı oldu. Öte yandan, “Nereden buldun” eğer kriz nedeniyle istenmiyorsa, bunun çözümü kolay. Reform yapılır, yürürlüğe girmesi 2010’a bırakılabilir.
IMF’nin ikinci talebi Gelir İdaresi’nin özerk bir yapıya kavuşturulması. Başbakan vergi denetim elemanlarının zaten tek çatı altında toplanmaya çalışıldığını belirtiyor. Yani maliye müfettişleri, hesap uzmanları, gelirler kontrolörleri hep bir çatı altında toplanacakmış.
Çok yerinde de, şimdiye kadar bunu söylemeyen bakan olmadığı gibi, yapan bakan da olmadı. Erdoğan vergi denetim işlevini tek başına bürokratlara bırakmayı uygun bulmuyormuş.
Ama madem Başbakan bunların hepsini derleyip topluyor, o zaman neden hâlâ güvenmiyor?.. Acaba vergi denetimi işlevine siyasetçiler karışsa daha mı iyi olur?
Benden olana bol kepçe
IMF’nin üçüncü şartı ise belediyelerin merkezi idareden olan gelirlerinin kısılmasıymış. Başbakan Erdoğan buna da karşı; yerel yönetimlerin Ankara’nın yükünü hafiflettiğini belirtiyor. Hocam Deniz Gökçe ise televizyon programında IMF’nin bu talebinin sosyal adalet açısından sıkıntılı yaratabileceğine işaret ediyordu. Yoksul olan yörelerde yerel gelirler sınırlı kalacağından hizmetler de yetersiz kalabilir.
Buna rağmen Ankara’nın yerel yönetimlere kaynak aktarmasını belli kurallara bağlamakta yarar var. Çünkü merkezi yönetimi elinde tutan siyasetçiler başka partilerin yerel yönetimlerine adil davranmıyor. Bu bilinen bir gerçek. Öte yandan, yerel yönetimlerin artık seçmeniyle vergi-hizmet ilişkisini de kurması gerekiyor. Demokratikleşme açısıdından bunun büyük önemi var.
Özetle, IMF’nin şartları bize çok makul geliyor da, hükümete gelmiyor. Sanki IMF, Türkiye’de olabilecekleri önceden okumuş.
Deniz Feneri’ni düşünerek nereden buldun reformunu, maliyenin siyasal nedenlerle Doğan Grubu’na ceza keseceğini düşünüp Gelir İdaresi’ni özerkleştirmeyi ve Adalet Bakanı Mehmet Şahin ile Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’in hükümetin kendi partisinden olan yerel yönetimlere hovardaca para aktaracağını düşünüp yerel yönetimlerin mali özerkliğini istemiş.
Başbakan sakın IMF’yi CHP’li sanmasın? Yahut meydanlarda CHP’yi IMF avukatlığıyla suçlamasın? Olmaz olmaz demeyin.