Geçen hafta şubat ayına ilişkin ödemeler dengesi verileri açıklandı. Ocak ayında 254 milyon dolarlık dış fazla veren ekonomi, şubat ayında 343 milyon dolar fazla vermiş. Böylesi bir cari fazlanın da temel nedeni ithalattaki çöküş.
Geçen yıl ilk iki ayda 31 milyar dolara yakın ithalat yapılmışken bu yıl, neredeyse yarısı kadar, 16.9 milyar dolarlık ithalat yapılmış. Petrol fiyatındaki ve ithalat miktarındaki düşüş ile euro’daki değer kaybı dolarla hesaplanan ithalatın düşmesini sağlamış.
Şimdiye dek hep cari işlemler açığı verilir, bu da borçlanma ile kapatılırdı. Oysa şimdi tam tersi. Cari fazla var, finansman sorunu yaşanıyor. 2002-2005 yılları arası açıklar temel olarak sıcak para girişleri yahut portföy yatırımlarıyla, sonra hızla artan özel kesimin dış borçlanmasıyla kapatılmıştı. Tabii bir de 2005-2007 döneminde hızla artan doğrudan yabancı yatırımları oldu.
IMF’nin kapısı çalındı. Çünkü...
Ne ilginç! İki yıl önce sorun dış açıktı ve finanse edilebiliyordu. Şimdi dış açık yok ama finansman sorunumuz var. Elbette bu biriken dış borçlar nedeniyle yaşanıyor. IMF’den dış kaynak aranmasının nedeni de bu ödeme sorunu.
Şubat ayında doğrudan yatırımlar olağanüstü bir düşüş göstermiş; neredeyse ocak ayının üçte birine kadar. Sıcak paraya gelince... Ocak ayında çok büyük miktarda sıcak para çıkışı görülmemişti ama Şubat ayında özellikle bonolardan ciddi ölçekte bir yabancı çıkışının (toplamda 1.6 milyar dolar) yaşandığı görülüyor. Kısacası Şubat ayı döviz kayıplarının yoğun olduğu bir ay olmuş.
Ocak ayında bankalar yurtdışına 620 milyon dolar para çıkarmışlardı. Şubat ayında ise 1.5 milyar dolar düzeyinde kendi paralarını getirerek, 490 milyon dolarlık borçlarını karşılamışlar. Banka dışı kesimler ise aynı işlemi Ocak ayında yurtdışından 421 miyon dolar getirerek ve 853 milyon dolar ödeyerek yapmış.
Bu kez bu kesim şubat ayında hem 331 milyon doları yurtdışındaki kendi hesabına, hem de 573 milyon doları borçları için yollamış. Bu dövizin de bankaların yurtdışından getirdiği paradan karşılandığı anlaşılıyor. Böylece kur üzerinde herhangi bir baskı olmamış, ancak ocakta TL yüzde 3’e yakın değer kaybetmiş.
Bu kriz neden farklı..
2001 krizinde de dış fazla oluşmuştu. O zaman da dış ödeme sıkıntıları vardı. Fakat yapı farklıydı. 2001 yılında 3.7 milyar dolarlık sıcak para çıkmıştı. Hükümet 2, özel kesim ise 1.4 milyar dolar dış borç ödemişti. Bankalar ise 9.6 milyar dolar borç ödemişti.
Krizden çıkış da çabuk olmuştu. 2002 yılında 1.5 milyar dolar sıcak para girerken, bankaların dış yükümlülüğü 2 milyar dolara düşmüştü. Üstelik özel kesim 3 milyar dolara yakın dış kredi kullanabilmişti. Çünkü dünyada konjonktür uygundu. Şimdi ise 2010 yılına ilişkin küresel belirsizlikler sürüyor...
Fakat hale bakın; geçen ağustos ayında 49 milyar dolara yaklaşan cari açık belki yıl sonunda ortadan kalkacak! Bu inanılmaz bir daralma anlamına geliyor.