Özür dilemek bir erdemdir. Ama erdem kazanmak için kabahatin bariz olduğu bir konuda özür dilemek doğru olur...
İçinde bulunduğumuz ekonomik durumun kabahatlisi kim? Ekonomistler mi? Haşa! Kaç yıldır aklı başında herkes izlenen yanlış politikaları ikaz ediyor. İş âlemi mi? Onlar zaten kolay para kazanmanın dışında bir şey bilmez. Emekçiler yahut çiftçiler mi? Onlara sıra hiç gelmez. Ya muhalefet?.. Dünyanın neresinde muhalefetin icraattan sorumlu olduğu görülmüş ki?
Gelinen ekonomik durumun kabahatlisi küresel kriz de değil. Küresel krize rağmen birçok ekonomi sapasağlam yerinde duruyor. Ya da çok az etkilenmiş görünüyor. Türkiye ekonomisinin 2001 mali krizinden sonra yine IMF’nin kapısına geldiği göz ardı edilemez. Hükümet dirense de, krizi küçümsese de, bürokrasinin ve iş âleminin baskısıyla şimdi IMF ile anlaşıyor. Yani artık hastalıklı bir ekonomiye sahip olunduğu itiraf edilmiş oluyor.
IMF iyi doktor mu?
Rahmetli Erdal İnönü’ye 2001 yılında bir televizyon programında sormuştum: “Kimileri IMF’ye karşı, kimileri de değil. Siz ne diyorsunuz?” İnönü şöyle yanıtlamıştı: “Önemli olan, doktorun iyi mi kötü olduğu değil, önce hastalanmamak gerekir.”
Türkiye ekonomisi küresel kriz nedeniyle hastalanmış değil. Tersine, hastalıklı olduğu için küresel krizden daha fazla etkileniyor. Nitekim sağlam olsaydı, bugün IMF kapısında olunmayacaktı. Böylece hükümetin ekonomiyi istikrar içinde götürdüğü kandırmacası da ortaya çıktı.
Peki, bu durumdan dolayı kim özür dileyecek? Özel kesimin dış borçları 140 milyar doları buluyor. Bunun 40 milyar dolarının önümüzdeki bir yılda ödenmesi gerekiyor. Hükümet iktidara geldiğinden bu yana bu borçlarla üst üste çok yüksek büyümeler elde etmiş ama işsizlik azalmadığı gibi, yükselmiş! Yani büyüme hem dışa açığa neden olmuş, hem işsizliği azaltmamış, hem de sürdürülebilir olmamış.
Bu yıl ise Türkiye ekonomisinin nüfus artış hızının biraz üstünde büyüyeceği sanılıyor. Daha kötüsü, 2009 yılında ciddi bir küçülmeyle karşı karşıya kalınacağı anlaşılıyor.
Kabahatli kim?
Tabii IMF’nin de kabahati var. 2000 yılında riskli ve eksik bir programla, üstelik gerekenlerin yapılmadığı bir uygulamayla Türkiye’yi krize sürüklemişti. 2001 sonrası uygulanan programın da çok ciddi aksaklıkları vardı. Küresel likidite bolluğu makro dengeleri bozdu. Ama IMF’yi içeri sokan da hükümet değil mi?
Olsa olsa, hükümet gider IMF’ye, “Ben her dediğini yaptım, ama bak ne hale geldik!” diye bağırıp çağırabilir. Ama eğer ekonomi kötü durumdaysa, IMF’den çok onun güdümüne giren hükümet sorumlu olur. Özür dilemesi gereken de odur. Kimden mi? Tabii bizden değil. Yani halktan.
Demokrasilerde halktan özür dileyen hükümet ne yazık ki pek olmaz. Kabahatli bile olsa! Ama bugünlerde birçokları kendisinin kabahatli olmadığı acılardan özür dilediğine göre, bari ben de ekonomik durumdan dolayı özür dileyeyim, olsun bitsin...