Dış borç sorunumuz hakkında çok şey söyleniyor. Önümüzdeki yıl temel ekonomik riskin dış borçlar olduğu ve özel kesimin yüklü dış borcunu çevirmekte zorlanacağı belirtiliyor. Zaten IMF ile bir anlaşma aranmasının nedeni de bu. Peki bu risk ne kadar? Çünkü her kafadan ayrı bir rakam çıkıyor. Bu konuda bu hafta Merkez Bankası önemli veriler açıkladı.
Ekim sonu itibarıyla özel kesimin uzun vadeli dış borçlarının toplamı 139.4 milyar doları buluyor.
Bunun 95.9 milyar doları reel kesime ait. Gerisi, yani 43.5 milyar doları ise, finans kesimine. Ancak Eylül ayı sonunda uzun vadeli dış borçların toplamı 145 milyar dolarmış. Yani özel kesimin bu borçları ödemeye başlamasıyla 5.5 milyar dolar azalmış.
Kısa vadeli borçlar ise oldukça az. Banka dışı kesimin kısa vadeli dış borcu sadece 1.7 milyar dolar. Bankaların ise kısa vadeli dış borcu 9.4 milyar dolar. Fakat burada da azalma var; kısa vadeli borçlar reel kesim 300 milyon dolar ödemesiyle azalmış.
10 ayda 30 milyar dolar ödenecek
Önümüzdeki 10 ayda (ocaktan itibaren) reel kesimin 29.8 milyar dolar uzun vadeli dış borç ödeyeceği anlaşılıyor. 1 milyar dolar kadar da kısa vadeli dış borç ödeneceğine göre, hemen her ay 3 milyar dolara yakın dış borç ödemesi gerekiyor. Az değil.
Ayda 2 milyar dolar da cari açık oluşacağına göre, kamu hariç, finansman gereği 5 milyar doları aşıyor. Hadi özel kesim borcunun yarısını yinelesin; yine de 3-4 milyar dolarlık bir finansman gereği doğacaktır.
Kasım ayında özel kesim 2.1 milyar dolar borç ödemiş. Aralık ayında ise 3.9 milyar dolar. Böylece döviz kurunun aralık ayında neden gevşemediğini de anlamış oluyorum. Ekim ayında sıcak para çıkışı 4.5 milyar dolardı.
Demek ki, bunun üzerine ciddi ölçüde kurumsal döviz talebi de doğarak dış borçlar ödenmiş.
Tabii bu borçların çevrilmesindeki en büyük sorun borcu sağlayan ülkelerdeki mali kriz. Daha önce borç vermek için müşteri kovalayan bankalar bugün “Kelin merhemi olsa başına sürerdi” misali paralarının üstüne oturup kendileri borç para arıyor.
Örneğin, İngiltere bu borçların yüzde 21’ini sağlamış ve mali kesimi sorunlu. Gerçi yüzde 14’ünü sağlayan Bahreyn’de sorun daha az, ama petrol fiyatları da düşüyor. Almanya bu kredilerin yüzde 11’ini sağlıyor ve yine sorunlu. Fakat en azından ABD’den iyi. Daha sonra Malta geliyor; yüzde 10. Ama bu daha çok yerli bankaların yurtdışında sağladığı kredilerden oluşuyor. Özetle sorun çok da abartılmamalı.
2010’da ferahlayacağız
2009 yılında ödenecek borç yekûnu 39.3 milyar doları buluyor. Ama 2010 yılında bu 19.4 milyar dolara düşüyor. Yani 2009 yılından sonrası biraz daha ferah gözüküyor.
Fakat hükümetin oturup düşünmesi gerek. 2003 yılında iktidara geldiklerinden bir yıl sonra özel kesimin uzun vadeli dış borcu 30 milyar dolardı. Bunun 5,3 milyar doları finans kesiminindi, 24.7 milyar doları da finansal olmayan kesimin. Şimdi bu rakam 139 milyar doları aşmış durumda. Finans kesiminin borcu 43.5 milyar dolara çıkmış, diğer kesimin ise borcu 95.9 milyar doları buluyor.
Buradan da anlaşılıyor ki, finans kesiminin dış borcu 8 kat, diğer kesimin ise 3.9 kat artmış. Yani yine bankalar ortalığı bulandırmış. Bu sürede ayakta mı uyundu?