Dün Maliye Bakanı Kemal Unakıtan 2009 bütçesini Meclis Genel Kurulu’na sundu. Açıkçası, Unakıtan’ın esprili konuşmasını keyifle izledim. Fakat kendisine katılmadığım çok nokta oldu.
Örneğin, küresel krize Türkiye’nin G-20 üyesi olarak katkı yapmak istediğini, biz ekonomistlerden katkı beklediğini belirtti. Ancak, Unakıtan dünyayı kurtarmaya çalışacağına Türkiye’yi kurtarsa daha iyi olmaz mı? Derin bir resesyona girmiş görünüyoruz. Önerilerimizi de yazıp duruyoruz.
İkincisi, Türkiye’nin küresel krizden en az etkilenen ülkelerden biri olduğu savundu. Oysa tam aksi. Gelişmekte olan ülkeler arasında en ağır etkilenen ülke olacak. Türkiye ekonomisi 2008 yılında yüzde 2’nin altında büyüyecek. 2009 yılında da belki küçülecek. Daha ne olsun?
Altını boz, cari açığı kapa
Bakan Unakıtan, cari açığı haklı olarak tasarruf açığına bağladı. Çözüm olarak da yastık altındaki altınların bozulmasını ve mali piyasaya sokulmasını istedi. Nedense krize düşen her hükümet bu hayale sarılır. Oysa tasarruf hacminin artması için kültürün değişmesi gerek. Hepsinden öte, tüketim doyumsuzluğunu yahut şatafatı bir vizyon olarak topluma sunan kişiyi yad etmekten vazgeçmek gerek!
Unakıtan, özelleştirmelere değinirken, şimdiye kadar yapılan özelleştirmelerin çok uygun fiyatlara yapıldığını savundu. Fakat bunun küresel likidite bolluğundan kaynaklandığını ve çok şanslı olduklarını itiraf etmekten kaçındı.
Bakan Unakıtan, iktidarlarında ücretli gelirlerindeki artışların tüketici fiyatlarının üstünde olduğunu savundu. Ayrıca kişi başına artan gelirin (tabii dolar bazında!) 3.500 dolardan 10.000 dolara çıktığını söylemeden edemedi. Fakat hiçbir ücretlinin gelirinin reel olarak da dolar olarak da 3.5 kat artmadığını söylemedi. Demek ki, fakirler enflasyona yenilmedi ama refah artışından pay alamadı.
Güme giden bütçe
Gelelim bütçenin zavallı haline. 2008 bütçesi tasarlanandan daha başarılı sonuçlanabilir. Hükümet faiz dışı fazlanın tasarıdan yüzde 5 daha fazla olmasıyla bütçe açığının yüzde 21 daralacağını bekliyor. Ancak 2009 hakkında hükümet hâlâ iyimser. Giderlerin (2008 gerçekleşmesine göre) yüzde 14, gelirlerin de yüzde 15.5 oranında artması tasarlanıyor. Hal böyle olunca, faiz dışı fazla yüzde 10’a yakın artıyor ve bütçe açığı yüzde 4.3 oranında daralıyor.
Kimse bir durgunluk sürecinde bütçe gelirlerinin böylesine artmasını beklemesin. Hatta düşmezse sevinebilir. Tüketim ve ithalatın çöktüğü durumda nereden toplayacaksınız KDV ve ÖTV’yi? Bu rakamlar hayalden başka bir şey değil. Kaldı ki, dünkü konuşmasında ana muhalefet lideri Baykal IMF anlaşmasıyla tüm tasarının anlamını yitireceğini belirtti. Hal böyle olunca, bu bütçe “laf olsun diye hazırlanmış bir belge” haline geliyor.