Bütçe verileri her yıl DPT tarafından hesaplanan büyüme tahminine göre belirlenir. Sonra bu tahmine ve hedeflenen enflasyona göre Maliye Bakanlığı kamu yatırımlarını saptar. Memurlara yapılacak zam belirlenir, borçlar için ödenecek faiz de bellidir. Geriye kalır bütçenin gelir tahmini. Ekonomik konjonktüre göre, bu rakamlar da Maliye Bakanlığı Bütçe Genel Müdürlüğü tarafından tahmin edilir. Kısacası, şaşma olasılığı en yüksek olan vergilerdir.
IMF’nin 2009 bütçesine itiraz ettiği biliniyor. Ama enflasyon varsayımına değil, büyüme tahminine itiraz ediyor. Konulan yüzde 4’lük büyüme tahminini abartılı buluyor. IMF’nin tahminiyse yüzde 1.5’lik küçülme. Tabii hükümetin istediği geçerli olursa bütçedeki yatırım harcamaları artırılabilecek.
Durgunluğun azaltılması
Bu yolla ekonomik durgunluğun azaltılması yahut ekonomik canlılığın sağlanması elbette mümkün. Ancak bu bir kural değil. Yani bu harcamalara rağmen büyüme elde edilemeyebilir. Kaldı ki, edilse bile bunun başka maliyetleri olabilir. Fakat asıl Keynezyen tipteki kamu harcamalarıyla büyüme yönteminde başta oluşan kamu açıkları sonra azalabilir. Büyümenin sonucunda vergi tahsilatı artar. Yani bütçe açığı geçici bir sorun olarak kalır.
Oysa Türkiye’de gelişmeler hiç de böyle gelişmiyor. Ocak verileri Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ABD yolundayken açıklandı. Faiz hariç giderler geçen yılın aynı ayına göre yüzde 25 artmış! Bu büyük bir artış oranı. Üstelik sırf faiz giderleri yüzde 12’ye yakın azaldığı için, toplam bütçe giderleri sadece yüzde 15 artmış görünüyor.
Yani işi azalan faiz giderleri toparlıyor.
Faiz dışı giderler içinde en yüksek artış yüzde 40’la cari transferler. Bunun da en büyük parçası sağlık, emeklilik ve sosyal yardım giderleri. Tarımsal destekleme de bu transferlerin bir parçası. Hükümet bu ani harcama artışını sosyal güvenlik primlerinin yüzde 5’lik işveren payının son dönemde Hazine tarafından karşılanmasına bağlasa da, ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre mahalli idarelere ayırılan paylarda da artış yüzde 17’nin üstünde olmuş.
IMF’nin kaygısı
Hal böyleyken, IMF’nin asıl kaygısına gelince. IMF durgunluk nedeniyle vergi gelirlerinin düşeceğinden kaygılanıyor. Günaydın! Ekimden beridir biz uyarıyoruz. Nitekim toplam vergi gelirleri geçen yılın aynı ayına göre yüzde 2.4 düşmüş.
KDV yüzde 5.5, ithalden alınan KDV yüzde 30.5 ve ÖTV de yüzde 5.3 azalmış. Küçümsenmemeli; bu vergiler toplam vergi gelirlerinin tam yarısı. Malum, tüketim çökünce vergi gelirleri azalıyor. Doğrudan vergilerde ise bir azalma söz konusu olmuyor. Kısacası, yılın ilk ayında bütçe açığı geçen yıla göre yüzde 466 artmış! Hani şu çok öğündüğümüz faiz dışı fazla ise yüzde 78 azalmış.
TÜSİAD yönetimi geçen hafta Başbakan’ı ziyaret ettikten sonra, IMF konusundaki gelişmeler hakkında bilgi aldıklarını ve tatmin olduklarını açıkladılar. Çok şaşırdım. Herhalde Başbakan “Size Hazine kasasından para dağıtacağım, IMF engel oluyor” dedi! Yok eğer bu uydurmaysa, TÜSİAD yönetimi yukarıda duran tabloya ulaşamamış demektir.