AB’ye sunulacak Katılım Öncesi Ekonomik Program (KEP), revize edilmiş bir makroekonomik çerçeve olarak değerlendiriliyor. Aylardır 2009 yılına ilişkin ekonomik hedefler ya da tahminler gerçekçi olmaması nedeniyle eleştiriliyordu. Başbakan ise yüzde 4’lük bir hedefi gerçekçi bulmayan IMF’ye seçimlerde kükrüyor, daha düşük bir büyüme hedefine razı olmayacaklarını belirtiyordu.
Şimdi ne oldu? 2009 yılına ilişkin büyüme beklentisi birdenbire yüzde 3.6’lık bir daralma oluverdi! Üstelik daha IMF ile anlaşma filan da yapılmadan. Başbakan Erdoğan neden seçimlerde halka dürüstçe 2009 beklentilerini açıklamadı? Bu halkla dalga geçmek değil de ne?
İki gündür birçok meslektaşımız bu hedeflerin gerçekçi olduğunu yazıyor. Oysa biz aynı görüşte değiliz. Eski veriler o denli gerçekdışıydı ki, son hedefler göreli olarak makul gelmeye başladı. İşin doğrusu yeni hedefler de gerçekçi sayılamaz.
Yüzde 3.6 daralma iyimser
Birincisi, büyüme (yahut daralma) daha olumsuz bir düzeyde olacaktır. İthalatın bu denli çöktüğü, küresel düzelme konusunda pek iyimser olunmadığı, sanayi üretiminin yüzde 20’den fazla daraldığı, özel kesim yatırımlarının ise tam bir çöküş yaşadığı yapıda nasıl olacak da ekonomi sadece yüzde 3.6 daralacak? Bu fazla iyimser kalıyor. Üstelik yılın ilk 3 ayı da geçmiş durumda.
Yatırımlar durmuÅŸ, ihracat azalıyor. Tek umut, mali gevÅŸemenin büyümeyi telafi etmesi. Ancak bu da pek kolay deÄŸil. Aşırı kamu açıkları olmadan Keynezyen politikaların etkinliÄŸi sınırlı kalıyor. Ãœstelik bir de dış açık sorunu bulunuyor.Â
Daha fazla mali gevÅŸemeÂ
Dün açıklanan verilere göre, bütçe açığı yılın ilk 3 ayında 19.1 milyar TL’ye çıkmış. Ocak ve şubat aylarında bu açıklar toplam 10.4 milyar ederken, seçim kampanyası sırasında 8.7 milyar TL büyümüş. Böyle giderse, belki iç taleple daralma (bizim tahmin ettiğimiz gibi yüzde 5-6’da değil) yüzde 3.6’da kalabilir.
Fakat mali gevşeme bu durumda yıl sonunda 49 milyar TL’yi aşan, olasılıkla 70 milyar TL’yi bulan bir açık yaratacaktır. Diğer bir deyimle, yüzde 3.6’lık bir daralma için bütçe açığının hedefi aşması gerekmekte. Elbette bu durumda 11 milyar dolarlık cari açık da akla yatkın hale gelmektedir..
Çünkü unutmayalım, ocak ve şubat aylarında cari fazlalık verildi. Yaz aylarında da döviz girişleri (özellikle turizm nedeniyle) yoğunlaşacaktır. Temmuz-ekim döneminde cari açık, dış ticaret açığından 8 milyar dolar daha az olmaktadır. Eğer dış ticaret açığı bu düzeyde giderse yıl sonunda 4-5 milyar dolarlık dış fazla verilmesi hayli olası.
Kısacası, olağanüstü bir bütçe açığı oluşmadığı takdirde ne dış açık ne de büyüme hedefi tutturulabilir. Daralma daha fazla olur. İşsizlik yüzde 15’i bulur. Dış açık pek oluşmaz. Enflasyon ise yüzde 7’nin altında kalır.
Bununla beraber, henüz IMF’den kaç para geleceği ve bunun somut olarak nasıl değerlendirileceğini bilinmiyor. Gelen para beklentilerin epeyce üstünde olur da ekonomide canlanma için kullanılırsa, elbette hükümetin koyduğu hedefler bir ölçüde daha makul hale gelebilir.