Küresel kriz ortaya çıktığından bu yana Türkiye’de IMF’yle anlaşma tartışılıyor. Fakat aradan 6 ay geçti, hâlâ anlaşma sağlanamadı. Her seferinde hükümet yetkilileri birkaç hafta içinde sonuca ulaşılacağını belirtiyor. Haftalar geçiyor. Ama yine de anlaşma oluşmuyor.
IMF ile anlaşmak zorunluluğunu bilmek gerek. Malum özel sektör geçmişte çok fazla dış borçlanma yaptı. 2009 yılında bu borçların 40 milyar dolarının geri ödenmesi gerekiyor. Borcun üçte biri bankalara ait ve bankalar bunun üçte ikisini dış piyasalarda yeniden borçlanabiliyor.
Ama borcun geri kalanının sahibi olan diğer kesim dış borçların (uzun vadeli kısmı) ödenmesinde ciddi sorunlar yaşıyor.
2009 yılı elbette IMF ile anlaşmadan da geçirilebilir. Ama bu takdirde hem kur çok yüksek düzeylere çıkar ve reel kesim bir ödeme sıkıntısına düşer, hem de buna bağlı olarak tüm ekonomi tıkanabilir. Eğer dış piyasalar canlı olsaydı, bütün çekilen acılara rağmen ihracatın hızlanmasıyla hasar azaltılabilirdi. Ama bugün ihracat hızla düşüyor.
IMF’siz atlatılması zor dönem
Nisan ayında bu ödemeler biraz daha yoğundu. Haziranda da yoğun geçecek. Temmuz ve ağustos ayları ise oldukça rahat. O ara bir de turizm gelirleri yoğunlaşacağından pek bir sorun gözükmüyor. Ama eylül ve ekim aylarına yığılmış bir ödeme dönemi var. İşte IMF’siz atlatılması zor dönem de bu dönem. Hükümet bu döneme kadar oyalamaya kalkarsa ekonomi daha da fazla hasar görebilir.
Bundan 6 ay önce hükümet krizin teğet geçeceği umuduyla IMF ile anlaşmaktan kaçınıyordu. Sonra IMF ile yeniden görüşmelere başladı. Fakat bu kez de şartları ağır bulduğu bahanesiyle (aslında seçimler nedeniyle) yine IMF’den kaçındı. Şimdi de finansman koşulları nedeniyle ayak sürüdüğünü ifade ediyor.
Bundan iki hafta önce Meksika, IMF’nin küresel kriz için tasarladığı Esnek Kredi Hattı’ndan 47 milyar dolar elde etti. Bu fon sıkıntıya girmiş gelişmekte olan ülkelere özgü.
Meksika parayı alırken Polonya da bu kısa vadeli kredi olanağından yararlanmak için 20.5 milyar dolarlık kredi talebinde bulundu. Ama ilginçtir, Türkiye bu olanaktan yararlanmayı (bir süre arzulasa da) uygun olmadığı gerekçesiyle reddetti.
Türkiye neden yararlanmıyor?
Geçen hafta sağlam ekonomik dengelere sahip olan Kolombiya bile bu kaynaktan 10.4 milyar dolarlık bir talepte bulundu. Mali piyasalar Güney Afrika ile Peru’nun da bir biçimde bu kaynaktan yararlanması için başvurmasından yana.
Uzun süredir artırılması tartışılsa da Türkiye’nin kotası hâlâ 1.2 milyar SDR (Özel Çekim Hakkı; ya da yaklaşık 2 milyar dolar). Oysa Türkiye, IMF’den 40 milyar dolar civarında bir para talep ediyor. Ama bu kaynağın özellikleri farklı. Hem kısa vadeli hem de kota geçildiği takdirde 3 kat ceza faizi uygulanıyor.
İşte bu nedenlerle Türkiye bu kaynaktan yararlanmak istemiyor.
Fakat bahane, olduğu gibi tutarsız. Birincisi, o faiz bile mali piyasaların maliyetinden ucuz. İkincisi de dünyada faizler öylesine düştü ki, 3 katı olsa ne olacak? Kısacası, Türkiye’nin neden ayak sürüdüğü anlaşılamadı gitti. Gelin çözün bu bilmeceyi.