Ekonomide bazı hedefler birbirleriyle çelişebilir (policy trade-offs). Bu durumda siyasal tercihler öne çıkar. Örneğin Türkiye’de enflasyonun yükseldiği gözleniyor. Bunun için izlenecek politika belli. Para ve maliye politikası sıkılaşmak zorunda. Bu aynı zamanda dış açığı da daraltacak. Fakat Hükümet bir yandan da büyüme ve işsizliği azaltmak istiyor. Bu da enflasyonla mücadele politikasıyla örtüşmüyor.
Öte yandan, dış açığın azalması için kurun yüksek, ulusal paranın değerinin düşük tutulması gerekiyor.
Mücadele dezavantajlı
Bu sefer de bu politika enflasyonla mücadele dezavantajlı hale geliyor. Haliyle Merkez Bankası kurların bu düzeyde kalmasını istemiyor. Ancak şu aşamada yapacağı bir şey yok. IMF ile anlaşma olursa kurlar düşecek ve enflasyon mali disiplinle aşılacak. Dış açık sorunu da varlık fiyatlarındaki düşüşe bağlı olarak gelişecek.
Ekim ayına ait enflasyon verilerinin herkesi hayrete düşürdüğü anlaşılıyor. Çünkü ağustos ve eylül aylarında enflasyon geçen yılın aynı aylarına göre daha düşük seyrediyordu. Ekim farklı oldu. Aslında her ekimde enflasyonda artış gözlenir. Yaz biter, meyve-sebze fiyatları artar. Öte yandan yaz sonu indirimleri bittiğinden giyim eşyası pahalı hale gelir. 2007 Ekim’inde giyim fiyatları yüzde 8.22, gıdada da 3.41 artmıştı.
Ekim ayı enflasyon verilerinde bizi en çok şaşırtan konu konut harcamalarındaki artışlar; yüzde 3.79’luk artış olmuş. Oysa geçen yıl aynı ayda artış yüzde 0.65’ti. Yani ortada fahiş bir artış var. Malum, ekimde elektriğe yüzde 10.4, doğalgaza da yüzde 16.9 zam geldi. Konut fiyatları da yüzde 27.1 yükseldi.
Döviz kurunun artışıEğer konut harcamalarındaki fiyat artışları ayıklansa piyasa beklentisine yakın (yüzde 1.70) bir veri oluşurdu (yüzde 2). Geçen yıl da aynı ayda artış yüzde 1.8’di.
Üretici fiyatlarındaki aylık artış henüz yüzde 0.57. Ancak artan döviz kurunun çok yakında bu endeksi etkileyeceğine kimsenin kuşkusu olmasın. Gerçi toptan eşya fiyatlarındaki artış tüketici fiyatlarına hemen yansımayabilir. Sıkı para ve maliye politikası ile durgunluk bu etkiyi yalıtabilir.
Enflasyondaki gelişmeler bu halde iki unsura bağlı kalır. Biri döviz kuru, diğeri de petrol fiyatları. Döviz kuru IMF anlaşmasıyla beraber gevşerse, fiyatlar üzerindeki maliyet baskısı da azalacaktır. Öte yandan petrol de aynı etkiyi yaratacaktır. Petrolün varili kuru 60 doların altında denge bulur, Türkiye’de de dış dengede olumlu gelişmeler yaşarsa kur da gevşer. Böylece hem dış, hem de iç dengeyi sağlamak mümkün olur.
2009 tahminimizi belirtelim: Küresel durgunluğun egemen olduğu dünyada petrolün varil fiyatı bu düzeylerde kalır. IMF ile anlaşma olursa dış açığın finansmanı da sorun olmaktan çıkar, kur gevşer. Bu durumda da MB yetkilileri bir yıl sonra her gün şampanya patlatır!