Mart ayında cari işlemler 992 milyon dolar dış açık vermiş. Bu ilk 3 ayın en yüksek dış açığı. Nedeni hemen göze çarpıyor; ithalat yeniden kıpırdanmaya başlamış ve 10 milyar doları aşmış. Mart ithalatı geçen yıla göre yüzde 37.5 düşmüş ama Şubat ayına yüzde 25.1 artmış.
Artışın temel kalemleri şöyle;
Demek ki, mart ayında bir değişim başlamış. Bu hem hammadde ithalatında, hem ara mallarında, hem de dayanıklı tüketim mallarında gözlenmeye başlamış. Tabii bu artışın bir de fiyat değişimi etmeni var. Küresel olarak fiyatlar şubat ayında daha da düşüktü.
Her şeye rağmen ocak-mart döneminde geçen yıl 12.3 milyar dolar açık verilirken, bu yıl 1.2 milyar dolardan az açık verilmiş. Ancak mart ayındaki açık, yılın geri kalanında egemen olsa bile dış açık 10 milyar doları bulmaz. Önümüz yaz, döviz bol.
Ödemeler dengesinin finansman kalemine gelince. Öyle anlaşılıyor ki, doğrudan yatırımlar en iyi olasılıkla geçen yılın yarısı kadar olacak. Geçen yıl 18 milyar dolardı. Oysa bu yılın ilk 3 ayında 2.3 milyar doları bile bulmamış.
Öte yandan, portföy yatırımlarına baktığımızda, şubat ayındaki (özellikle bonolardan) yoğun çıkışlar azaldığı görülüyor. Hatta borsadan çıkışlar da durmuş. Bu arada Türk vatandaşlarının ocak ve şubat ayında yurtdışına çıkardığı paralar neredeyse sona ermiş.
Sıcak para kaçışı azaldıDış dengenin finansmanında en önemli kalem hiç kuşkusuz bankaların ve diğer kuruluşların kredileri ve geri ödemeleri. Bankalar mart ayında yurtdışına (kendi hesaplarına; muhabirlere) 290 milyar dolar çıkarmış.
Öte yandan da 830 milyon dolar net borç ödemişler. Yani finans kesimi toplamda 1.120 milyon dolar yurtdışına çıkarmış. Oysa diğer sektörler yurtdışına döviz “göndermediği” gibi, 171 milyon dolar getirmiş. Ancak 1 milyar dolar kadar da ödeme yapmış.
Bu da gösteriyor ki, ayda 1.5 - 2.0 milyar dolarlık bir döviz açığı oluşuyor. Bu da net hata noksan denilen kalemden, ya da rezervlerden karşılanıyor. Mart ayında Merkez Bankası döviz satıyordu. Son zamanlarda da biraz olsun bireyler döviz bozmaya başladı...
Gelen bu veriler gösteriyor ki, yılın başında yaptığımız dış açık tahminleri oldukça gerçekçi olmuş. Dış açık verileri hem küresel fiyatlara, hem de iç talebe son derece duyarlı.
Her iki alanda da, sınırlı boyutta da olsa, olumlu gelişmeler var. Ancak bu olumlu gelişmelerin zaman içinde yine büyüyen bir dış açık sorunu üreteceğinden kimsenin kuşkusu olmasın. İşte o da bu ülkenin tarihi ve kronik sorunu.