Geçen hafta iki önemli veri yayımlandı. Biri malum, artan işsizlik, diğeri de şubat ayı bütçe verileri. Bütçede inanılmaz bir açığın oluştuğu gözleniyor. Yıl sonunda hedeflenen 10.4 milyar TL’lik bütçe açığı şimdiden oluşmuş durumda. Böyle giderse yıl sonuna vardığımızda 50-70 milyar TL’lik bir açık oluşursa şaşmamak gerek...
Bütçede harcamalar ilk 2 ayda (geçen yılın aynı döneminde göre) yüzde 36 artmış. Bunun faiz hariç kısmındaki artış yüzde 30...
Faiz harcamaları da yüzde 52 artmış. Bunu da çok önemsemek gerek. Tabii bu artışın bir nedeni dövizli borçlanmanın kur etkisi. Kur yükselince ödeme artıyor. Fakat aynı zamanda dönemsel etkiler de var. Asıl kaygı veren gelişme bütçenin bu denli açık vermesiyle borçlanmanın ileride hızla artacak olması. Yani gelecekte bu faiz gideri baş ağrıtmaya başlayacaktır.
Seçim harcamaları
Faiz dışındaki harcamalar belediyelere nasıl para boca edildiğini, nasıl seçim yatırımı yapıldığını gösteriyor. Cari transferler tam yüzde 48 artmış! Yatırımlar da yüzde 142 artmış! Malum bu ara Başbakan açılıştan açılışa koşuşturuyor. Ancak seçim sonrasında IMF ile anlaşma olursa bunlar dizginlenmek zorunda kalacaktır. Başbakan’ın da seçim öncesinde neden IMF ile anlaşmadığı şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Tabii, bu denli harcama artışının sonuçları da olacaktır. Şimdilik durgunluk var. Ama durgunluk kalkma eğilimi gösterir göstermez, enflasyonist eğilimler ortaya çıkabilir. Dış açık da büyüyecektir. Kaldı ki, petrol ve doğalgaz fiyatları da artacaktır.
Bütçenin gelir tarafı da dökülüyor. İlk 2 ayda bütçe gelirleri sadece yüzde 2,5 artmış. Vergi gelirleri ise yüzde 5,8 azalmış. Yani harcamalar hızla artarken, gelirler düşmüş. Kurumlar vergisi yüzde 5, dahilde alınan KDV yüzde 4 azalmış. Hele ithalden alınan KDV yüzde 32 düşmüş. ÖTV’de de yüzde 9’a yakın azalma var.
Üçte biri kadar faiz dışı fazla
Geçen yıl ilk 2 ayda bütçe 496 milyon TL fazlalık vermişti. Bakan Unakıtan da çıkıp bunu methetmişti. Şimdi bu tam 10.4 milyar TL’lik bir açığa dönüşmüş. Geçen yıl aynı dönemde faiz dışı fazla 9.5 milyar TL’ydi. Bu yıl ise 3.3 milyar TL’nin altına düşmüş. Neredeyse üçte biri! İşte bu nedenle 2009 yılında bütçe darmadağın görünüyor.
Yıllardır ikaz ettiğimiz gerçekle şimdi yüzleşiliyor. Vergi gelirleri 2003-2006 döneminde büyük ölçüde tüketim artışının sağladığı vergilerle karşılanmıştı. Bu eğriti yapı şimdi tüketimin çökmesiyle bütçeyi de bu hale getiriyor.
Üstelik bu durumun gelecekte nasıl toparlanacağı da belli değil. Hiçbir plan ortada görünmüyor. Son haftalarda getirilen vergi indirimleri de geçici gelir sağlayacağından sonrasında gelirlerin büsbütün düşmesine neden olacaktır. İkincisi, para politikası çok zorlanacaktır. Bu denli açıklar iç borçlanmayı artırarak faizler üzerinde baskı yapacaktır. Bu aşamada para politikasını gevşetmenin de bir yararı olmayacaktır. Çünkü iç ve dış dengeler daha da bozulma riski taşıyacaktır. Hatta zembereğinden fırlamış bir maliye yapısıyla kur daha da hızla tırmanabilir.
Bu bütçe performansı 2010 yılında yine enflasyon, yine dış açık ve yine yüksek faizli bir ortama girilme riskini gösteriyor. Bu nasıl teğet geçen kriz?