Prof. Nazım Ekren’i üniversitemden tanırım. Gayet de aklı başında biridir. AKP içinde baştan bu yana Tayyip Erdoğan’a çok yakın durmuştu. Bir süre Genel Başkan Yardımcılığı yaptıktan sonra, 2007 yılında ekonomik koordinasyondan sorumlu Başbakan Yardımcısı oldu. Bu göreve başladığında Maliye, Hazine ve reformların tasarımını yapması gereken DPT ile hem eşgüdüm, hem de yönlendirme yapmasını bekliyordum. Merkez Bankasının politikaları da bu doğrultuda olmalıydı.
Böylesi bir eşgüdüm sağlanabildi mi emin değilim. Ancak Başbakan bu konuda bir yetersizlik görmüş olsa ki, onu görevden almış. Bununla beraber Maliye Bakanının aniden rahatsızlık geçirmesi, Merkez Bankasının görevi gereği zaten ayrı durmaya özen göstermesi bu eşgüdümü de bir hayli örseledi. Son aylarda Nazım Ekren krize karşı bir dizi önlemler alındığı izlenimi vermek için çırpınsa da, nafile. Kriz derinleşti bile.
Artık Başbakan’ın yeni bir ekonomi yönetimi tasarladığı anlaşılıyor. Ali Babacan’ı bir hayli güçlü yetkilerle donatarak tüm ekonomik birimlerin başına getirmesi anlamlı. Peki bunu neden yaptı?
Başarısızlığın itirafı
Birincisi, demek ki, ekonomi yönetimindeki performansın ne denli kötü olduğunun Başbakan da farkında. İkincisi, küresel kriz çıktığında kendisine bunun Türkiye’ye teğet geçeceğine dair bilgi verenlere, hatta ikna edenlere herhalde bir hayli içerlemiş. Çünkü seçimlerde bunu savunması kendisini kamuoyunda bir hayli küçük düşürdü.
Tıpkı 2001 krizinde Derviş kamu bankalarının kendisine bağlanmasını istediği gibi, bu kez de bankalar Babacan’a bağlanmış. Ancak o zaman bu önemliydi. Çünkü hem özel bankalar çok riskli pozisyonlara girmiş (ve teknik olarak batmışlar), hem de kamu bankaları inanılmaz yükteki zararlarla karşı karşıya kalmıştı.
Ama şimdi böyle bir sorun yok. Bankalar göreli olarak çok sağlam. Bu kez sıkıntıda olan mali kesim değil, geri kalan sanayi kesimi. Yani 2001’in tam aksi. Bu nedenle asıl önemlisi tüm ilgili bakanların ve kurumların katılacağı Ekonomik Koordinasyon Kurulunun başına Babacan’ın gelmesi ve bu kurulun sürekli biçimde çalışmasıdır.
Ekonomik Koordinasyon Kurulu
Babacan böyle bir koordinasyonu rahatlıkla götürebilir. Bakanlığı sırasında birçok meslektaşımla kendisini yakından izleme olanağı bulduk. Şöyle ki, görevi süresince sürekli basında ya da akademi dünyasında ekonomiyi yakından izleyen, ehliyetine güvendiği kişileri toplar ve saatler süren fikir alış verişlerinde bulunurdu. Açıkçası, yakın arkadaşım olan Derviş bile buna cesaret gösteremedi. Çalıştığı bürokrasinin tehditlerinden ürktü.
Mamafih, Babacan’ın görevinin zor olduğu kanısındayım. Birincisi, ekonomide önemli tedbirlerin alınmasında zaten bir hayli gecikildi. Bu nedenle kimi alınacak önlemlerin etkisi sınırlı kalacaktır. İkincisi, Türkiye ekonomisindeki toparlanma büyük ölçüde dış dünyaya bağlıdır. O konuda da Babacan’ın yapabileceği pek bir şey yoktur.
Bakalım 2011’e kadar yine işler toparlanabilecek mi? Bizce çok zor.