Sanayi ve dış ticaret daralıyor, dış açık küçülüyor

11 Mart 2009

Bu hafta sanayi verileri açıklandı. Ocak ayında daralma geçen yıla göre yüzde 21 olmuş! Dayanıklı tüketim malları yüzde 25’ten fazla daralmış. Fakat özellikle sermaye malları imalatının yüzde 44’e ulaşan daralması, yatırımların durduğunu ve büyük bir durgunluğun tam da göbeğinde olunduğunu gösteriyor.
Geçen hafta ocak ayına ilişkin dış ticaret verileri açıklandı. İhracatta 3 aydır daralma zaten gözleniyordu. Ama ocak ayında düşüş rekor düzeye gelmiş; bir yıl öncesinin aynı ayına göre yüzde 26 azalmış..
İhracattaki azalmanın 2 nedeni var; biri dünyada talebin çökmesi, diğeri de euro’nun dolara karşı değer kazanması. İhracat dolarla hesaplandığından dolarda aşırı artış olunca euro cinsinden yaptığımız ihracat sanki düşmüş gibi gözüküyor.
Biz birkaç ay önce 2009 yılında ihracatın 110 milyar doların altına düşeceğini öngörüyorduk. Ocak ayında ihracatın 8 milyar dolara yakın gelmesi, toplam ihracatın 95 milyar dolarda kalacağını gösteriyor.

İthalatta gerileme yüzde 43
İthalata gelince... Son ayın gerilemesi bir önceki yıla göre yüzde 43’ü aşıyor. Burada ise dört etmen rol oynuyor. Birincisi, iç talebin adeta çökmesi. İkincisi, kurdaki yükselme. Üçüncüsü, tıpkı ihracatta olduğu

Yazının Devamı

Bir şehir efsanesinin sonu

9 Mart 2009

Dolar kuru nihayet 1.79’u gördü. Böylece ekimden bu yana TL dolara karşı yüzde 50 değer kaybetmiş oldu. Söylenenlere göre devalüasyon daha da sürecekmiş. Düşük kur yüksek faiz politikası sona mı eriyor? Yüksek kur düşük faiz politikası neler getirecek? Malum, faizlerin düşürüldüğü takdirde kurun çıkacağını, böylece hem büyümenin, hem de ihracatın artacağını savunan meslektaşlarımız vardı.
Faizler düştü düşmesine ama kuru yükselten bu olmadı. Kuru yükselten küresel dolar talebi oldu. Üstelik faiz düşüşü ekonomik canlanma da sağlamadı. İşsizlikten ortalık kasıp kavruluyor. Dolar yükseldi, TL değer kaybetti. Ama ihracat da yüzde 25 düştü! Hoppala.
Ekonomi bilimi zor ve ayrıntıları olan bir daldır. İhracat uzun vadede döviz kuruna bağlıdır ama asıl dış talep gerekir. Türkiye’nin dış açık sorunu da döviz kurundan çok enerji fiyatlarından kaynaklanıyor diye defalarca yazdık. Kaldı ki, 2002 sonrasında ihracatın yıllık büyüme hızı ortalama yüzde 22 olmuştur.

Faizi düşürerek ne oldu?
Yanlış anlaşılmasın, dolar 1.18 TL’ye düştüğünde bas bas bağıranlardan biri de bizdik. Ama 1.18’in normal olmadığını gördüğümüz gibi, 1.80 TL’yi de normal görmediğimizi belirtmeliyiz. Bunun belli bir

Yazının Devamı

Dolarda ne yapmalı, müdahale gerekli mi?

7 Mart 2009

ABD’de GM’nin iflas eşiğine gelmesinin ardından birçok Doğu Avrupa ülkesinde ulusal paraların yüzde 2-3 oranında değer kaybettiği gözlendi. Bu arada Türkiye’de de TL 1.72 düzeyinden 1.78 düzeyine kadar geliverdi. Şimdi uzun süredir bahsedildiği üzere TL’sinin dolara karşı değerinin 1.80 TL’yi aşabileceği konuşuluyor.
Kimileri bu gelişme karşısında Merkez Bankası’nın müdahale etmesi gerektiğini, kimileri de henüz erken olduğunu belirtiyor. Öncelikle döviz kurunun normal düzeyinin ne olduğunun belirlenmesinin pek de kolay olmadığını belirtelim. Doğal olarak kur dış ticaret açığı bırakmayan, hatta fazlalık yaratan bir düzeyde olmalıdır. Peki şu anda kuru 2.50 TL yapsak dış ticarette denge sağlanır mı? Hayır. O bile sağlamayabilir. Çünkü malı satacak dış talep yok.
Öte yandan, özel sektör dış borçlarını ödeyemez hale gelir. Olasılıkla büyük iflaslarla karşı karşıya kalırız. Peki iç talep ne olur? Tüketici güveninin en önemli belirleyicilerinden biri dolar kuru olduğu için dayanıklı tüketim malları başta olmak üzere durgunluk daha da derinleşir.
Demek ki, uzun vadede aşırı değerli kur zararlı olduğu gibi, kısa vadede kurun birden bire aşırı düzeyde değer kaybetmesinin de büyük

Yazının Devamı

Kaç kişi, nereden getirdi?

6 Mart 2009

Varlık barışı nedeniyle vergi dairelerine başvuranların beyan ettikleri miktar 13.5 milyar TL’yi bulmuş. Bu haberi hükümete yakın basından önceki gün öğrendik. Tabii bir de bankalar kanalıyla gelecek para var ki, henüz bunun düzeyi hakkında net bir bilgi yok. Öyle sanıyoruz ki, bu da 3-4 milyar TL’den az olmayacaktır. Böylece 17-18 milyar TL karşılığı bir nakdi servet mart ayı içinde Türkiye’ye gelecek.
Bu haber çıktığında döviz kurunda ani bir düşüş beklenmeliydi. Ama olmadı. Dün dolar dünyadan gelen olumsuz haberlerle (özellikle GM’in batma kaygısıyla) 1.76 TL’yi gördü. Tabii bunlar işin bahanesi.
Yabancı yatırımcının Türkiye’den çıktığını sanmıyoruz. Bankalar daha önce aldıkları dış borçları ödemeye devam ediyorlar. Ancak şunu belirtelim ki, bir ay içinde ülkeye 10 milyar dolar döviz akacaksa bu kur nasıl olacak da 1.75 TL’de kalacak?

Miktar şaşırttı
Bu arada okuyucularımızdan da özür dileyelim. Çünkü biz böylesi yüksek bir miktarda servet akışının olabileceğini sanmıyorduk. Bu paralar her ne nedenden çıkmışsa, ya da gelmiyorsa o nedenle gelmeyeceğini savunmuştuk. Üstelik paranın geldiği çoğu ülkede mevduat güvencesi sınırsız hale gelmişken, Türkiye’de mevduat güvencesi hâlâ

Yazının Devamı

Tüketici Güven Endeksi neden toparlanıyor?

4 Mart 2009

İki aydır tüketici güven endekslerinde belirgin bir toparlanma gözleniyor. Tüm dünyada güven çökmüşken, küresel krizin dibinin bulunup bulunmadığı tartışılırken nasıl oluyor da Türkiye’de tüketicinin güveni toparlanıyor? Acaba artık işler yoluna mı girmeye başladı?
Endekslerdeki bu iyileşme bir ya da iki aydır oluşsaydı, “Acele etmeyelim, şimdilik bir yorumda bulunmayalım” diyebilirdik. Ama geçen kasım ayından bu yana tüketici güveni istikrarlı biçimde yükseliyor. Kasım ayında Tüketici Güven Endeksi (TGE) 53.6 değerindeydi. Bu hafta 72’yi aştığı açıklandı.
TGE’nin iki alt endeksi daha var. Bunların ilki, Tüketici Beklenti Endeksi (TBE) vatandaşların kendilerine yönelik ve ekonomideki beklentilerinden derleniyor. Bu endeks geçen ekim ayında dip yaparak 45.3 değerine inmiş. Geçtiğimiz (şubat) ay ise 64.6 değerine yükselmiş. Gerçi gerek TGE, gerek TBE, 2007 ortalama değerlerinin hâlâ çok altında. Ancak gerek TGE, gerek TBE, 2008 ortalamasının üstüne çıkmış durumda. Peki, vatandaşı iyimserliğe sevk eden ne? Acaba hükümetin kriz bizi teğet geçti sözü inandırıcı mı oldu yahut halk krizden pek mustarip değil mi?


Ekonomistlerin görevi, rakamları doğru açıklamak ya da

Yazının Devamı

Yerli Dallas’ların finansmanı

2 Mart 2009

Toplumun önemli bir kısmı hemen her akşam evinde oturuyor ve yerli dizilere kilitleniyor. Yanlış değilse tam 63 dizi varmış ulusal kanallarda. Bu diziler hem kültürümüzden esinleniyor, hem de toplumun duygu ve davranışsal olarak (yani yine kültürünü) etkiliyor. Ben bunlara yerli Dallas filmleri diyorum. Televizyonların en çok seyredildiği saatlerde topluma bilgi veren, onları aydınlatan filmler yerine bu yerli Dallas’lar oynuyor.
Bir zamanlar televizyonlarda magazin programları yoğundu. Diz boyu ahlaksızlığı ön plana çıkaran bu tür programlar zamanla azaldı. Ama onların da yerine abuk subuk yarışma programları aldı. Dikkat ediniz, bu yarışmalarda da tek kriter var; şanslı olmak ya da keşfedilmemiş bir Allah vergisine sahip olmak. Başarı için birikim, çaba gerekmiyor!

Dizilerin maliyeti
Peki, hiç merak ettiniz mi, yerli Dallas’ların maliyeti ne kadar diye? Yılda bu dizilere televizyon kanalları tam 1 milyar TL harcıyormuş. İnanılmaz değil mi? İşin daha acıklısı, televizyonların yıllık bütçelerinin neredeyse yarısı bu dizilere gidiyor! Çünkü 2008 yılında Türkiye’de reklam sektörü büyüklüğünün 4-4.5 milyar TL kadar olduğunu tahmin ediyorum. Bunun yarısı televizyonlara gittiğine

Yazının Devamı

Sakın IMF CHP’li olmasın?

27 Şubat 2009

Hükümetin aylardır IMF’yle neden anlaşmadığı ortaya çıktı. Meğer IMF vergi sisteminde reform istiyormuş. Başbakan’ın bu reforma neden yanaşmadığı ve bunu neden gizlediğini şimdi çok daha iyi anlaşılıyor. Hele son zamanlarda izlediği tutumlardan sonra. Fakat bizzat kendisinin bunu basına aktarmasının anlamını anlayamadık.

Kara para ürkebilir
IMF’nin isteklerinin başında “Nereden buldun” geliyor. Yani her mükellefe servetinin kaynağı sorulacak ve eğer harcamaları gelirinin üstündeyse bunun hesabı sorulacak.
Başbakan diyor ki, çok yakın tarihte varlık barışını sağladık. Tam bu sırada böylesi bir düzenleme çelişkili olabilir ve Türkiye’ye gelecek tasarrufları büsbütün ürkütebilir.
Çaresi yok. Vergi denetimini sıkılaştırmadan doğrudan vergilerin tahsilatını artırmak mümkün olmuyor. Nitekim bu aksaklık nedeniyle Türkiye’de vergi sisteminin ağırlığı dolaylı vergilere kaydı. Kaldı ki, (tahmin ettiğimiz gibi) varlık barışı nedeniyle giren para çok sınırlı oldu. Öte yandan, “Nereden buldun” eğer kriz nedeniyle istenmiyorsa, bunun çözümü kolay. Reform yapılır, yürürlüğe girmesi 2010’a bırakılabilir.
IMF’nin ikinci talebi Gelir İdaresi’nin özerk bir yapıya kavuşturulması. Başbakan vergi

Yazının Devamı

Başbakan çamura yatar mı?

26 Şubat 2009

Başbakan Erdoğan seçim mitinglerinde işsizlik nedeniyle hükümeti eleştiren CHP lideri Baykal’a şöyle yüklenmişti: Somut bir çözüm önerisi getirin, yapmazsam istifa edeceğim! Baykal bu resti gördü ve salı günü grup konuşmasında 7 maddelik somut bir paket önerdi.
Şimdi ya Başbakan bunları uygulamaya koyacak ya da istifa edecek! Ya da mahalle çocuklarının “çamura yatmak” dediği gibi önerileri beğenmeyip yapamam demek.
Pekiyi bu seçeneklerin gerçekten geçerliği yok mu? Baykal uygulanamayacak önerilerde bulunup salt bir taktik mi peşinde? Anlaşıldığı kadarıyla; hayır. Baykal’ın önerdiği bu paket Batı ülkelerinde tartışılan ve kısmen de uygulanan önlemleri içeriyor.

Harcamalar etkinleşecek
Baykal ilk 2 maddede kamu harcamalarının gözden geçirilerek önceliklerin değiştirilmesini öneriyor. Dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, cari transferler yerine ihracatı, dolayısıyla istihdamı özendiren teşvik ve yatırım harcamaları ele alınsa 2009 krizi ilerisi için fırsat bile olabilir. Kısacası Baykal’ın ilk iki önerisi son derece isabetli.
CHP lideri Baykal 3. maddede otomotiv ve dayanıklı tüketim mallarında 6 ay süreyle dolaylı vergilerin kaldırılmasını öneriyor. Ancak gerçekte bu

Yazının Devamı