Eh be Nedim Abi!
Seni çok yakından tanıyan bir kardeşin olarak, gerçekten ne söyleyeceğimi bilemiyorum.
Böyle bir “üçkağıt” olabilir mi?
“İnsanlarda artık hiç mi Allah korkusu, vicdan kalmadı?” diye oturup saatlerce düşündüm durdum.
* * *
Nedim Demirağ’ı çoğunuz yakından tanırsınız.
İzmir sevdalısıdır.
Alsancak Cafe Plaza, Mavişehir Mario Plaza, Çeşme’de hepimizin gençliğinin en ünlü mekanı Çardak Bar, yine Çeşme’de Dalyan Plaza Oteli, Şamdan Beach, Nedim Demirağ’ın İzmir’de yarattığı markalardır.
Çoğunuz anımsamıyor olabilirsiniz ama Alaçatı’ya kimsenin uğramadığı yıllarda, buranın ilk restoranını açan kişidir.
Alaçatı efsanesini, eski belediyenin hemen yanında bir ahırı dekore ederek açtığı lokanta ile başlatan yine Nedim Demirağ’dır.
Babası rahmetli Şahap Amca ile İzmir’de yaptığı binalar, iş hanları ve inşaatlar sayılamayacak kadar çoktur.
Uzun yıllar yaptığı Hürriyet Ege Bölge Temsilciliği görevini saymıyorum bile.
Ve bu “insan canlısı”, “bonkör”, herkese iyilik yapmak için çırpınan insan, bugün başını sokacak yer bulmakta zorlanıyor.
* * *
Ne oldu?
Nasıl oldu?
Nedim Demirağ neden böyle bir sıkıntıya girdi?
Erdal İzgi dün yazdı, Milliyet Ege’nin manşetiydi:
“Kanseri yendi, insana yenildi...”
Aynen böyle...
Ne yazık ki fazlası var, eksiği yok.
Pişmiş tavuğun başına gelmeyenleri yaşayan Nedim Demirağ, “Ben kazıklandım, servetimi, evimi kaybettim, sizler dikkatli olun” diyerek olayları şöyle özetliyor:
* * *
“Üç yıl önce kanser hastalığına yakalandım ve işlerim bozuldu.
Mal sahibim, K.P. Mavişehir’deki işyerimden beni ihraç etti ve tüm sahibi olduğum yerlere hacizler göndermeye başladı.
Ege Üniversitesi’nde kanserle boğuşurken oturduğum evi kurtarmak için yeğenim bir avukat dostunu benimle tanıştırdı.
Şahitler huzurunda bu kişiye, geçici olarak dairemi güvenerek emanet edip, tapuda oğluma vekalet vererek devrettik.
Aradan üç yıl geçti borçlarımızı ödedik daireyi geri ver avukat efendi dedik.
Bir baktık ki benim dairenin üzerinde bu kişinin Bodrum’dan, Maliye’den, banka borçlarından gelen hacizler var.
Neticede sizin anlıyacağınız, bizim dairenin üzerine dairenin değerinin on misli hacizler konmuş.
En büyük bomba da bir hafta önce dairemi bir diğer şahsa borçları karşılığında satmış.
Hiç gülmeyin bunlar gerçek.
Gidip dairemin yeni sahibiyle tanıştım. Çok efendi bir insan. Şu bilgiyi verdi:
‘Sayın avukat, Mavişehir’de dairesi olduğunu, borcuna karşılık bu daireyi teklif etti, ben de üzerindeki diğer kişilerin alacaklarını ödeyerek sizin dairenizi satın aldım’ dedi.
Söyleyecek hiçbir laf bulamadım.
Yeni bomba; geçen ay annem vefat etti.
Annemin bende ve ablamda genel vekaletnamesi vardı. Vekalete dayanarak annemin bankadaki 1 milyon 200 bin lirasını işletmesi için bu kişiye vermişler. Annem o paranın faiziyle geçiniyordu.
Vefatından sonra yarısı olan hakkımı talep ettim, baktım ki o parayı da almak mümkün değil.
Yeğenim, annemin parasını işletmesi için bu avukata borç olarak vermiş. Para ortada yok.
Polise araştırmaları için şikayette bulundum ama maalesef bugüne kadar hiçbir netice alamadım.
Dosyamız savcılıkta bekliyormuş!..
Bu kişinin, sadece benim ailemi değil benim gibi birçok zor duruma düşen şahıs ve şirketlerin gayrımenkullerini tapuda üzerine alıp üçüncü şahıslara da hacizler koydurarak koruma altına aldığını, sonra da bunları bir şekilde bizimki gibi sattığını öğrendik...”
* * *
Her meslekte “çürük elmalar” vardır.
Ama bunları ayıklamak, o mesleğin örgütlü kuruluşuna düşer.
Ayıklanmazlarsa; o meslek büyük zarar görür.
Bilmem İzmir Barosu’na anlatabiliyor muyum?