Üç gün önce sabah evden çıkarken, Meltem Hanım seslendi:
“Yine unuttun!...”
“Neyi” demeden, çaktırmadan saatimdeki takvime baktım, 8 Mart...
“Unuturmuyum dünyanın en güzel ikinci eşi, ama bu kez sen yanıldın, doğum günün bugün değil, yarın. Çünkü bugün ayın daha 8’i” dedim ama, o asık suratı azıcık olsun gevşemedi bile.
“Ne halin varsa gör” dercesine kapattı sokak kapısını...
* * *
Aldırmadım bile.
Ben de asansörle 6 kat inip, intikam alırcasına apartmanın kapısını çarpıp çıktım...
Gazeteye geldim, çalışan hanımların masalarında birer kırmızı karanfil.
Anlam veremedim ama, sormadan da edemedim.
Çoğuna metroda, otobüs duraklarında Başkan Aziz Kocaoğlu başta olmak üzere birileri tek tek dağıtmış.
Yüzleri gülüyor haspalarımın...
* * *
Alsancak’ta biraz işim vardı, indim...
Ulen bu kadınlar ne böyle; kaldırımlar, yollar kadın kaynıyor...
Konak’a geçtim, adım atacak yer yok...
Yer gök, kadın...
Ben Hamdi olalı; İzmir’in caddelerinde, sokaklarında, kaldırımlarında bu kadar kadını, geç kızı vallahi de billahi de bir arada görmedim.
“Kocaları bunların hepsini sokağa atmış” dedim ama, bu söylediğime ben bile inanmadım.
Öyle ya; biri-ikisi-üçü tamam da, binlercesini aynı gün aynı saatte sözleşmiş gibi kocaların sokağa atmalarına imkan yok ki?
Gümrük’ten Pasaport’a yürümeye başladım ama ne mümkün...
“Erkeklere geçit yok” dercesine el ele tutuşmuşlar, adım attırmıyorlar.
Baktım olmuyor, gözüme şöyle yaşlıca bir kadını kestirip, “affedersiniz, niye sokaktasınız?” diye sordum.
Tıpkı benim sevgili karım Meltem gibi ters ters baktı suratıma.
“Evladım bugün bizlerin günü bilmiyor musun?” demez mi?
Yani sizler hepiniz aynı günde doğdunuz. Ve sokakta topluca “yaş günü kutluyorsunuz öyle mi?” der demez, kendimi bir kadın çemberinin ortasında buldum:
- Saygısız,
- Erkek milleti işte,
- Duyarsınız adam,
- Yok be, aklınca bizimle dalga geçiyor,
- Böylelerini sopayla döveceksin, ve daha neler neler...
Zor yırttım vallahi. Bir taksiye atlayıp gazeteye girdim. İlk işim;
“Bugün ne var Allahaşkına, kadınlar sokakları basmış, herkes dışarıda” diye sormak oldu.
“Hamdi Bey bilmiyor musunuz, bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü” dediklerinde benim jeton o zaman düştü...
Tabi ki, bozuntuya vermedim.
Hemen Meltem Hanım’ı arayıp, gereken yağı çektim ama nafile.
“Uyan Hamdi Efendi, sabah oldu” diye kapattık telefonu.
Söz veriyorum, bir daha 8 Mart’ı asla unutmayacağım...
Laiklik...
“Laiklik nedir?” diye sorduğunuzda herkes üç aşağı-beş yukarı şu yanıtı verir:
Laiklik, din ve mezhepler arasında ayrım yapılmaması; din ile devlet işlerinin ayrılması demektir.
Acaba...
Çünkü ben bu tanımların eksik ve yetersiz olduğu görüşündeyim. Bu ülkede sözde Atatürkçü geçinenler bile, önemli olanın laiklik değil, bağımsızlık olduğunu söyleyerek kafaları bulandırmadılar mı?
Söz konusu olan sadece bizim ükemiz değil; laiklik:
Egemenliği tanrı adına kullandığını sanan; kral, şah, emir, padişah gibi egemenlerden alınıp millete verilmesidir...
Millet olunca...
Daha dün padişahın, kralın, emirin mülkü olan topraklar vatan anlamı kazanır.
Vatan anlam kazanınca da...
Bağımsızlık.
Onu korumak için de mücadele gerekir.
Bunun için de tabi ki demokrasi...
Seçme seçilme hakkı...
İstediğiniz gibi yasa yapabilme...
Kuvvetler ayrılığı...
Bilim, Sanat ortaya çıkar...
Kısacası laiklik, sadece dini özgürlük anlamına gelmez...
Laiklik, aynı zamanda farkında bile olmadan kullandığımız tüm özgürlüklerin anasıdır...
Laiklikten vazgeçtiğiniz zaman
Aynı zamanda tüm bunlardan da vazgeçmiş olursunuz...
PAZAR FIKRALARI
Perilere güvenmeyin
60’li yaşlarındaki evli bir çift evliliklerinin 35’inci yılını sakin, romantik bir restoranda kutlamaktadırlar.
Aniden önlerinde zarif ve güzel bir peri belirir ve şunu söyler:
- Bu kadar uzun bir süre örnek bir çift olmanız ve hep birbirinize sadık kalmanız nedeniyle birer dileğinizi yerine getireceğim.
- ‘Ah, ben sevgili kocamla tüm dünyayı görebileceğimiz uzun bir seyahat yapabilmek istiyorum’ demiş, kadın, sevgi dolu gözlerle kocasına bakarak.
Peri hemen sihirli değneğini sallamış ve gerekli tüm uçuş, gemi, otel, yemek ve eğlenceleri içeren voucher’lar kadının eline gelivermiş.
Sıra kendisine gelince adam biraz düşünmüş ve:
- Evet, demiş, ‘tüm bunlar harika ve çok romantik. Ama böyle bir fırsat insanın ömrü boyunca sadece bir kez eline geçer ve artık ömrümüzün sonuna yaklaştık. Ama benim dileğim benden 30 yaş daha genç bir karım olması’
Kadın ve peri oldukça büyük bir hayal kırıklığı içine düşseler de, dileğin yerine getirilmesi gereklidir.
Bunun üzerine peri değneğiyle bir daire çizer ve...
Adam 92 yaşına gelir!..
Ve, benden bir tavsiye:
Erkekler akıllı olabilirler ama; unutmayın, Periler dişidir...
Dedikoducu
Dursun hergün evine trenle gidip gelmektedir. Yine bir gün trende giderken karşısında oturan adamın biri ‘pezevenk’ der.
Dursun şaşırır acep bağa mı dedi diye sağına soluna bakınır.
Adam yine pezevenk der.
Dursun yine şaşkınlık içinde sağa sola bakınır; sanırım bağa dedi der.
Olay çıkmaması için ilk durakda iner ve olayı evde karısına anlatır.
- ‘Fadime bugün trende adamın biri bağa pezevenk dedi’ der.
Fadime; hadi ya bak terbiyesize der.
Dursun ertesi gün aynı adamla tekrar trende karşılaşır.
Adam bu sefer Dursun’a bakarak şöle der:
- ‘Dedikoducu pezevenk...’