Hamdi Türkmen

Hamdi Türkmen

hamdi-turkmen@hotmail.com

Tüm Yazıları

Okuyucularım çok merak etmişler ki;
Hamdi Bey ne oldu o sizin mükellef, sucuklu-yumurtalı pazar kahvaltılarınıza,
Değerli ve sevgili eşiniz Meltem Hanım’ın ve kayınvalidenizin anlata anlata bitiremediğiniz o lezzetli yemeklerine?
Yoksa yine mi “kırmızı kart” gördünüz, cezalımısınız? diye soruyorlar.
Hem “evet”, hem de “evet...”
Ama bu kez başımda sevgili eşim Meltem Hanım’dan daha belalı biri var.
Hatta bir de değil, iki kişi var.
En belalısı Dr.Ahmet Refik Sayman...
Diğeri, benden 5 yaş küçük olan biraderim Hürcan Türkmen...
Doktoru anladık da, birader ne mi yapıyor?
Dr. Ahmet Refik Sayman’ın MİT Müsteşarı gibi vallahi; “ne yiyorum, ne içiyorum”, çatalı neye uzatsam; “o yasak, bu yasak” diye baştan başa donatılmış yemek masasında aç-bilaç bırakmakla kalmayıp, ertesi gün ortak doktorumuza “rapor” veriyor.
Hayrola diyeceksiniz?
Merak edilecek bir şey yok.
Turp gibiyim maaşallah...
Ama yaş iki otuza dayanınca, üstüne üstlük bir de diyabet olunca, biraderin baskısıyla kendimizi Dr.Ahmet Refik Sayman’ın ellerine teslim ettik.
Haftada bir, Atatürk Spor Salonu’nun karşısında, kapısında “ARSAĞLIK” yazan kliniğin müdavimi olduk.
Doktor Bey; hem çok nazik, hem çok bilgili ama bir o kadar da canavar(!)

Haberin Devamı

Sen istediğin kadar, O’nun verdiği diyeti yapıyorum de; peryodik olarak yaptığı kan tahlilleriyle, yutturamıyorsun...
Mübarek, 24 saat saat sanki benimle...
Sonuçlara bakarak, o hafta ne yediğimi, neyi fazla kaçırdığımı “bülbül” gibi döküyor ortaya.
Çaresiz başını öne eğiyorsun...
Kısacası kurtuluşu yok...
* * *
Keyfim bu yüzden biraz kaçık.
Pilavı, makarnayı, üstüne mis gibi tereyağı sürülmüş sıcak ekmeği, bir oturuşta üç boyozu yumurtayla götürmeyi, sucuklu kuru fasulyeyi, zehir gibi acı turşuyla etli nohutu, erişteyi, arada bir kaçamak yapıp, azcık da olsa bol fıstıklı sütlü çukulatayı, üzerine iki top kaymaklı dondurma konulmuş keşkül, kazandibi ya da süpangileyi...
Nar gibi kızarmış, yağı damlayan mangal sucuğu, bir kaşığa 40 adet sığacak kadar küçüklükte, bol sarımsaklı yoğurtlu ünlü Kayseri mantısını, neredeyse 20 gündür yiyemiyorum...
Yedirmiyorlar...
Sonuç:
Mahrum bırakıldığım bu güzellikleri saymazsanız;
Kan şekerim 97-130 arasında seyrediyor.
Muhteşem bir sonuç...
Yirmi günde, iç organlarımdaki yağ miktarı 1 kilo 200 gram eridi.
Mükemmel bir gelişme...
86 kiloydum; 20 günde 1.5 kilo verdim.
Dr. Ahmet Refik’e göre, ne iyi ne kötü; kaçamak yaptığımın göstergesiymiş.
İnsülin direncim epey düştü.
Karaciğer yağlanmam azaldı.
İnanmayacaksınız ama, sevgili eşim Meltem Hanım’ın dediğine göre, göbek-möbek iyice küçüldü, cildim de bebek gibi oldu.
Ama en önemlisi; Canavar Doktor’a(!) gidinceye kadar günde 70-80 ünite yaptığım insilünü, artık 38 ünite uygulamaya başladım.
Yani, neredeyse yarı yarıya azalttım, buna karşılık, artık 180-200-240 gibi kan şekeri değerlerini unuttum gitti...
Sorarsınız; sağlık açısından çok iyi...
Ama gelin görün ki keyfim yine kaçık; çünkü hayatın tatlarından uzaklaştırıldım...
Peki, kendimi dünyanın tüm bu lezetlerinden nasıl mı uzak tutuyorum?
Sizin de Dr.Ahmet Refik Sayman gibi bir hekiminiz, benim birader gibi bir kardeşiniz ve bu iki kişiye “gardiyanlık yapan”, evde benim ki gibi çok sevgili eşiniz (Meltem Hanım) olursa...
Vallahi de billahi de;
Ne yiyebilir?
Ne içebilir?
Ne de kaçamak yapabilir siniz?
“Yeter be” mi diyeyim...
Demediğimi nereden biliyorsunuz?
Ama aldığım cevap hep aynı:
Bugüne kadar yediğime-içtiğime saymalıymışım!..

Haberin Devamı

19 Mayıs...

Haberin Devamı

Gerekçesi sizi tatmin etti mi bilmiyorum ama beni etmedi.
“Havaların soğuk olması” , “derslerin engellenmesi” gibi gerekçeler sanki işin kılıfı gibi.
Çünkü, bazı yazarların konuyla ilgili yazıları, yorumları, işin aslını apaçık ortaya koyuyor.
Bu yazarlara göre;
Bu bayramda gençlerin sportif gösterilerde bulunması Faşist Almanya benzeri bir görüntü sergiliyormuş, onun için “kahrolsun faşizm” diyenler biraz düşünmeliymiş...
Oysa;
19 Mayıs, bizim için takvimdeki sıradan herhangi bir gün değildir.
Yenilmiş zayıf düşmüş, askeri dağılmış, yorgun bir halkın ayağa kalktığı gündür.
Yani Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcıdır.
Atatürk’tür,
Bağımsızlıktır,
Laikliktir...
Kaldı ki, tüm dünyada ulusal bağımsızlık günleri aynı tür törenlerle kutlanır.
İnanmıyorsanız; 25 Mart’ta komşumuz Yunanistan’daki Ulusal Gün kutlamlarına gidin-görün.
Endişem şu; bu ülkede, Kurtuluş Savaşı’nın yapılmadığı, hatta şehitliklerin düzmece olduğunu bile söyleyen ve buna inanan bazı çevrelerin olması.
Ve, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nın stadyumlarda yapılmasının, Ankara dışındaki illerde yasaklanması işte bu çevrelere hizmet etmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Çünkü biz, hepimiz; yasaklansa bile 19 Mayıs’ı eskisi gibi kutlayacağız...

Şarap saklamanın püf noktaları

Sevdiğiniz şarabı en iyi şekilde muhafaza etmek istiyorsanız, doğru nem ve ısı oranına, ortamın loşluğuna, kimyasal kokulardan ve sesten kaynaklanan titreşimlerden arındırılmış olmasına dikkat etmelisiniz.
Chateau Musar gibi yıllanmış şarapları ise açıldıktan sonra hemen tüketmelisiniz
Çünkü;
Gerçek bir şarap sever şaraba sadece içerken değil, saklarken de saygı gösterir.
Siz de şarabınızın keyfini en iyi şekilde çıkartmak istiyorsanız, onu nasıl muhafaza etmeniz gerektiğini bilmelisiniz.
İşte size şarap saklamanın püf noktaları:
Mantar ıslansın ki, hava geçirmesin:
Şaraplar ideal olarak, yatay vaziyette saklanmalıdır. Şişenin yatık olmasının amacı, mantarın şarapla temas ederek ıslanması ve gözeneklerinden gereğinden fazla hava geçirmesine mani olmaktır.
Şarap şişesi hoparlörün yanında durmaz:
Şarapları yıllandırdığımız ortamın yüksek ses ve benzeri sebeplerle oluşacak titreşimlerden uzak olmasına dikkat edilmelidir. Şarapların güneş ışığına maruz kalmaması gerekir. Yoğun yapay ışıklar da istenmeyen etkiler yaratır. Ortamı kimyasal kokulardan arındırmak gerekir.
Ortalama yüzde 70 nem oranı, 12-16 derece sıcaklık uygundur
Şarabı muhafaza ettiğiniz ortamdaki nem oranına dikkat edilmelidir. Ortalama yüzde 70 civarı bir nem oranı uygundur. Ortamın ısısı da şarabın gelişimi ve özelliklerini koruması açısından önemlidir. Ortalama 12- 16 derece uygun olacaktır. Bu şartları karşılayan özel mekân oluşturamıyorsanız, şarap saklamak üzere özel üretilmiş “şarap dolapları”nı da tercih edebilirsiniz.
Genç şaraplar 1-2 gün buzdolabında saklanabilir:
Meşhur Şili şarapları; Espiritu De Chile Classic serisinden Chardonnay, Cabernet Sauvignon ya da Merlot gibi genç şaraplar mantarı sıkıca kapatılarak 1-2 gün buzdolabında saklanabilir.
Yıllanmış şaraplar açıldıktan sonra saklanmaz:
Lübnan ’dan Chateau Musar Hochar Pere et Fils 2004 benzeri yıllanmış şaraplar ise açıldıktan sonra hemen tüketilmelidir.
Kaynak: Mania Gurme ve ürünleri...