Bu pazar, “klasik” yazıların dışına çıkıp, biraz geyik muhabbeti yapalım mı?
Hadi başlayalım bakalım:
Ben dürüst, hiç suç işlememiş, vergisini muntazam ödeyen, trafik kuralları dahil her türlü kanun ve kurala uyan bir vatandaşım.
Hiç bir şahsa hakaretim bile yoktur...
Ama başkaları tecavüz ediyor;
Alkollü araba kullanıp sakat bırakıyor...
insan öldürüyor, hırsızlık yapıyor, v.s...
Ve ben onları vergimle hapishanede besliyorum, çıktıklarındada mutlaka onlara iş veriyorum, ayrıca aramıza alıyorum ki tekrar tecavüz etsinler, sakat bıraksınlar, öldürsünler diye!..
Ben de düşünüyorum, aklediyorum ve sistemde yanlışlar buluyorum.
Sivil Toplum Kuruluşlarıyla çalışıyorum, yazıyorum, oy veriyorum...
Ama başkaları bölüyor, dağa çıkıyor, bomba atıyor,kırıyor, döküyor ve öldürmeye devam ediyor...
Ben onların maaşını ödüyorum, liderlerini besliyorum ve kardeşlerimi öldürdüğü için affetmeye zorlanıyorum.
* * *
Ben üç çocuk sahibiyim.
Daha fazlasını doğurtamadığım için değil.
Sevgimi, ilgimi, bilgimi ve maddi gücümü en iyi şekilde üç çocuğuma yatırıp, onları onlarca insana bedel, akıllı, manevi değerler üretebilen ve yaşatabilen, kutsal sisteme saygılı birer insan yapmak istediğim için...
Ama başkaları 10 ’larca çocuk dünyaya getiriyor.
Korunamadıkları için değil. Sayısal üstünlük sağlamak için.
Sevmiyorlar, ilgilenmiyorlar.
O çocuk dağa çıkıyor, o çocuk kapkaç yapıyor, o çocuk tinerci oluyor, o çocuk okumadığı için özgür olamıyor, ağasına maraba ya da bakamadıkları için dedesi yaşındaki birisine 13 yaşında satılıyor ve 14 yaşında oda doğurmaya başlıyor...
Sonra benden o insanlara merhamet duymamı ve benden alınan vergiler onları beslemeye yetmediği için ayrıca çocuklarını okutmamı istiyorlar.
Ben marabaların kızlarını okutayım ki, ağaları kendi kızlarına kilolarca altın takılan 40 gün 40 gece süren düğünler yapabilsin.
Evlerini ısıtıyorlar benim vergilerimle, ya da kimbilir o kömürleri satıp sigara parası yapıyorlar.
Oysa ben bu kış zamlı doğalgazı nasıl ödeyeceğimi düşünüyorum.
Onlar 10 ’ar 10’ar doğurduğu için işsiz kalıyorlar ve batıdaki fabrikaları doğuya taşımaya zorluyorlar.
Öyle ya merhamet etmek lazım.
Batıdakiler işsiz kalsa da olur; malum onların sesi çıkmaz.
Oysa toprak reformu, aşiretleri çözmek kimsenin işine gelmiyor.
Çünkü oy için 10 binlerce insanı ikna etmek kolay değildir ama, siyaseten ağasını ikna etmek çok kolaydır.
* * *
Ben daha maaşımı almadan vergim kesiliyor...
Ama başkaları vergi ödemiyor ve sık sık affediliyor.
Benim maaşım belli.
Ama stadyumda sünnet düğünü yapanın geliri nasılsa belli değil.
Oysa biz evlendiğimizde düğün bile yapamadık.
Biz evlendiğimizde alacağımız mobilyalarla doğaya zarar vermişizdir endişesi ile nikaha gelen herkese şeker yerine yüzlerce ağaç fidanı dağıttık, doğadan aldığımızı doğaya geri verelim diye...
Ama başkaları ormanı yakıp yerine ev yaptılar, sattılar, kiraladılar, zengin oldular ve 2B ile affoldular.
Benim babam ev alabilmek için 12 sene pençeli ayakkabısı ile gezdi.
Çok şükür şimdi evleri var...
Ama başkalarının babası, devletin arazisi üzerine gecekondu yaptı şimdi müteahhite sattı ve bir sitede 60 dairesi var.
* * *
Ben dişimi fırçalarken suyu devamlı kapatıyorum.
Meyve yıkadığım suyla balkonu yıkıyorum..v.s.
Malum suyu israf etmeyeceğiz ya...
Ama başkaları şarıl şarıl kaçak kullanıp para vermiyorlar.
* * *
Ben bakanımızın da tavsiyesine uyarak saçımı havluyla kuruluyorum.
Ayrıca katkı olsun diye evlerimizi tasarruflu ampullerle donatıyoruz.
A(+) makinelerimiz var...
Ama başkaları kaçak elektrik kullanıyor ve faturalarını ben ödüyorum.
* * *
Ben sağlık sigortamı istemesem bile ödüyorum...
Ama başkaları yeşil kartla gidip benim paramla muayene oluyorlar.
Gerçekten ihtiyacı olana son kuruşuna kadar helal olsun.
Ama bu ülkede kaç milyon yeşil kartlı var?
Kaçı hak ediyor ?
* * *
Öyle uzunki bu liste...
Biliyorum uzun yazıları okumayı sevmiyorsunuz.
Her türlü adaletsizliğe rağmen doğru bildiğim yoldan asla dönmeyeceğim.
Pazar muhabbetini, çok sevdiğim bir fıkra ile bitireyim;
* * *
Adamın biri dünyada hiç kimseye bir kötülük yapmamış, her türlü kurala uymuş, içmemiş, zina yapmamış, uyuşturucu kullanmamış, kimseyi pataklamamış.
Neyse bir gün ölmüş, büyük bir sevinç ve beklenti ile sorgu meleğinin önüne gelmiş...
Melek sormuş: İçmemişsin
Adam: Evet
Melek: Kimseye el bile kaldırmamışsın
Adam: Evet
Melek: Kendi karından başkasına yan gözle bile bakmamışsın
Adam: Evet
Onlarca sorudan sonra sorgu meleği yanındaki meleğe dönerek: Bir çift kanat getirin, demiş.
Adam heyecanla sormuş: Melek oluyorum değil mi?
Melek yanıtlamış: Hayır kaz oluyorsun...
Fıkra bu ama, doğruyu söylemek gerekirse benim korkum Kaz olmaktır.
Neden ‘tok’ları milletvekili seçiyoruz?
Gündemden düştü ama, ben yazmadığım için, hala benim gündemimde.
Çünkü; milletvekili emekli maaşlarına yapılan yüzde yüzü aşan zammı görünce ister istemez merak ediyorum;
Milletvekilliği meslek midir?
Herhangi bir uzmanlık gerektirmediği ve üstelik hemen herkesin yapabildiği göz önüne alınırsa; galiba değil...
İyi de, bir meslek değilse, maaşları neye göre belirleniyor?
O zaman, milletvekillerine de, ne bileyim kamu çalışanlarına uygulanması düşünülen performans ve değerlendirme gibi bir ölçüt getirilmeli ki;
Hem hak edenle, etmeyen belli olsun...
Hem de bir kritere göre maaşları belirlenebilsin. Yani;
Vekillere, verdikleri önergeye...
Gündeme ilişkin yaptıkları konuşmalara göre ücret ödense...
Böyle bir değerlendirme ile hem milletin parası cebinde kalır, hem de milletvekili “bankamatik vekil” olmaktan kurtarılır.
* * *?
Hiç düşündünüz mü?
Neden asgari ücret gibi, dandik bir ücreti belirlemek için komisyonlar kurulup günlerce tartışılırken... Vekillerin ki hemen onaylanır.
Ve en önemlisi, vekillerin dışında, hiç kimsenin kendi ücretini belirlemek hakkına sahip olmadığı bir sistem olabilir mi?
Gelin bir de, Meclise gönderdiğiniz vekillerin mesleklerine bir bakalım:
Örneğin, 122 hukukçu var.
Öğretim üyesi sayısı ise 74.
İş adamı derseniz 65 kişi.
Yoksul köylü olarak girenlerin sayısı ....?
Ya asgari ücretli çalışıp da meclise giren?
Kalfa... ?
Usta... ?
İşçi... ?
Kamyoncu... ?
İlginç değil mi;
Nedense, hep tokları seçmişiz...
Zaten, milleti anlamamaları da bu yüzden
çok normal...