İzmir’in son yıllarda yetiştirdiği, “gazeteci gibi gazetecilerden” olan Mustafa Yılmaz’ın, “Şehir emini” adlı yazısı beni çok etkiledi.
Rahmetli İhsan Alyanak’tan başlayıp, Çakmur, Özfatura, Piriştina döneminden verdiği kısa anekdotlarla bir belediye başkanının görev süresince karşılaştığı zorlukları özetlemiş.
* * *
Yıl 1975... İzmir ’in sokakları dar, kent merkezindeki araç sayısı fazlaydı. Özellikle de Alsancak Garı önündeki giriş büyük sorun oluşturuyordu. Garın karşısındaki Kilise’nin bahçe duvarları, yolu daha da daraltıyordu.
Dönemin Başkanı Alyanak kararını verdi.
Kilisenin duvarları yıkılacaktı. Öyle de yaptı. O günler için İzmir trafiği rahatladı ama Türkiye ile İngiltere ve İtalya arasındaki ilişkiler bozuldu. Papa ve İngiltere Kraliçesi, dönemin Başbakanı Ecevit’e protesto mesajları çekti.
Yaptığım bir röportajda İhsan Alyanak’a bu olayı sormuştum. “Doğru bildiğimi yaptım, yine yaparım” demişti.
Alyanak aslında büyük risk almıştı ama, o eski tabirle şehir eminiydi (belediye başkanı).
Açtığı o yol, 35 yıl boyunca İzmir trafiğini idare etti. Etmeye de devam ediyor.
* * *
Yıl 1992... Konak, Alsancak ve Çankaya ’ya giren minibüsler, kent düzenini bozuyordu.
Bu sistemi İzmir’de kaldırmaya kimse cesaret edemiyordu. Belediye Başkanı Yüksel Çakmur kararını verdi, minibüslerin kent merkezine girmesini yasakladı, kent dışına çıkardı. Tepki çok büyük oldu. Günlerce protesto gösterileri yapıldı.
Çakmur, kararından dönmedi. Çünkü o bir şehir eminiydi. Bu kararın bedelini Çakmur belki de seçimi kaybederek ödedi. Ama asla pişman olmadı; yapılması gereken buydu.
* * *
Yıl 1997... İzmir ’de ilk defa metro inşaatı başladı. Konak ve Çankaya kazıldı.
Kazılan yerlerden tarihi eserler çıktı.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu “durun” dedi. Kazıların kazma kürekle yapılmasını istedi. Başkan Burhan Özfatura ve ekibi kalemi, kağıdı alıp hesap yaptı. Kazma, kürekle yaparlarsa metro inşaatı 200 yıl sürecekti. Özfatura inşaatı durdurmadı. Devreye dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel girdi. “Ben rica ediyorum, lütfen durun” dedi. Özfatura, Hanefi Caner’i çağırdı, “Birkaç ay durmamız isteniyor, ne diyorsun?” dedi. Caner’in cevabı, “Efendim bir durursak, bu metroyu torununuzun torunu bile göremez” oldu. Özfatura kararını verdi: “Yürüyün arkadaşlar, arkanızdayım...”
Çünkü Özfatura, gerçek bir şehir eminiydi. Özfatura yargılandı ama, “üstün kamu yararı” ilkesi gereği beraat etti. İzmirli, risk alan Özfatura sayesinde, 11 yıldır Bornova ile Üçyol arasında metro keyfini yaşıyor.
* * *
Yıl 2000... İzmir ’de okulların hali içler acısı. Belediye Başkanı Ahmet Piriştina, görevi olmamasına rağmen bu işe el attı. Neredeyse İzmir’deki tüm devlet okullarının badana ve boyalarından bahçe düzenine kadar tüm eksikliklerini tamamladı. Uyardılar; “Yapamazsın başkan, yargılanırsın” dediler.
Piriştina dinlemedi; “Okullarını tamir ediyorum diye beni hapse atacaklarsa atsınlar. Cezamı çekerim” dedi. Müfettişler, suç duyurusunda bulundular. Yargılandı Piriştina, okulları tamir ettiği için. Ama ilk celsede beraat etti. Piriştina da gerçek bir şehir eminiydi.
* * *
Ve yıl 2012... Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu “Çete Reisi” olmakla suçlanıyor. Hakkında 397 yıl hapis cezası isteniyor.
Kocaoğlu’nu 5 saat sorguladılar.
Çankaya Katlı Otoparkı’nı bir belediye şirketine vererek kamuyu nasıl ve neden zarara uğrattığını sordular. Üreticiden mandalinayı niye aldın, diye sorguladılar.
“Öğrencilere süt dağıtmak senin işin mi?” diye hesap sordular.
Aziz Kocaoğlu da bir şehir emini... Ömrümüz olursa bugün yaşananlar gelip-geçecek ve unutulacak...
Tıpkı geçmiş dönemlerde olduğu gibi...
Bugünlerin hikayesi de göreceksiniz birkaç yıl sonra ballandıra ballandıra anlatılacak.
Biz olmasak bile, anlatacak birileri çıkacak.
* * *
Mustafa Yılmaz haklı.
Menderes’teki köylülerin dediği gibi “Reis” olmak, hiç de öyle kolay değil.
Onun için canını sıkma Aziz Bey...
Mustafa Yılmaz’ın dediği gibi, sen bir “şehir eminisin...”
Yani bu kentin hala “Reis”i sensin...
Ta ki, İzmirli “yeter artık” diyene kadar da “Reis” olarak kalmalısın...