Bu mahabbetten çok sıkıldım.
Sevgili güzel eşim Meltem Hanım; şunu yaptı, bunu yaptı, sucuklu yumurtamı yedirmedi, onu yasakladı, “yok sen adam olmazsın diye kapıyı kapattı” dedikçe, beni pek çok dost ve arkadaş, en önemlisi de okurlarımın çoğu “kılıbık” ya da el-etek öpen bir adam zannetmeye başladı.
Asla kabul edemem.
Peki, “kazak” mıyım...
Yerine göre...
Havaya göre...
Ama izninizle bu pazar “kazak” olmak istiyorum. Bunun için de kendimin değil ama, genel olarak evlilik ve kadınlarla ilgili nacizane fikirlerimi yazacağım.
Okuyun bakalım; hanginiz böyle bir yazıyı yazmaya cesaret edebilir.
Ya da hanginizin maçası sıkar.
Karar verin...
* * *
Laf beyliktir ama;
Tekrarlamakta mahzur yok...
Kadının hayatı, evlendiği gün başlar, erkeğinki de nikâh masasında biter...
Ondan sonrası besbelli “bitkisel hayat” gibi bir şey...
Nikâh defterine imza atıp da, zamanı geriye doğru saydırmaya başladın mı, bileceksin ki kurtuluşun olmayacak...
Kadın teknik olarak “başının etini yemekten” başlayıp, bütün vücut hücrelerinin birer birer hakkından gelecek...
Pek çok erkek gibi sen de çareyi öte dünyaya firar etmekte bulacaksın..
“ Yok daha neler... Benim karım öyle değildir...” demeyin.
Başınıza geleceğin farkına bile varmazsınız.
Gerçi bazı belirtileri vardır ama erkek kısmısı nedense bunu hep hafife alır...
Erken teşhis...
Evli bir kadın, kocasını başkalarının yanında eleştirmeye başladı mı bilin ki süreç de işlemeye başlamıştır..
En hafifinden bir eleştiri “Bizimki çok yumuşak başlı. Hakkını hiç aramaz” türünden bir laf sokma gibi mesela..
Başlangıçta dozlar hep küçüktür.
- Alışveriş yapmayı bilmez ki? İlk gördüğünü alır!...
- Bir gün de çocuklarla o ilgilense...
- Anasının ağzının içine bakar...
Erkeğin bünyesi bu laf sokmalara bağışıklık kazandıkça kadının dozu artar...
Evliliklerde, “senin için saçımı süpürge ettim” lafına gelindiğinde, bilin ki o lafın muhatabı olan erkek, erken gidicidir...
Evlilik ilişkisinde erkek de kavga eder.
O da ağzına geleni söyler.
Lakin erkeğin kavga anındaki saldırıları, Kandil Dağları’na yapılan baskın ve hava harekatı gibidir...
Arka arkaya beş-on sorti, ondan sonra hız kesilir..
Yavaş öldürür
Kadının saldırısı ise düşük yoğunlukta ve süreklidir.
Şiddet içermeyen ama insanın içine oturan beş on cümleyi her gün erkeğin bünyesine verir.
Tahribat belli olmasa da, her küçük saldırıda erkek binlerce vücut hücresi kaybeder...
Orta yaşlarda günlük hücre kaybı ortalama yüz eli bin ise, kadının sistemli saldırıları sayesinde bu günde iki yüz elli bin ortalamaya çıkar..
Nüfus istatistiklerimize yansıyan kadın ile erkek arasındaki “on yıllık hayat farkını” ortaya çıkaran da bu aşırı hücre kaybıdır...
Evlilik virüstür
Televizyonlardaki evlilik programlarını dikkatlice izleyin.
Elli, altmış yaş aralığındaki kadınların çoğu kocalarını öbür tarafa teslim edip oraya gelmişlerdir.
Aynı yaş aralığında olup da eş arayan erkeklerin çoğu boşandıkları için oradadırlar.
Hâlâ evlenmek için programdan programa gezinmeleri ise, hala bir önceki nikahlarında bünyelerine giren “evlilik virüsünün” etkisinde oldukları içindir..
Erkeğin erken yolcu olmasına sebep olan bu virüsün diğer yan etkisi de, erkeği aptal gibi sersemletmesidir...
Ya da mevcut sersemliğini ikiye katlamasıdır...
Erkeğin zaman zaman kendini mutlu sanması da bilin ki bu sebeptendir..
Çünkü bu virüs kafa da yapar(!)
Erkek solucandır
Evlilikte tartışma kaçınılmazdır..
Erkek sersem gibi bu tartışmalara dalarsa, bünyesindeki hücre kaybı daha çok olur.
Burada haklı olup olmamak önemli değildir.. İşin doğrusu şudur:
Erkek hatalıysa, lafı gevelemeden bunu itiraf etmelidir.
Kadın hatalıysa erkek susmalıdır...
Bunu söylemekten dilimde tüy bitti ama tekrarında fayda var..
Evlilik ilişkisinde kadın tavuk ise erkek solucandır.
Tavukla tartışan solucan hep kaybeder.
İyisi mi susup, ömrü uzatmaya bakmalı...
Hiç umut yok mu?
Ve şimdiiiiiiiiii;
Kadınla yaşamayı seçen erkek için hiç mi umut yok? diye soracaksınız..
Erkek kısmısının “gönüllü hayat koçu” olarak söyleyeyim; var...
Ama şarta bağlı...
O şartları da Çin ’de yaşayan bir bilge kişi belirlemiş. Kaleme almış.
Çinli bilge, evlenmeye niyetlenen erkeğe beş önemli tavsiyede bulunuyor:
- Bulacağın kadın hem evde marifetli olsun hem de sana kendi işinde yardım edebilsin. Aynı zamanda da zengin olsun.
- Bulacağın kadın esprili, şakacı, gülmeyi ve güldürmeyi bilen biri olsun...
- Bulacağın kadın güvenilir olmalı ve yalan söylememeli...
- Bulacağın kadın yatakta da iyi olmalı... Bunu sevmeli... (Bu da bir çeşit piyango)
Ve geldik en önemli şarta;
- Bulacağın dört kadın da birbirini tanımamalı. (Oley be!... )
Peki ne öğrendik şu ana kadar?
Biiir...
Doğru seçimler yapıp, seçtiğin kadınları yüz yüze getirmeyeceksin..
İkiii...
İmkânsızlıktan veya yeteneksizlikten tek seçenekte kalmışsan, tartışmayacaksın...
Güveniyorsan ne ala?
En önemlisi de şu:
Erkeğin kadınla tartışma kapasitesi sınırlı olduğundan bu tür zorlamalar aşırı hücre kaybına sebep olur.
Kadında ise bu yetenek sınırsızdır.
Çünkü kadının kasnak (basen) dediğimiz nahiyesi erkeğinkinden daha yağlıdır.
Burada “Steatopoji” dedikleri kıç yağı bulunur.. Aynı yağ devenin hörgücünde de vardır. Deve bu sayede on dokuz gün su içmeden çölde yürüyebilir.
Kadın da o yağ sayesinde çıkan bir kavgayı, hiç yorulmadan, o yağdan beslenerek günlerce sürdürebilir.
Anladınız mı şimdi?
Haaaaaaaaaa; benim popom da fena değildir, kavgadan, tartışmadan kaçmam diyorsanız o başka...
Boşuna, dötüne güvenen
borazancıbaşı dememişler...
Hepinize iyi pazarlar, efendim
Başta çok sevgili karım Meltem Hanım olmak üzere tüm kadın okurlarım lütfen beni affetsinler...
Evlilik geyikleri...
Melih Cevdet’e sormuşlar; “Evlilik nedir?” diye. Eskiden demiş;
Kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi biraraya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü.
Tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi.
O yüzden buna “evlenmek” denirdi.
Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik “katlanmaktır” demiş...
* * *
Bir adam gazetelere “Eş arıyorum...” diye
ilanlar vermiş.
Ertesi gün yüzlerce mektup almış. Hepsi aynı şeyi söylüyormuş:
Benimkini alabilirsin...
* * *
Bir adam karısına arabasının kapısını açarken asker gibi tutuyorsa emin olabilirsiniz;
“Ya arabası yenidir ya da karısı!...”
* * *
Bir genç babasına sorar;
“Baba evlenmek kaça mal olur?”
Baba cevap verir:
“Bilmiyorum oğlum, ben hala ödüyorum.”
* * *
Evli erkeklerin psikolojisi arkadaşlarla lokantaya gitmeye benzer.
İstediğin yemeği sipariş edersin, sonra yanındakinin istediği yemeği görüp;
“Keşke onu isteseydim” dersin.
* * *
Evliliğin ilk yılında adam konuşur.
Kadın dinler,
İkinci yılında kadın konuşur.
Adam dinler.
Üçüncü yılında her ikisi de konuşur, komşular dinler.
* * *
Bir kavgadan sonra kadın kocasına bağırır:
“Seninle evlendiğimde tam bir aptalmışım.”
Adam cevap verir:
“Evet aşıktım, fark edemedim...”
* * *
Bir davette, bir kadın arkadaşına sorar;
“Alyansını yanlış parmağına takmıyor musun?” Diğer hanım cevap verir;
“Evet yanlış adamla evliyim de ondan...”