İş nedeniyle geçen hafta pazartesi-çarşamba iki gün İstanbul’daydım.
Havaalanından gazeteye giderken sürücü arkadaş, büyük bir merakla İzmir’i sordu.
Sorarken de “gavur” sözcüğünü kullandı.
Bozulmuş olabilir miyim diye yüzüme baktığında, ben gülümseyince rahatladı.
“Neden gavur?” diyorsun diye sorunca...
Gülümseyerek; “Abi, bizler gavur olmadık da ne oldu? Keşke olabilsek. Siz İzmirliler bu memleketin gururusunuz. Bugünkü siyasi ortamda gavurluk sizin şeref madalyanız...” diye cevap verdi.
* * *
Her seçim öncesi benzer sorulara muhatap oluyorum.
Bazen gavur sözcüğü yerine “İzmir, neden CHP?” diyorlar...
Dilimin döndüğü kadar anlatıyorum:
İzmir’e geldiğinizde görebilirsiniz.
Yollarda seyir ya da park edilmiş 10 araçtan en az 5’nin arka camında Atatürk portresi ve Atatürk’ün orijinal imzası vardır.
Bu tablo gavur İzmir’in gavurluğunu....
Neden CHP’ye oy verdiğinin şifresidir...
* * *
Bu pazar İzmirli kadınlar başka bir “ilk”e imza attılar.
Cezalı olması nedeniyle seyircisiz Göztepe-Giresun maçı için Atatürk Stadı’na giden Göztepeli(İzmirli) bayanlar, 90 dakika boyunca, adeta 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nın provasını, 19 Şubat’ta, yani 90 gün öncesi yaptılar.
Muhteşemdi...
Olağanüstüydü...
Hele o hep bir ağızdan okudukları Atatük’ün Gençliğe Hitabesi yok mu...
O nasıl bir coşku, o nasıl bir heyecandı öyle...
Tarif etmem mümkün değil, herkesin mutlaka yaşaması lazımdı...
* * *
İşte İzmir...
İşte İzmir’in kadınları...
İşte İzmir’in gençleri, dedim.
Aynı akşam, böylesine keyifli atmosferi paylaşmak için birkaç arkadaşımı aradığımda şaşırdım...
Hiçbir şeyden haberleri yoktu.
“Nasıl olur; maç canlı yayımlandı, nasıl duymadınız?” diye çıkıştım.
Kimse duymamıştı...
Çünkü...
Maçı naklen veren TRT-3, binlerce İzmirli, Göztepeli; kadın-genç kız ve çocuğun bir ağızdan okuduğu Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ve o muhteşem görüntülere, utanmadan-sıkılmadan sansür uygulamıştı...
Kim?
TRT-3...
Yani, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin televizyonu!..
* * *
“Tam 35’iyle...”
“Buçuklu 35’iyle...”
İzmir bu işte beyler...
Tencerede ne kadar su kaynatılırsa kaynatılsın; İzmir hala “haşlanmış kurbağa”ya dönüştürülemedi.
Dönüştürülmesi de zor gibi...
Son lafım TRT-3’e...
Bir gün onlar da “Güneş’in balçıkla sıvanmayacağını” öğrenecekler...