Peşpeşe, çok ama çok sevdiğim, saydığım iki büyüğümü kaybettim.
Biri, beni gazeteci gibi gazeteci yapan, bundan tam otuzsekiz yıl önce Yeni Asır’da işe başlatan Erhan Ünver; diğeri ise adam gibi adam olarak yetişmemde en az öz babam kadar bende emeği olan Veli Özdil...
Görevleri çok farklı olmasına karşın, ikisi de Yeni Asır Gazetesi için birer “çınar”, birer “abide” insanlardır.
Henüz 20 yaşımın son günlerinde, 20 Ağustos 1974’te başlayan Yeni Asır günlerimde; bu iki ağabeyimin çok yardımını gördüm.
Erhan Ünver’i anlatmaya gerek yok.
Benim için herşeydir.
İyi mi etti, kötü mü; orasını bilemiyorum ama, Erhan Ağabey olmasaydı belki ben bugün gazetecilik değil, mesleğimi; inşaat mühendisliğini yapıyor olacaktım.
Rahmetli Salih Bey adına üzgünüm.
Demek ki yıllardır İzmir’de eğitim ve sağlık başta olmak üzere pek çok alanda milyonlarca liralık hayır yapan, bana göre Türkiye’nin en büyük hayırseverlerinden biri olan Salih İşgören, kendini kimselere sevdirememiş.
Sevgiyi bırakın saydıramamış bile...
* * *
Utancım şundan:
Yeni Asır, Egeli Sabah ve Hürriyet İzmir’de dün, rahmetli Salih İşgören ile ilgili tam sayfa “Salih İşgören’i anıyoruz” başlıklı haberler yer aldı.
Gazetelerin birinci sayfalarından 9 sütuna manşet anonslu bu haberlerin beni en çok şaşırtan tarafı, sayfaların hepsinin altında küçücük puntolarla yazılı olan “Bu bir ilan haberdir” ibaresiydi.
Birinci Kordon ile ilgili yazım bazılarına ağır gelmiş olmalı ki, dün kulaklarım çok çınladı.
Tehdit alınca ya da küfredilince sinecek bir yapıda olmadığım; ne olursa olsun, doğru olduğuna inandığım görüşleri, bedeli ne olursa olsun ödeme pahasına savunmayı ilke edindiğim için aldırış bile etmedim.
Aynı görüşteyim:
Birinci Kordon bugünkü haliyle İzmir’e de, İzmirlilere de yakışmıyor...
Bu konuyu herkesle tartışmaya açığım.
İzmir benim tapulu malım değil ama ben bu kentte doğdum.
Allah izin verirse, bu kentte gözlerimi kapatacağım.
Alsancak; Birinci Kordon...
İçi sizi, dışı bizi yakar...
Nedense, ne yapılırsa yapılsın bu Kordon, bir türlü denetim altına alınamadı.
Her geçen gün, hem burada yaşayanlar hem de eğlence-dinlenceye gelenler için sorun olmaya devam ediyor.
İki kere iki, nasıl dört ediyorsa; Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Bey’in Birinci Kordon’da ve Gümrük ile Pasaport arasındaki yaptırımları yüzde yüz, yüzde bir milyon doğru.
Hiç kimse sızlanmasın, ağlaşmasın, “Eylem yaparız” diye tehdit etmesin.
Kurallar, uyulması için konulur.
“B Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve bürokratları hakkında yürütülen ceza soruşturması, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesinin (b) fıkrasına aykırıdır...”
Bu benim değil, başta Avukat Noyan Özkan olmak üzere, İzmir Barosu’nun ve pek çok hukukçunun görüşüdür.
Neden mi?
Büyükşehir’de doğrudan ve dolaylı olarak; Haksız çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar yoktur.
Ve, cebir ve şiddet olmazsa, soruşturmanın özel yetkili savcı ve mahkemeler tarafından yürütülmesi kesinlikle yasaya aykırıdır.
Çünkü, Özel Yetkili Savcılar; mafya usulü silahlı baskıyla ihale yönetmek veya uyuşturucu ticareti yapmak gibi çetelerin işlediği organize suçlara bakarlar.
* * *
Yeni yılın; 2012’nin ilk mesai günü işe, “Bugün güzel şeyler yazarak başlamalıyım ki, bütün yıl iyi şeylerden söz edelim” umuduyla geldim.
Yine olmadı...
Çünkü Özel Yetkili Savcı, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun kapısını çalmıştı.
“Tak.. tak.. tak... Aziz Bey, buyrun ifadeye!..”
Zaten bekleniyordu.
Nitekim 2012’nin ilk çalışma günü Başkan Kocaoğlu, erkenden evinden çıktı.
Makam arabasını çağırmamıştı.
İki yılı aşkın bir süre önce, İzmirlilerin yüzde 57’sinin oyunu alarak Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Aziz Kocaoğlu’nun, belediyede yaşanan son olaylardan sonra günlerinin nasıl geçtiğini merak ediyor musunuz?
Eskiden, tabii ki gençlik-öğrencilik yıllarımızda pek çoğumuz “günlük” tutardık.
Hiç üşenmez, fırsat bulduğumuzda yaşadığımız günü, defter kalemi alır, duygularımızı da içine katarak sayfalara dökerdik;
- Özcan ile aramız bozuldu, neden bana öyle davrandı?
- O kız nihayet bana pas vermeye başladı.
- Yan apartmanda oturan Lale’ye aşık oldum ama galiba farkında değil.
- Annem-babam yine kavga ettiler.
Bu iş böyle efendiler...
Yerseniz...
Onlar Ankara ve İstanbul’un 60’lıkları...
Ayrıcalıkları var; çünkü onlar AK Partili başkanlara oy vermiş kentin yaşlıları...
Siz; 45 bin 364 kişisiniz.
Yaşlarınız 60 ve üzeri...
İndirimli toplu ulaşımdan yararlanmak sizin de hakkınız. Ama bir kusurunuz var.