“B Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve bürokratları hakkında yürütülen ceza soruşturması, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesinin (b) fıkrasına aykırıdır...”
Bu benim değil, başta Avukat Noyan Özkan olmak üzere, İzmir Barosu’nun ve pek çok hukukçunun görüşüdür.
Neden mi?
Büyükşehir’de doğrudan ve dolaylı olarak; Haksız çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar yoktur.
Ve, cebir ve şiddet olmazsa, soruşturmanın özel yetkili savcı ve mahkemeler tarafından yürütülmesi kesinlikle yasaya aykırıdır.
Çünkü, Özel Yetkili Savcılar; mafya usulü silahlı baskıyla ihale yönetmek veya uyuşturucu ticareti yapmak gibi çetelerin işlediği organize suçlara bakarlar.
* * *
Aslına bakarsanız İzmir Barosu ilk operasyondan sonra bir bildiri yayınladı.
Özkan’ın deyimiyle, bu bildirideki, pek çok önemli nokta hepimizin gözünden kaçtı.
“Açıklamamızın, devam eden adli soruşturmayı etkilemek gibi bir amacı yoktur” başlıklı bildiride Baro’nun ön tespitleri şöyleydi:
- İzmir’de yapılan polis operasyonu, şu ana kadar son derece talihsiz ve yakışıksız bir biçimde gerçekleşmiştir.
- İzmirlileri temsil eden Büyükşehir Belediyesi ve bağlı kuruluşlarında üst düzey yönetici pozisyonunda olan kişilerin sabah 06.00 da evlerine, 08.00’de belediye binalarına adeta bir uyuşturucu veya mafya örgütüne yönelik operasyonlara benzer biçimde baskın düzenlenmesi, demokratik hukuk devleti ilkelerine aykırıdır.
- Belediyeler bünyesinde, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişleri görevini yaparken ve Memurların Yargılanmasına İlişkin Yasa’nın amir hükümleri mevcut iken, münferit memur suçları iddiası ile yürütülecek bir soruşturmanın, organize terör suçları kategorisine sokulması, Büyükşehir’i suç örgütü gibi nitelendirilmesi kabul edilemez.
- Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle güvence altına alınan, kanunlarla somutlaşan ceza yargılaması kuralları keyfi olarak uygulanır ise, Hukuk Devleti ortadan kalkar.
- Soruşturma ve kovuşturma, anayasamızda ve yasalarımızda yer alan kişiden kişiye değiştirilemeyecek, emredici kurallara tabidir.
- Özel görevli savcılığın görevli olabilmesi için sadece suç örgütünün varlığı değil, suç örgütünün cebir ve şiddet kullanması gereklidir. Ortada cebir ve şiddet uygulayan bir suç örgütü yoksa, özel görevli savcılıkların da görevli ve yetkili olması mümkün değildir.
- Yapılan bu soruşturma, iddiaların niteliği itibarıyla özel görevli savcılığın görev alanı içinde bulunmamaktadır.
- Büyükşehir Belediyesi’nde, tüm ihale dosyalarına ve tüm bilgisayarlara el konulmak istenmesi, avukatların itirazlarına rağmen bir kısım bilgisayara el konulup, geri kalanına da el konulmasında ısrar edilmesi, suç soruşturmasını aşan, Büyükşehir’i işlemez hale getirme eylemi algısına yol açmıştır.
- Masumiyet karinesi uyarınca, suçluluğu kesin hükümle sabit oluncaya değin herkes suçsuz kabul edilmek zorundadır.
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik bu operasyonun zamanlaması ve yöneldiği kurum ile doğurduğu sonuçlar SİYASİDİR.
Önemli ve kabul edilemez sorun da budur.
* * *
Sonuç:
Elazığ Belediyesi’nde, İzmir’dekine benzer bir iddia ile polis ve savcılık tarafından bir soruşturma yürütülmektedir.
Ancak, Elazığ Belediye Başkanı ve bürokratları hakkındaki ihale yolsuzluğu soruşturması, Malatya Özel Yetkili Savcılığı değil, Elazığ Başsavcılığı tarafından yürütülmekte ve şüpheli bürokratlar tutuksuz olarak yargılanmaktadır.
Peki, İzmir ile Elazığ’ın farkı ne?
Yoksa birinin CHP’li, diğerinin AK Partili olması mı?
Avukat Noyan Özkan’a göre; İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak’ın soruşturma dosyasını acilen Özel Yetkili Savcılardan alarak, normal savcılara vermesi gerekmektedir.
Savunmanın görüşü böyle...
İddia makamınkini ise yakında, hatta en kısa sürede görmek dileğiyle...