Bizde yatırım, Türk Lirası (TL) faizi yüksek ise yapılır. Çünkü bizde yatırım TL ile yapılmaz. Dolarla yapılır. Dolar maliyetinin ucuz olması için TL faizin yüksek olması, devamlı yükseklerde kalması gerekir. Yüksek faiz dolar girişini artırır. Doların ucuz kalmasını sağlar.
Bunun günahı (eğer varsa), Türkiye’yi “iki para birimli” (dual currency) ekonomi haline getirenlerin sırtındadır. Türkiye’de ikili para birimi nedeniyle, Türk Lirası işlevlerinden bir kısmını kaybetmiş durumda.
Bir para biriminin (1) Alışveriş aracı (2) Ölçü birimi (3) Servet biriktirme aracı (4) Uzun vadeli sözleşme ve borçlanma akçesi olması gerekir. Bunlar “Hard Currecy” (döviz) olmanın olmazsa olmaz işlevleridir.
- Türk Lirası ölçü birimi olarak kullanılamıyor. Çünkü değeri her gün değişiyor. Enflasyon karşısında eriyor. Onun için yatırım maliyetleri ve getiri tahminleri, dolarla hesaplanıyor. Yatırım kredileri dövizle alınıyor.
- Devamlı değer kaybı nedeniyle, Türk Lirası, uzun vadeli “servet biriktirme” aracı olmaktan çıktı. Birikimi olan “yüksek faiz vaat edilmezse” birikimini TL’ye değil, dolara, altına veya gayrımenkule bağlıyor.
İşte bu nedenle Türk Lirası yanında dolar (veya euro) ikinci para birimi olarak giderek daha fazla kullanılır hale geldi.
Merkez Bankası’nın, para politikası uygulama gücü çok sınırlıdır. Merkez Bankası sadece Türk Lirası’nın faizini belirleyebiliyor, miktarını kontrol edebiliyor. Bu yolla da ülkeye giren sıcak para miktarını kontrol etmeye çalışıyor.
Yatırım talebi...
Ekonomi denilen oyunun kaderini “toplam talep” belirler. Toplam talep, ”tüketim + yatırım” talebidir. Bu husus özellikle “taleple artan enflasyonun” denetim altına alınmasında yaşamsal öneme sahiptir.
Yatırım talebi ise, sermayenin maliyetine, buna karşı yatırımın getirisi konusundaki hesaplara bağlıdır.
Piyasanın içinde olan, iktisatçı yazar Ege Cansen der ki, “Bizde Türk Lirası’nın ölçü birimi olma, servet saklama aracı olma ve uzun vadeli planlama, sözleşme ve borçlanma aracı olma gücü hemen hemen yoktur. Bu nedenle kamuda ve özel sektörde yatırım hesapları dolarla yapılıyor.
Yatırım kararlarının temelini oluşturan fizibilite (yapılabilirlik) hesaplarında uzun süredir Türk parası ve Türkiye’deki faiz oranları kullanılmaz oldu.
Ciddi büyüklükte uzun vadeli yatırım kararları alınırken Türk parasının faizine bakılmaz. Doların maliyetine bakılıyor. TL’nin faiziyle kıyaslanacak finansman maliyeti “Dolar Faizi + Kur Farkı”ndan oluşuyor.
Yatırım kararı, yatırımın muhtemel getirisinin, finansman maliyetinden yüksek olması şartına bağlıdır. Yatırımın yapılabilir (fizıbıl) olabilmesi için “kur farkının yüksek olmaması” gerekir. Bu da dolar fiyatının artmamasına bağlıdır. Yatırımcı “döviz ucuz olsun, ucuz kalsın” ister.
Doların fiyatının düşük olması ve kur riskinin beklentileri aşmaması için Türk parası faizinin yüksek olması gerekiyor. Türk parasının faizi ne kadar yüksek olursa ülkeye o kadar çok dolar giriyor. Dolar fiyatı ucuzluyor. Kur riski hazmedilebilir (öngörülebilir) ölçüde kalıyor.
Özetle, yatırım kararları dolar maliyetine bağlı olarak alındığı için, Türk parasının faizinin ucuzlaması yatırımları artırmıyor. Yatırım kararlarının askıya alınmasına yol açıyor. Çünkü Türk parası faizi ucuzladıkça dolar girişi azalıyor, dolar fiyatı artıyor. Kur riski büyüyor.
Özel sektör yatırım kararlarını dolara bağladı da acaba kamu sektöründe durum nedir? Kamu sektörünün tüm yatırım ihaleleri dolara bağlı. Yükümlülükleri dolara bağlı. Gelecek hakkındaki hesaplamalar dolara bağlı.
Her şey dolara bağlandı
Dolar fiyatı ve kur riski yatırım kararları için önemli ama daha da önemlisi daha önceki yükümlülükleri artırıyor. Özel sektörün ve kamunun yükümlülüklerinin büyük bölümü dolara bağlıdır. Dolar fiyatı artıkça yükümlülükler artıyor.
İşte bunun için, faiz ucuzlayamıyor. İşte bunun için piyasa, devamlı olarak “ABD Merkez Bankası faizini artırmasın, bizim Merkez Bankası artısın” bekleyişinde.
Bu ilişkiyi bir türlü kavrayamayanlar (veya devlet bankalarından ucuz TL kredisi alabilenler) ise “Merkez faizi indirsin ki, yatırım yapılsın” diyorlar.
Bütün bunlar olurken, açık anlatımıyla “piyasa” denilen güç “piyasa faizi”ni yükselttikçe yükseltirken, yüksek TL faizinden zarar gören yok mu? Yok olur mu çok. Türk parası ile borçlananlar, yüksek faiz yükünün altında eziliyor. Özellikle esnaf, tüketici kredisi kullananlar, konut kredisi borcu olanlar, kredi ile konut satın alacaklar faiz düşsün biye bekleşiyorlar.
Faizin düşmesi için yurt dışından borçlanma zorunluluğunun sona ermesi, cari açığın (döviz açığının) kapatılması, bu sorunlara çözüm getirmesi için dolar fiyatının bir süre yükselmesini göze almak gerekiyor.
Ya “Yüksek faiz ucuz döviz” ya da “Ucuz faiz yüksek döviz”. Tercih (veya günah) faizi artırma veya düşürme yetkisine ve sorumluğuna sahip olanlardadır.