Eğitim yılına “yenilikler”le başladık. Yeniliklerimiz okul programlarında din eğitimine ayırılan saatlerin artırılması, okullarda mescit açılması, öğretmenlere tanınan başörtüsü serbestisinden sonra 9 yaşından itibaren kız öğrencilerin de okula başörtüsüyle gelebilmelerine izin verilmesidir.
Uzun süredir eğitim denilince sadece bunları tartışmaktan, okullarımızda öğrencilere verilen eğitimin yeterliliği konularına eğilmeye fırsat bulamıyoruz. Eğer Türkiye olarak dünya minderlerinde güreşe çıkacaksak, güreşçilerimizi başka ülkelerin güreşçileriyle güreş tutabilecek şekilde yetiştirmek zorundayız.
Eğer bilimde teknolojide, sanatta, ekonomide, tarımda, üretimde başka ülkelerle rekabette yok olmamak istiyorsak, çocuklarımıza onların çocuklarıyla aynı eğitimi vereceğiz.
Uluslararası değerlemeler, okullarımızdaki eğitim seviyesinin çok düşük olduğunu gösteriyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) her 3 yılda bir, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) kapsamında, değişik ülkelerin öğrencilerinin 3 ana konuda seviyelerini belirliyor.
Öğrencilerimiz 42’nci sırada
2012’de OECD üyesi ve PISA’ya iştirakçi toplam 64 ülkede 15 yaş grubu öğrenciler üzerinde yapılan test sınavları sonuçlarına göre, öğrencilerimiz 2003 yılındaki 423 olan matematik puanını 448’e yükselterek 42’nci sırada yer aldı. Türkiye, ilk kez 2006’da yapılan okuma sınavında aldığı 424 puanını 454’e, fende 424 olan puanını ise 464’e yükseltti.
OECD ülkeleri sıralamasında 2003 yılından bugüne tüm raporlarda Meksika’nın ardından en kötü performansı sergileyen Türkiye, OECD’ye yeni üye olan Şili’nin son sırada yer alması sayesinde (OECD ülkeleri) sıralamasında sondan üçüncülüğe yükseldi.
2012 sıralamasında Matematik’te Şangay-Çin 613 puanla birinci, Hollanda 523 puanla 10’uncu, Türkiye 448 puanla 44’üncü sırada.
Okuma-Anlama’da Şangay-Çin 570 puanla birinci, Polonya 524 puanla 6’ncı, Avustralya 512 puanla 10’uncu, Türkiye 475 puanla 42’nci sırada. Fen’de Şangay-Çin 580 puanla birinci, Polonya 526 puanla 9’uncu, Türkiye 463 puanla 43’üncü sırada.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği örgütü (OECD) her yıl üye ülke eğitim faaliyetlerinin toplu olarak karşılaştırılmasına imkan veren bir rapor yayımlıyor. 2014 yılı raporu geçtiğimiz günlerde yayınlandı. (Education at a Glance 2014) raporda, eğitimde öğretmenlerin eğitiminin ve ilgisinin önemi vurgulanıyor.
Diploma işe yaramıyor
Genelde sınıf mevcudumuz ve öğretmen başına düşen öğrenci sayılarımız OECD ortalamasına göre pek kötü değil. Ama bizim ilkokullarımızda yıllık ders saatlerimiz OECD ortalamasının altında. OECD ülkelerinde ortalama yılda 820 saat, bizim ders saatimiz 720 saat. OECD ülkelerinde ilköğretim 6 yıl. Bu dönemde öğrenciler 4.553 saat eğitim görüyorlar. Bizde ilköğretim 4 yıl. Öğrenciler bu sürede 2.880 saat eğitim görüyorlar.
Çok önemli bir fark da Türkiye’de ders programlarında bazı derslere yer verilmemesi. OECD 3 ana ders konusunda seviye belirliyor. Ama OECD ülkelerinin ders programlarında sanat, müzik, spor, sosyal bilimler, mantık, felsefe, teknolojiye yer veriliyor. Bizim eğitim programlarımızdan bu dersler giderek çıkarıldı.
2014-2015 eğitim ve öğretim döneminde 16.6 milyon öğrencimiz okula gidiyor. Okul binasını yapmak, öğretmen tayin etmekle eğitim sorununu çözmek imkânsız. Başka ülkelerin öğrencileriyle aynı kulvarda koşacak öğrenci yetiştirmek için, önce öğretmenlerimizi yetiştirmemiz, sonra da başka ülkelerin okullarında yer alan öğretileri ders programlarımıza almamız gerekiyor.