Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yeni yılda dolarda ‘birden’ tırmanış beklemeyen Güngör Hoca, ‘baba oyuncular’ın dolar beklentisinin yıl sonu için 2.25 TL, 2015 ilk aylar için ise 2.40 TL olduğunu söylüyor ancak hatırlatıyor: “Bu sadece bir tahmin...”

Geçen hafta sonu, piyasa birden dalgalandı. Güne 2.27 TL’den başlayan dolar fiyatı 4 kuruş artarak 2.31’e kadar yükseldi. Halbuki dolar fiyatı 5 Eylül’de 2.15 TL’ye kadar inmişti.
Ne oldu da dolar fiyatı birden harekete geçti? Dolar yükselmeye devam edecek mi?
Ayşe Hanım Teyzem’in derdi “gelirinin artıp artmayacağı, enflasyon karşısında yaşamını nasıl sürdüreceği”... Kızının merakı, “İşvereninin yıl sonu işten çıkarılacaklar listesinde adının olup olmadığı”... Damadının korkusu, “Market rekabeti karşısında işyerinin kapanması”...
Onlar doğrudan döviz fiyatı ile, faiz oranı ile, borsa ile ilgilenmiyorlar ama sonunda döviz fiyatı, faiz oranı ve borsadaki hareket onları etkiliyor.
Piyasanın çalkalandığı dönemlerde olan biteni anlayabilmek için Çarıklı Borsacı Ali Bey’i ararım. (Daha önceki yazıları okumayanlara bilgi arz edeyim: “Çarıklı Erkân-ı Harp” diye adlandırılan Anadolu insanı nasıl ki “alaylı” olduğu halde her bir şeyden bilgi sahibi olur ise, benim “Çarıklı Borsacı Ali Bey”im de “alaylı piyasa uzmanı”... Ama “piyasayı iyi okuyor.”)
Çarıklı Borsacı Ali Bey’in dün bana anlattıklarını özetliyorum:

Çalkantı ‘normal’
Her yıl, yılın sonuna doğru finans piyasalarında “pozisyon kapatılır”. Pozisyon kapatmak demek, hesapları gözden geçirmek, riskli yatırımları imkân ölçüsünde nakde çevirmek, yatırımların gelirini, giderini düzene sokmak demektir.
Genelde yatırımcılar (yatırımlara aracılık eden kuruluşlar) kasım ayında pozisyon kapatırken, bu yıl Rusya olayları ve de petrol fiyatındaki gerileme nedeniyle pozisyon kapatmada gecikildi.
Noel öncesi pozisyon kapatma işlemleri yoğunlaşınca, bunun ucu Türkiye’ye de dokundu. Pozisyon kapatacakların dolar talebi arttı. Talep artınca dolar fiyatı da oynuyor.

ABD’de işler iyi...
Bu ay, ABD ekonomisi ile ilgili göstergeler iyileşince “panik havası” ortaya çıktı. “Eyvah, ABD’de işler düzeldi. ABD faiz artıracak. Dolar değer kazanacak...” korkusu yayıldı.
Evet, ABD’de işler düzelir gibi ama, ABD küresel ekonominin bir parçası. Kehanet ustası Nouriel Roubini ne diyor, “Dünya ekonomisi 4 motorlu bir uçaktır. Birinci motoru ABD ve yeğeni İngiltere. İkinci motoru Euro Bölgesi ülkeleri, üçüncü motoru Japonya, dördüncü motoru Çin’dir. Uçak 4 motorla havada kalır. Tek motor ile, sadece ABD motoru çalışıyor diye, durduğu yerden havaya kalkamaz.”
ABD’de işler düzeliyor ama, Euro Bölgesi’nde durgunluk var. Faizler artamaz. Japonya negatif faiz ile bile ekonomiyi canlandıramıyor. Çin’de büyüme yavaşladı. Bu ortamda ABD’nin tek başına faizi istediği gibi artırması kolay değil.
Kolay değil ama bizim piyasa oyuncularımız başta olmak üzere kaderini dış kaynağa bağlamış ülkelerde piyasa oyuncuları diken üzerinde... “Ya ABD faizi artırır ise” diyerek dolar fiyatı ile oynuyorlar.

Haberin Devamı

Rakipler artırırken Merkez faiz indiremez

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’ın faiz indirimindeki ısrarı sürüyor ama, Merkez Bankası’nın şu günlerde faizi aşağıya çekmesi zor.
Dünya piyasalarındaki rakip ülkeler listesinin başında yer alan Brezilya ve Rusya faiz yüksetti. Yüzde 11.75 - yüzde 10.50 faiz ile döviz çekme arayışındalar.
Evet, cari açık küçüldü ama cari açığı bono ve kredi ile kapatıyoruz. Açık anlatımı ile bizim küçülen cari açığımızı kapatmamızda faiz önemli bir araç. Faizi istediğimiz gibi aşağıya çekme lüksümüz yok.

Merkez’in gücü var mı?
Gerçekçi olalım. Bizde tam anlamıyla “Serbest Kur” uygulaması yok. “Gizli kur çıpası” ile dolar fiyatının başını alıp gitmemesine çalışılıyor.
Gizli kur çıpası için Merkez Bankası’nın elindeki silahlar (1) Faiz, (2) Para politikası, (3) Döviz tanzim satışlarıdır.
- Merkez, faiz silahını imkân ölçüsünde kullanıyor.
- Sıkı para politikasına dikkat ediyor. Geçen hafta piyasaya verdiği parayı 43 milyar TL’den 23 milyar TL’ye indirince, gecelik faiz yüzde 8.5’lerden yüzde 10.7’lere yükseldi. Para kısılınca, faiz yükselince başta bankalar olmak üzere kurumsal döviz talebi azalıyor.
- Döviz tanzim satışları işe yaramıyor. Merkez Bankası günlük döviz satışını 20 milyon dolardan 40 milyon dolara yükseltti. Cari açık ne kadar küçülürse küçülsün ekonominin günlük ortalama 100 - 200 milyon dolar dolayında döviz açığı var. 40 milyon dolarlık tanzim satışı bir kurumun talebini karşılıyor. O kadar...

Haberin Devamı

Ocak ayından sonra ne olur

Ocaktan sonra ne olur? Çok kimsenin merak ettiği ocaktan sonra ne olacağıdır.
* Ocaktan sonra döviz kıtlığı çekilmez.
* Döviz fiyatları birden tırmanışa geçmez.
Döviz kıtlığı neden çekilmez?
* Bizim döviz açığımız küçüldü. Küçülüyor. (1) Büyüme yavaşladı, yavaşlamayı sürdürecek. Büyüme yavaşlayınca cari açık küçülüyor. Döviz talebi azalıyor. (2) Enerji ithalatı faturası 50 milyar dolardan 32 - 35 milyar dolara gerileyecek.
Bu tabloda döviz talebi küçülecek. Döviz bulmakta zorlanmayız.
* Küresel kriz devam etse de, bizim ihracat ve turizm gelirlerimizde dramatik eksilmeler ortaya çıkmaz. İthalat faturamız küçülürken, döviz gelirlerimiz artmasa bile azalmaz.
* Bize gelen döviz, portföy yatırımı ve kredi olarak geliyor. Bunun arkasında da faiz var. Faizi ödediğimiz sürece döviz girişi devam eder.
İşte bu nedenle döviz girişi durmaz, döviz fiyatı beklenmedik ölçüde artmaz.
Dolar fiyatı ne olur?
Hiçbir iktisatçı, hele hele ekonomi yazarları, doların fiyatı şu olacak, altın şu fiyattan satılacak şeklinde tahminde bulunamaz, fiyat veremez.
Ama ülkedeki işletmeler, işyerleri, yatırımcılar gelecek yılın bütçesini hazırlarken, bir dolar tahmini yapmak zorundadır.
İstanbul’da piyasanın “baba oyuncuları”, bu yıl sonu ve 2015 yılının ilk ayları için bütçe hazırlarlarken yıl sonu dolar fiyatını 2.25 TL, 2015 yılının ilk ayları için dolar fiyatını 2.40 TL olarak tahmin ediyorlar.
Tekrarda yarar var... Bütün bunlar kişisel varsayımlardır. Çünkü kur riski bütünü ile tahmini yapana aittir. Kimse, “başkası söyledi de, başkasına inandım da, riske girdim” diyemez.

Faiz büyümeyi önlüyor mu?

Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 365 oda ve borsa başkanına hitaben yaptığı konuşmada, “Şu andaki faiz düşmeli” dedi.
“Şu andaki rakamlar gerek faiz, gerek enflasyon, bizim için yeterli mi? Asla yeterli değil. Bunun daha da düşmesi lazım. Eğer biz bu yatırımları artıramazsak, üretim sağlayamazsak, istihdamı artıramazsak vay halimize. Şu anda Türkiye asla yatırımlara dur demeyecek. Bunun için faizin yüksek olmaması lazım.
Bizi sıkıntılı dönemlerde biz yapan şu olmuştur: İnşaat sektörüne asla dur demedik. İnşaat sektörüne biz ‘yürüyün’ dedik. İnşaat sektörü ile sanayide, ileri teknoloji arasında bir fark olmalı mı? Hayır, o da ilerlesin ama inşaat sektörü de ilerlesin. İnşaata dur, sanayiye ileri derseniz çöküntü başlar” dedi.
Bizim ‘model’ tıkandı
1) Sn. Erdoğan’ın belirttiği gibi Türkiye için istihdam sorunu önemli. Ancak mevcut nüfus artış oranı + her yıl çalışmaya hazır, iş aramaya çıkan işgücündeki artış oranı toplamı ekonomide en az yüzde 3.5 - 4.0 büyümeyi zorunlu kılıyor. Bu büyüme oranı ile ekonomi ancak durumunu koruyor.
2) Bizim “Büyüme Modelimiz” tıkandı. Büyümenin faiz ile, yatırım ile ilgisi koptu.
* Biz planlı dönemin başından bu yana milli gelirin yüzde 20’si dolayında büyümeyi hedef alırız. İç tasarrufların milli gelirin yüzde 15’i dolayında kalmasına rağmen, dış kaynaklarla açığı kapatarak 2013 yılında milli gelirin yüzde 20.3’ü, 2014 yılı ilk 9 ayında milli gelirin yüzde 20.2’i yatırım yaptık. Ama bu yatırımlar büyümeyi, istihdam artışını sağlamadı.
Sorun, yatırımlarda inşaat yatırımının ağırlığı. 2014 yılı 9 ayında inşaat yatırımlarının milli gelire oranı yüzde 9.5, makine ve teçhizatın yüzde 10.7 oranında. Makine ve teçhizatın büyük bölümü inşaat sektöründe kullanılan makine ve teçhizat.
Önce talep gelmeli
Faiz tek başına dünyanın hiçbir ülkesinde yatırımları üretimi harekete geçirmede etkili olamıyor. Japonya’da faiz yıllardır negatif. Avrupa ve ABD merkez bankaları faizi sıfıra doğru çektikleri halde yatırımları ve üretimi harekete geçiremedi.
AB’de faiz negatif. Büyüme yok denecek kadar düşük. Tekrarda yarar var, büyümenin gerisinde önce talep, sonra da doğru yatırım ve üretim politikaları var.