Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Son 12 yıldır ekonomi politikaları-nın baş kaptanı Sayın R. T. Erdoğan idi. İç ve dış ekonomi çevreleri baş kaptanın ekonomi konusundaki görüş ve düşüncelerini, neler yapacağını neler yapmayacağını ezberlemişti. İşte buna da “ekonomik istikrar” deniliyordu.
Baş kaptan, 12 yıl boyunca yardımcı kaptanları fazla değiştirmedi. Bu nedenle iç ve dış ekonomi çevreleri ekonomi kadrolarında kimin ne yapacağını,kimin ne yetkisi olduğunu,kiminle temas edeceklerini biliyorlardı.
Sayın R. T. Erdoğan Cumhurbaşkanı olduktan sonra:
(1) Ekonomideki baş kaptanlık koltuğunu bir başkasına verecek mi, yoksa dümenin başından kalkmayacak mı? Öncelikle merak edilen bu. Ne var ki Sayın R. T. Erdoğan’ı tanıyanlar, ekonominin dümenini hiç olmazsa kısa dönemde başkalarına bırakmayacağını söylüyorlar.
(2) Başbakanlık koltuğuna 12 yıl aradan sonra bir yeni bir politikacı oturacak. Bu kişinin, Başbakan’ın kim olacağını Sayın R. T. Erdoğan belirleyecek. Yeni Başbakan acaba önümüzdeki dönemde Cumhurbaşkanı’ndan bağımsız olabilecek mi?
- Başbakan kendi çalışma arkadaşlarını kendi mi belirleyecek, yoksa Cumhurbaşkanı mı belirleyecek? Sayın R. T. Erdoğan’ın eski çalışma arkadaşlarından hangileri yeni Bakanlar
Kurulu’nda yer alabilecek?
- Başbakan ekonomi konusunda özgün politikalar oluşturmaya ve uygulamaya imkân bulabilecek mi, yoksa Sayın R. T. Erdoğan’ın başbakanlık döneminde belirlenen politikaları mı sürdürecek?

Son sözü kim söyleyecek?
(3) Sayın R. T. Erdoğan yeni bakanlar ve bürokratlarla doğrudan ilişkiye mi geçecek, yoksa bakanlar ve bürokrasiyle ilişkiyi Başbakan aracılığıyla mı sürdürecek?
(4) Sayın R. T. Erdoğan Başbakan olarak ekonomi konularında son karar mercii idi. Kamuyu ve özel sektörü ilgilendiren kanun, karar ve uygulamalarda son sözü Sayın R. T. Erdoğan söylerdi. Cumhurbaşkanı olarak bu uygulamayı sürdürecek mi? Yeni başbakan ile Bakanlar Kurulu’na yetki ve sorumluluk devri söz konusu olacak mı?
İçerideki ve dışarıdaki ekonomi çevreleri bu konulardaki sorulara cevap almadan riske giremezler. İçerideki ve dışarıdaki ekonomi çevrelerinin “önlerini görebilmeleri”, Sayın R. T. Erdoğan’ın ve yeni hükümetin içerideki yapılanmasına ek olarak, dış ekonomik ve siyasi ilişkiler konusundaki politikalarının da açıklığa kavuşturulmasına bağlıdır.

Dış ilişkiler önemli
(1) Türkiye dış kaynağa bağımlı. Her ay 4 milyar dolarında döviz açığımız var. Bu açık sermaye hareketleriyle zor kapanıyor. Nereden geldiği belli olmayan döviz açığın kapatılmasını sağlıyor.
Her ay 4 milyar dolar dövizi gönderecek ülkeler Batı ülkeleridir. Sayın R. T. Erdoğan Batı dünyasından değişik nedenlerle uzaklaştı. ABD, Almaya, Fransa, Rusya gibi büyük devletlerle ilişkiler gevşedi. Türkiye’nin yakın ilgi gösterdiği Müslüman ülkeler ile Türkiye arasında soğuk rüzgârlar esiyor. Türk ekonomisinde çarkların dönmesi için bu ülkelerden sermaye girişinin devam etmesi, doğrudan yatırım gelmesi, Türkiye’nin bu ülke pazarlarına daha çok mal satması gerekiyor. İşte bu nedenle iç ve dış ekonomi çevreleri, soğuyan ilişkileri düzeltecek, esen soğuk rüzgârları dindirecek eylemlerin bekleyişinde.
(2) Doğu sınırlarına komşu ülkelerdeki sıcak çatışmaların riski var. Bu sıcak çatışmalar sonucu ülkeye akın eden sığınmacıların riski var. Bu gelişmeler uzun vadeli, büyük ölçekli, ciddi yatırım kararlarını olumsuz etkiliyor.
Bütün bunlar acaba Türk ekonomisinde önümüzdeki dönemde tıkanıklığa ve sarsıntıya yok açar mı? Hayır açmaz. Tıkanıklık olmaz ama sarsıntı olabilir. Ekonomi yavaşlar. Ekonominin yavaşlaması demek yatırım ve üretimin yavaşlaması, istihdam imkânlarının daralması demektir. Tam tersine, bizim hedefimiz, politik değişiklerden etkilemeyen bir yatırım ve üretim düzenini oluşturmak, büyümeyi hızlandırmak olmalıdır.