Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Arada sırada üretimin, sanayileşmenin önemini hatırlıyoruz. Son günlerde kaynakların üretime, sanayiye gidecek yerde inşaata gittiğinin “birden bire” (!) farkına vardık...
Sanayileşmeden, üretmeden büyümek imkânsızdır. Ne var ki, benzer ülkelerle birlikte Türkiye’nin ellerini bağlayan Washington Kelepçesi (Washington Concensus - Washington Uzlaşması) sanayileşmemize imkân vermiyor.
Bunları söyleyen Mülkiyeli büyüğümüz, (Maliye Müfettişi - Enerji Eski Bakanlarından) Cahit Kayra. Cahit Kayra, deneyimlerini yazıya döküyor. Değişik konularda yayınlanmış 47 kitabı var.
Cahit Kayra’nın “Cumhuriyet Ekonomisinin Öyküsü”nü anlattığı 3 ciltlik çalışmanın üçüncü cildi bu ay tamamlandı. Tarihçi Kitapevi tarafından yayınlandı.
Birinci ciltte 1923 - 1950 “Türkiye’nin Altın Yılları”, ikinci ciltte 1950 - 1980 “Türkiye’nin Sanayileşmesi” anlatılıyor. Üçüncü ciltte 1980 - 2013 yılları arasında “Kaynakların Tüketilmesi, Sanayileşmesinin Durması ve Gerilemesi” konusu işleniyor.
Cahit Kayra, 1980 yılında başlayan, 2002 yılından sonra tümüyle uygulanan “Washington Concensus” rejimi sonucu Türk ekonomisinin marjinal, hizmet ve tüketim ağırlıklı bir ekonomi haline geldiğini söylüyor.
(Ara bilgi: Washington Concensus’un ana hedefi, gelişmekte olan ülkelerin sanayileşme havesinin önüne set çekmek. Kurulu sanayi tesislerinin özelleştirilmesini sağlamak. Mal ve para dolaşımındaki sınırlamaları kaldırmaktır.)

Derviş programı...
IMF, Dünya Bankası ve de sanayileşmiş büyük devletler, benzer ülkeler gibi Türkiye’nin de Washington Consensus ilkelerini uygulaması için 1980’den itibaren baskıya başladılar.
Türk bürokrasisi, zayıf hükümetler döneminde, 1980’den 2002 yılına kadar uygulamayı frenledi. 2001 Kemal Derviş İstikrar Programı, bütünü ile Washington Concensus ilkelerine uygun bir programdır. 2002 yılından sonra güçlü ve süreli hükümetler döneminde bürokrasinin direnci kırıldı. Kemal Derviş Programı sulandırılmadan uygulandı. Washington Consensus ilkeleri doğrultusunda:
(1) Sanayileşmekten vazgeçildi. (2) Özelleştirme ile kamunun elindeki güçlü sanayi tesislerinin bazıları özel sektöre satıldı. Bazılarını yabancılar satın aldı. Çok büyük kısmı kapatıldı. Sonuçda üretim daraldı. (3) Gümrüklerin açılması sonucu ithalat arttı. İç üretim azaldı. Cari açık büyüdü. Açığı kapatmak için büyük ölçüde dış borçlanmaya gidildi. Borçlanmadan çarkı dönmeyen bir ekonomik yapı ortaya çıktı. (4) Yatırımlar büyük ölçüde durduruldu. Yatırımların milli gelire oranı yüzde 12’ye kadar geriledi. 1930’larda başlayan sanayileşme, 2000’li yıllarda ivmesini yitirdi. (5) Tüketime, ithalata bağımlı bir büyüme modelinde iç ve dış kaynaklar inşaat ağırlıklı yatırımlara yöneltildi.

Çare kelepçeyi kırmak
Türkiye’nın Washington Concensus çıkmazından kurtulması gerekir. Cahit Kayra “kelepçeleri kırmak” için radikal öneriler sıralıyor. Diyor ki, (1) Yeni bir kalkınma planı yapmalıyız. (2) Bugün sıkı sıkıya bağlandığımız ‘İstikrar Kararları’nı bütünü ile yok saymalıyız. (3) Karma ekonomi sistemine dönerek, özel sektörün yapamadığı yatırımların kamu imkânlarıyla gerçekleştirilmesini sağlamalıyız. (4) Özel sektörün ekonomik büyüklükteki, rekabetçi üretime dönük yatırımlarına ciddi teşvikler vermeliyiz. (5) Gümrük rejimini ciddi şekilde değiştirmeliyiz. Sanayileşmeyi sağlayacak miktar tahditleri ile tarife sistemini tekrar uygulamaya koymalıyız.
Bunlar, Türkiye’de olan bitenin içinde yaşamış, 97 yaşındaki deneyimli bir düşünürün anlatımıdır. 3 Ciltlik “Cumhuriyet Ekonomisinin Öyküsü”nü okuyunuz. Resimli, hikâyeli, rakamlı, basit anlatımlı araştırmadan çok şeyler öğreneceksiniz.

Haberin Devamı

Washington Uzlaşması nedir?

Haberin Devamı

Latin Amerika ülkelerinde krizi sona erdirmek için belirlenen 10 tedbiri 1989’da iktisatçı John Williamson bir paket haline getirerek bunlara Washington Consensus (Washington Uzlaşması) adını verdi.
Bu tedbirler paketi, ABD ve diğer büyük sanayileşmiş ülkelerce benimsendi. Tüm gelişmekte olan ülkelerde uygulanması istendi. IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü “neo liberal” olarak tanımlanan bu politikaların uygulanmasının takipçisi oldu.
Washington Consensus’ta öngörülen tedbirler şunlar: (1) Ticaret serbestleştirilecek. (2) Sınırlar açılacak, gümrükler sıfırlanacak. (3) Sermayenin giriş çıkışı serbest olacak. (4) Kamu teşebbüslerinin tamamı özelleştirilecek. (5) Kamu harcamaları azaltılacak kamu alt yapı, eğitim ve sağlık için yatırım yapacak. (6) Mali disiplin getirilecek. Kamu borçlanmayacak. Vergi tabana yayılacak. (7) Kapılar doğrudan yabancı sermayeye açılacak. (8) De-regülasyon ile rekabeti sınırlayan, piyasaya girişi engelleyen düzenlemelerden vazgeçilecek. (9) Piyasanın belirleyeceği pozitif faiz uygulaması esas olacak. (10) Mülkiyet hakkı güvence altında olacak.
Batılı ülkeler hep birlikte...
Aslında Washington Concensus’un nihai amacı gelişmekte olan sanayileşme hareketini önlemektir. 1970’lerde gelişmekte olan ülkelerdeki sanayileşme Batılıların pazar kaybına yol açıyordu. Sanayileşmeyi durdurmak veya yavaşlatmak için toplu bir program uygulanması gündeme geldi. Bu kısa sürede olmadı. Batılılar birbirinden ayrı olarak önlemler almaya başlamıştı. Washington Concensus bu hareketi organize haline getirdi.
(Son bir not: Washington Concensus, tek başına ABD kaynaklı değil. Adı Washington ama bu hareket önde gelen sanayileşmiş Batılı ülkelerin ortak hareketi. Açık anlatım ile tek başına ABD böyle istiyor diye gelişmekte olan ülkelerin sanayileşmesine kelepçe takılmıyor. Kelepçe takmada tüm önde gelen sanayileşmiş ülkeler işbirliği halinde.)