Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Birinci Dünya Savaşı’nı İngilizler kazanmıştı. Osmanlılar ve Almanlar perişan olmuştu. Savaş sonrası İngiliz askerleri ellerinde tüfekleri, işgal için İstanbul’a gelmişlerdi. 100 yıl sonra, Borusan İstanbul Filarmoni sanatçıları davet üzerine ve masrafları İngilizler tarafından karşılanarak ellerinde çalgı aletleri Londra’ya gittiler. İngilizlere konser verdiler.
İngilizler savaşın 100. yılı için Rus besteci Sergey Prokofiev’in torunu Gabriel Prokofiev’e bir keman konçertosu sipariş etmişler. Konçertonun dünya prömiyerini 29 Temmuz akşamı Şef Sascha Göetzel yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası seslendirdi. Konser, 1895’ten bu yana düzenlenen BBC Proms müzik festivali programında yer alıyordu.
Festivalin amacı, rahat bir atmosfer içinde, olabildiğince geniş kitlelere müzik sunmak. 1927’de BBC’nin sahiplendiği projede, her konserde bin dolayında düşük fiyatlı (5 İngiliz Lirası), ayakta bilet satılıyor. Konser BBC’de TV ve radyodan yayınlanıyor. Londra’da 1871’de inşa edilen Royal Albert Hall’deki konseri 1.200’ü ayakta, 6.100 müziksever izledi.

Cumhuriyet değerleri
Borusan İstanbul Filarmoni, Borusan grubunun bir “Kurumsal Kimlik Projesi”dir. Borusan’ın kurucusu Asım Kocabıyık “Cumhuriyet Değerleri”ne sahip çıkan, Atatürk sevgisi büyük bir girişimci idi. Cumhuriyet ilkeleri, Atatürk değerleri ülkeyi “Muasır Medeniyet Seviyesine Çıkartmak”tır.
Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası “Batı Medeniyetini Sahiplenen” her ülkede müzik yapabilecek bir orkestradır. Bu yıl Borusan’ın 70’inci, orkestranın 15’inci yılı.
Borusan’ın sanata, eğitime ve orkestraya verdiği desteği şimdilerde Ahmet Kocabıyık devam ettiriyor. Grup bu amaçla her yıl 15 milyon TL harcıyor. Kocabıyık Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Asım Kocabıyık’ın kızı Zeynep Hamedi, orkestranın devamlılığını ve gelişmesini sağlıyor.
Ünlü kemancı Daniel Hope’nin solist olarak katıldığı Gabriel Prokofiev’in bestelediği Birinci Dünya Savaşı üzerine keman konçertosu seslendirilirken, ben, rahmetli babaannemin anlattığı savaş sonundaki işgal hikâyelerini hatırladım.

Haberin Devamı

İngilizlerin askeri ve Türk orkestrası

Haberin Devamı

İşgal kuvvetleri Taksim Meydanı’nda.

İşgal altında idik...
Birinci Dünya Savaşı 28 Temmuz 1914’te başladı. 11 Kasım 1918’de bitti. Biz hem savaş boyu hem savaş sonu büyük kayıplar verdik. Babaannem 1918’de Boğaz’da sıralanan harp gemilerinden karaya çıkan İngiliz, Fransız ve İtalyan askerlerinin yaptıklarını, daha sonra İngiliz İşgal Kuvvetleri‘nin baskısını, işgale direnmek için Anadolu’ya geçen babamın arkasından İstanbul’u nasıl terk ettiğini anlatırdı.
O yılları İngilizler hatırlıyorlar da bizler nedense (belki mağlup olmanın acısıyla) tamamen unutmuş durumdayız.
Savaştan yenik çıkan Osmanlı’nın toprakları fiilen paylaşılmıştı. İngilizler Urfa, Antep, Maraş’ı işgal etmişti. İzmit, Eskişehir, Afyon, Samsun, Merzifon ve Batum’a asker çıkarmışlardı. Fransızlar Adana ve civarını, İtalyanlar Antalya ve Konya civarını işgal etmişti. Yunanlılar İzmir’e yerleşmişti. Ruslar 1914’ten 1918 yılına kadar Trabzon’da kaldılar. Biz bu topraklara Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlayan Milli Mücadele ile sahip olabildik.
Atatürk’ün Milli Mücadele’ye katılanlara moral vermek için söylediği “Geldikleri gibi giderler” sözü ile Ege’de yerleşim bölgelerini Türklerden temizleyen işgalcileri ülkeden çıkarmak için askerlere verdiği “İlk Hedefiniz Akdeniz’dir, ileri” komutunun önemini unutmayalım.
Bugün yaşadığımız bu topraklar Birinci Dünya Savaşı sonundaki işgal güçlerinden kolay geri alınmadı.