Kişi başı milli gelirde 10 bin dolar tuzağından nasıl çıkamıyorsak, enflasyonda da yüzde 10 tuzağından bir türlü çıkamıyoruz.
Enflasyon yüzde 5’lere inecek deniliyor. Ama enflasyon yüzde 10 civarında dolanmaya devam edip duruyor.
Ekim ayında yıllık enflasyon yüzde 8.96, gıda fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 12.56 idi.
Bugün TÜİK tarafından tüketici ve üretici fiyat endekslerinde kasım ayındaki değişim oranları açıklanacak. Bizler de her ay olduğu gibi “indi-bindi” muhabbetini sürdüreceğiz.
Enflasyon konusunda tartışmamız gereken, bizdeki enflasyonun nedenidir. Kemikleşmesinin nedenidir. Nasıl indireceğimizdir.
İktisattaki genel kabule göre “Enflasyon parasal bir olaydır. Para miktarı kısılırsa enflasyon sorunu çözülür.”
Kolay değil
Ne var ki söylemek kolay... Ama geliniz görünüz ki ”Viran olası hanede evlad-u iyal var”. Parayı kısınca enflasyon düşüyor ama büyüme de düşüyor. İşte onun için, arayış, “milli geliri düşürmeden, ülkede fakirliğe yol açmadan, enflasyonun nasıl düşürüleceğidir.”
Gerçekçi olalım. Birçok ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de enflasyonun gerisinde 2 sarmal var:
1) Enflasyon-Ücret sarmalı.
2) Enflasyon-Devalüasyon sarmalı.
Ekonomilerde ücret-fiyat spirali denilen bir gelişme vardır. Ücrete zam yapıldığında fiyatlar artar. Enflasyon ölçüsünde ücret artışı enflasyonu devamlı kılar.
Ekonomiyi yönetenler “Ne kadar gaddar olur, enflasyona rağmen ücretleri ne kadar kısarlarsa” enflasyon o ölçüde düşer. Avrupa ülkelerinde bu gaddarlık devamlıdır. Bizde de birkaç dönem bu yoldan enflasyonda gerileme sağlandı.
Şimdilerde hükümetler orta yolda kalmaya çalışıyorlar. Geçmiş enflasyonu ücretlere yansıtmama politikasını benimsediler. Onun için dar ve sabit gelirliler şikâyetçi.
Enflasyon eğer aynı ölçüde devalüasyona yol açıyorsa, döviz kurundaki artış bu defa enflasyonu artırıyor. Enflasyon ile devalüasyon birbirine bakarak yarışıyor.
İlaçlar acı
Bunun ilacı ise “döviz kuru çıpası”. Biz çıpayı bir defa denedik. Battık. Şimdilerde ekonomi yönetimi “açık” kur çıpası yerine, ”örtülü” kur çıpası uyguluyor. Döviz kurunu yükseltmemek için “faiz silahını” kullanıyor. Tanzim satışlarıyla işi idare etmeye çalışıyor.
Bütün bu anlatılanların özü şudur: Enflasyonu aşağıya mı çekmek istiyorsunuz:
- Halkın cebinden para alırken, enflasyon oranının üzerinde para alacaksınız.
- Halkın cebine para koyarken, enflasyonun altında para koyacaksınız.
Bunu söylemek kolay, yapmak zordur. Hele hele “ücret enflasyon sarmalına ve enflasyon devalüasyon sarmalına” alışmış bir ekonomide, kemikleşmiş enflasyonu kırmak için (1) Büyümeyi daha fazla yavaşlatmaya ve hatta bir süre fakirleşmeye yol açacak uygulamaları göze almak, (2) Devalüasyondan vazgeçerek dış ticaret dengesinin bozulmasına yol açmak, olacak işler değildir.
Sonuç: Yüzde 10 dolayındaki enflasyon kaderimiz oldu.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024