Günümüzde ekonomiyi döviz, altın fiyatından, borsanın gidişinden, faiz oranlarından izler hale geldik. Genelde hemen herkes enflasyonu, işsizlik oranlarını, milli gelirdeki büyümeyi biliyor. Bilinmeyen önümüzdeki yılda, daha sonraki yılda kişisel gelir giderin, şirketlerin gelir giderinin, ekonominin durumunun ne olacağı. Çünkü herkes ona göre pozisyon almak, planlama yapmak istiyor. İşte onun için bu günlerde herkes önüne gelene soruyor: Altın, döviz artar mı, ucuzlar mı? Alayım mı, satayım mı? Borsa ne olur? Hangi senetlerin değeri artar? Ben de bunun yanıtını bulmak için sordum, soruşturdum...
2018’de ekonomide nelerin olabileceğinin işaretini veren 2 önemli kaynak var: (1) Ekonominin bugünkü göstergeleri, (2) İktidarın niyeti ve hedefi.
Ekonominin bugünkü göstergeleri neler?
- Enflasyon % 12‘nin, üretici fiyatları artışı % 17’nin üzerinde. Gelecek yıl büyük ölçüde gerileme olasılığı yok.
- İşsizlik % 12 dolayında. Eylülden geriye 12 ayda 1 milyon 233 bin kişiye iş bulundu ama nüfus ve iş arayan sayısı o kadar artıyor ki, işsizlik gerilemiyor.
- Merkez Bankası’nın ve Hazine’nin faizi % 13 dolayında. Buna bağlı olarak ticari faizler yüksek.
- Ekonomi, talebe ve inşaata bağlı olarak büyüyor. 2017 büyümesi % 7 dolayında olacak. Büyük kamu projeleri ve konut yatırımları inşaatı ekonomiyi büyütüyor. Yıl sonuna doğru yatırım malı ve teçhizat ithalatındaki artış, kapasite kullanım oranları artışı sanayide canlanma işareti veriyor.
- İhracat artıyor ama ithalat daha hızlı artıyor. Bunun sonucu cari açık büyüyor. Ama sıcak para ve nereden geldiği belli olmayan para ile cari açık finanse edilebiliyor.
Ekonominin bu göstergelerine bakılarak bir projeksiyon yapıldığında 2018 yılının, 2017 yılındaki çizgide olabileceği söylenebilir.
İktidarın niyeti ve hedefi Orta Vadeli Program’da özetleniyor. İktidarın beklentileri, 2018 yılında:
- Büyümenin % 5.5’in üzerinde gerçekleşmesi,
- Sabit sermaye yatırımlarının % 5.5 artması,
- İşsizliğin % 10.5’e gerilemesi,
- Enflasyonun % 10’un altına inmesi şeklinde.
İktidar, büyümenin devam etmesini, enflasyonun ve işsizliğin aşağıya çekilmesini, ihracatın artırılarak dış ticaret açığının küçültülmesini hedef almış durumda.
Bugün işbaşında olan iktidar önümüzdeki yıl, daha sonraki yıl iktidarda kalacak. Bu iktidar orta vadeli planlarla ekonomideki hedefini belirliyor.
Pozisyon alırken bu hedefleri dikkate almak zorundayız.
EKONOMİ ANA GÜNDEM OLSA!
2018 yılında da ekonomideki değişimin yönünü ekonomik etkenlerden çok dış ve iç politikadaki etkenler belirleyecek. Ne var ki 2018 yılında da iç ve dış politikadaki değişim ve ekonomideki güncel dalgalanmalar ne olur ise olsun, ekonominin temek sorunu “cari açık sorunu” olacak.
Cari açık sorununun hafifletilmesi, tüketimde frene basmayı, harcamalarda kısıntıyı gerektiriyor. Hükümetler frene basmayı, tüketimi sınırlamayı göze alamadıkları için cari açık sorunu büyüyor.
2018 yılında cari açık sorununun uzantısı olarak:
- Dövizi daha güç, daha pahalı bulacağız. Döviz borçlanmalarında vade kısalacak. Bunun sonunda döviz fiyatı, enflasyondaki artıştan daha fazla artacak.
- Döviz fiyatının başta enerji girdileri olmak üzere ithal girdi fiyatlarındaki yükü nedeniyle tarım ve sanayi ürünlerinde maliyet artışı ve bunun sonunda üretici ve tüketici fiyatları artışı 2017 yılı çizgisinin altına inemeyecek.
- Türk ekonomisinin kendine özgü bir büyüme dinamiği var. Tüketime ve hizmetler kesimine dayalı büyüme 2018 yılında da devam edecek. En az % 3 büyüme gerçekleşebilir. Büyümenin % 3’ün üzerine çıkması da mümkündür.
- Yeni yatırımlardan çok KOBİ’lerde ve büyük sanayide kapasite artırımı ve ihracata dönük üretim arayışı devam edecek. Makine ve teçhizat ithalatında ve alımında, teknolojiye dayalı talep öne çıkacak.
- Üretici, araştırma geliştirme yapamasa da, teknolojinin açığını, makine ve teçhizat yenilerken kapatmaya çalışıyor. İşte bu nedenle, toplam makine ve teçhizat ithalatı ve harcamaları azalsa da toplam ithalat ve harcamalarda teknolojiye dayalı makine ve teçhizat ithalatı ve alımı öne çıkıyor.
- Hükümet yüksek faize karşı olmasına rağmen “Cari açık” sorununun baskısı ile “Yüksek faiz-Ucuz kur” politikasını devam ettirecek. Hükümet özellikle ihracata dönük üretimi artırma arayışında, sanayide teknolojiye dönük yatırımların finansmanında faizi ucuzlatıcı önlemleri sürdürecek.
- Sanayi üretimini artırmaya dönük yatırımlarda, girişimciler kredi bulmakta zorlanmayacaklar.
- Gerçekçi olalım, Türkiye’de gelir dağılımındaki çarpıklık düzelemiyor. Milli gelirin dağılımında nüfusun en alt kesimindeki % 5’lik bölüm, 4 milyon kişi, gelirin % 0.9’unu alırken en üstteki % 5’lik nüfus, gelirin % 21.4’ünü alıyor.
Bu tablo harcamalara yansıyor. Alt gelir dilimindekiler mutfak harcamalarını yeterince yapamazken, üst gelir harcamalarını artırabiliyor. İşte bunun sonucu olarak iç talep beklenenin üzerinde artabiliyor.
Sonuç olarak, 2018 yılında büyüme şöyle veya böyle devam edeceğine göre, kriz riskinden söz edilemez.
Maliyet artışları olsa da sanayide yenileme, kapasite artırımı yatırımları devam eder. Üretim artışı sürer. 2018 yılı 2017 yılından daha iyi olur, daha kötü olmaz.
BÜYÜMEDE LOKOMOTİF ‘SANAYİ’
Büyümenin, ekonomide sürdürülebilir kalıcı canlanmanın, ülke genelinde istihdam ve gelir artışının lokomotifi sanayidir.
Sanayi günümüzde “Komşuda gördüğün makineleri satın al. Komşu ne üretiyorsa üret” basitliğinin dışında gelişiyor. Sanayi dediğimizde önce makineyi belledik. Sonra teknoloji’den söz edilmeye başlandı.
Kısaca teknoloji dediğimiz gelişmenin arkasında endüstrinin tüm çözümleri var. Dijital çözümler var. Bilgisayarlı kontrol sistemi, fabrika otomasyonu var. Akıllı otomasyon çözümleri, robot bileşenleri, tam otomasyon tesisleri var.
Yazılım, donanım, mekanik bileşenleri kapsayan yatırımlar, Sanayi 4 diye adlandırılan dijitalleşme, akıllı robotik, mobil lojistik, insan-makine uyuşumu var. Biz uzun yıllardır yabancı ve yerli sermayenin ekonomik büyüklükte, ihracata dönük sanayi yatırımları gerçekleştirmesini bekliyoruz. Buna karşılık, sınaî gelişme KOBİ’lere, ekonomik gelişme inşaata bağlı durumda.
‘KOBİ’LER İLE İNŞAAT ÖNDE
Gerçekleri göreceğiz. Gerçeklere göre pozisyon alacağız. Mademki önümüzdeki yıl KOBİ ve inşaat gene ekonominin çekici sektörlerini teşkil edecek. Acaba KOBİ ve inşaat kesimlerinin özelliklerinden nasıl yararlanılabilir? Kısa dönemde KOBİ’lerin özelliklerini, güç haline getirmemiz gerekiyor. Arayışımız “ekonomik ölçekli büyük sanayi yatırımları”. Ne var ki büyük ölçekli sanayi üretimi “marka” demek. Pazarlama demek. İhracat demek.
KOBİ’lerde “marka” ihtiyacı yok. Eğer, teknolojiden yararlanabilirler, piyasayı iyi değerlendirebilirlerse, ”tedarikçi” olarak içerideki sanayi kuruluşları kadar, dışarıdaki sanayi kuruluşları için de üretimlerini geliştirebilme şansına sahipler.
KOBİ’lerin daha kolay karar alma, değişime uyabilme ve pazar bulma imkânları var. Büyük sanayi kuruluşlarının “marka” yaratmaları zorunlu. Markası olmayan, dağıtım kanallarını kuramayan büyük sanayi kuruluşlarının iç ve dış pazarda alıcıya doğrudan ulaşmaları zamana ve yatırıma bağlı.
Özellikle dışa dönük sanayileşmede KOBİ’ler, teknoloji güçlerini artırmaları halinde tedarikçi olarak büyümeleri, bu büyümenin sürmesi halinde büyük sanayi kuruluşu haline gelerek, “marka“lı üretime geçme imkânına sahipler. KOBİ’lerde teknolojik gelişim, ihracat yeteneği giderek artan işletmeler oluşmasını sağlayacak.
Enerjinin kritik rolü
Hükümet savunma sanayi gelişmesine ağırlık veriyor. Savunma sanayi genelde teknoloji ağırlıklı bir sanayi kolu. Uygulanan üretim metodunda KOBİ’lerden yararlanılıyor. Bu ise KOBİ’lerde ileri teknolojiye dayalı yatırım ve üretim programına geçmenin yolunu açıyor.
Enerji yatırımları gelecekte de önemini koruyacak. Kömüre verilen önem kömür çıkarmada, kömürün ısı değerinin yükseltilmesinde, temizlenmesinde, enerjiye dönüştürülmesinde yeni teknolojilerin kullanımını zorunlu kılıyor. Rüzgâr, güneş ve jeotermal enerji alanları yüksek teknoloji kullanımlı alanlar.
Tüm alanlarda dönüşüm planı
Dönüşümün esası daha fazla kâr etmektir. Bütün dönüşümlerin hedefi daha fazla kâr etmektir. “Sanayi 4 dönemi başlıyor. O halde teknolojiye önem verelim” diyerek teknoloji yatırımı yapılmaz.
Teknoloji moda değildir. Teknolojinin işletmede kârlılığın büyümesine katkısı ne olacak? Önemli olan budur. Brüt kâr malın satış fiyatı ile satılan malın maliyeti arasındaki farktır.
İşler iyi gidecek mi? Talep olacak mı? Satışlar nasıl olacak? Para tahsil edilecek mi? Borçlar ödenebilecek mi? Bütün bunları dikkate alarak pozisyon almak, planlama yapmak önemlidir.
‘TL’NİN YANINDA DOLAR TAŞINIYOR
Ekonomi çok yönlü, insan odaklı bir sistem. Günümüzde dünyanın diğer ülkelerinin yarattığı manyetik alandan etkileniyor. Pusulayı tutturmak zorlaşıyor. Pusulada sapmalar oluşuyor. Türkiye ekonomisinin iki temel sorunu var: Cari açık ve çift para sorunu. Milli Gelirin % 80’nini tüketiyoruz. % 25’i yatırım için kullanıyoruz. 5 puan açık veriyoruz. Tüketimi % 75’e indirdiğimizde cari açık sorunu kalmayacak.
Türkiye’de Türk parası ile döviz yan yana işlem görüyor. Bizde Türk parası dövize karşı birçok önemli fonksiyonunu kaybetti. İnsanlar ceplerinde Türk parası yanında dolar taşıyor. Birikimler dolara bağlanıyor. Dolarla alış veriş yapılıyor. Türk parasına dayalı ekonomi politikaları yöneltmek imkanı yok oldu.