Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Başbakan Erdoğan 12 yıldır Türkiye’yi idare ediyor. Şimdi Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturunca çok şey değişecek. Hükümet ve bürokrasi yeniden şekillenecek. Ekonomide ise risk yok

Dünkü seçimden sonra tek bir şey değişmeyecek: 12 yıldır Türkiye’yi Başbakan olarak Sayın Tayyip Erdoğan idare ediyordu. Bundan sonra Cumhurbaşkanı olarak gene Erdoğan idare edecek. Başbakanlık koltuğunda otururken Erdoğan’ın ülke yönetiminde hedef ve uygulamaları ne idi ise, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda da aynı hedef ve uygulamalar içinde olacak.
Çok şey değişecek. Hükümetin, bürokrasinin yapısı yeniden kurulacak. Başkanlık sistemine geçmeden başkanlık sistemi uygulaması arayışında, Cumhurbaşkanı’nın Başbakan, bakanlar ve bürokrasi ile ilişki ağı yeniden kurulacak.
Öncelikle Bakanlar Kurulu ile Cumhurbaşkanı arasındaki ilişkiler ve bağ konusunda yapılanmaya gidilecek.
* Bakanlar ve bürokrasi ya doğrudan Cumhurbaşkanı’na rapor verir hale gelecek.
* Ya önce Cumhurbaşkanı’na sonra Başbakan’a rapor verilecek.
* Ama şu kesin ki, Cumhurbaşkanı bakanlar ve bürokrasi ile doğrudan ilişki içinde olacak.

Son mercii Erdoğan
Cumhurbaşkanı’nın etkin olabilmesi, iç ve dışarıda olanları anında izlemesini zorunlu kıldığına göre, Cumhurbaşkanı bakanlıklar ve bürokratik kadrodan devamlı yararlanma durumunda olacak.
Bu olmaz ise Cumhurbaşkanı’nın bakanlıklardan ve üst bürokrat kadrodan ayrı kendine bağlı ‘başkanlık’ ofisleri oluşturulması ihtiyacı ortaya çıkacak.
Başbakan olarak bugüne kadar ülkenin her türlü sorunu ile ilgilenen, her sorunda son karar mercii olan Sn. Erdoğan’ın bu politikasını Başbakan olarak yürütmesi kolay idi. Cumhurbaşkanı olarak aynı politikayı sürdürmesi, Başbakan’ın devreden çıkmayı kabul etmesi ile mümkün olabilecek.

Haberin Devamı

Dış politika ekonomiyi etkiler

Önümüzdeki dönemde ülke içindeki ayrımcılıktan kaynaklanan gerginliğin yumuşatılması önem taşıyor. Türkiye’de yaşayanların kamplaşması, ayrışması sosyal huzur kadar ekonomik yaşamı da olumsuz etkiliyor.
Komşu ülkelerdeki kanlı çarpışmalar sadece dış ekonomik ilişkileri bozmuyor, ekonomiye yük getirecek çok sayıda sığınmacının sokakları doldurmasına yol açıyor.
Daha da önemlisi, değişik nedenlerle ABD, Almanya, Fransa gibi Batı ülkeleriyle ilişkinin soğuması, Rusya gibi büyük komşu ile ilişkilerin gevşetilmesi, çevredeki müslüman ülkeler ve İsrail ile ilişkilerin kesilmesidir.
Türkiye’nin bölgesel bir güç olarak, küresel piyasalarla finansal ve ilişkileri giderek ağırlık kazanan bir ülke olarak dış politikasındaki sorunları azaltmaya yöneltmesi zorunludur.
Çünkü Türkiye ekonomisi döviz için, ihracat için, petrol ve gaz için dışa bağımlıdır. Bu bağlar kesildiğinde ekonominin bugünkü çizgide kalması imkânı ortadan kalkar.

Haberin Devamı

Uyum sürecinde ne olacak?

Sayın Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturunca ekonominin dümeninden elini çekmeyeceğine göre, bugüne kadarki ekonomi politikalarında esas itibariyle değişiklik olmayacak. Sn. Erdoğan:
* Faizin aşağıya çekilmesi konusundaki israrını sürdürecek. Enflasyonun faize bağlı olduğu inancını koruyacak.
* Büyük inşaat projelerinin tamamlanmasına ve yeni büyük inşaat projelerine önem verecek.
* Özel sektörde konut yapımının ekonomideki ağırlığının devamını sağlayacak.
* KOBİ yatırımları ve üretimi ile yetinerek, ekonomik büyüklükte imalat sanayi projelerine ilgi duymamaya devam edecek.
Başbakan kim olur?
AK Parti iktidarı döneminde 12 yıldır hükümetler kurulurken Başbakan’ın kim olacağı, ekonomiden sorumlu bakanların kimler olacağı merak edilmedi. Sn R.T. Erdoğan’ın başbakanlığı belli idi. Ekonomi kadrosu belli idi.
Şimdi ise Başbakan’ın kim olacağı, yeni ekonomi ekibinin kimlerden kurulacağı merak ediliyor. Anlaşıldığı kadarıyla bugüne kadar ekonomiyi yöneten kadrolarda ciddi değişiklikler olacak. Ana ekonomi politikaları değişmese bile, başbakanın ve ekonomiden sorumlu bakanların değişmesi, belli bir süre ekonomide uyum sürecini zorunlu kılacak.
Madem ki çok şey değişecek, acaba ekonomide ciddi riskler ortaya çıkar mı? Kriz çıkar mı? Döviz patlar mı? Enflasyon tırmanışa geçer mi? Büyüme yavaşlar mı? İşsizlik artar mı? Çok şey değişse de ekonomi “bugünkü çizgisinde” yürüyecek. Bizim ekonomimiz için en önemli sorun döviz sorunudur. Döviz musluğu (politik nedenler ile) sonuna kadar kapanmadıkça bu ekonomi batmaz. Su üzerinde yüzer. Bizim kısa dönemde borç ödeyememe riskimiz yok.
Döviz girişindeki yavaşlama, döviz fiyatını artırır. Bu da ekonominin sonu olmaz. Döviz sorununa bağlı ikinci büyük risk enerji ürünleri ithalatının tıkanmasıdır. Burada da döviz kadar politik ilişkiler önemlidir. Enflasyon, büyüme, işsizlik oranlarında kısa sürede değişiklik olmaz.

Haberin Devamı

Peki iş alemi ne umuyor?

İş alemi, girişim gücünü, sermaye ile yoğurarak yatırım yapan, üretim yapan, iş yaratan kesimdir. İş aleminde hedef kârdır ama kâr zararın ortağıdır. Çark bir gün durur veya tersine döner ise risk ortaya çıkar. İnsanlar, şirketler, bankalar bir günde batar.
İş alemi istikrar istiyor. İstikrar, ekonomi politikalarında istikrar, hükümetin iş alemi ile ilişkilerinde istikrar demektir. İş alemi hukuk sisteminin, vergi sisteminin, kredi sisteminin tarafsız olmasını, adil olmasını istiyor.
İş alemi devlet gücünü kullananların iş yapanlar arasında ayrım yapmamasını, taraf tutmamasını, bizden - onlardan ayrımına gitmemesini istiyor.
Sn. R.T. Erdoğan’ın Başbakanlık döneminde, daha sonra yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimi dönemindeki ayrımcılığı kaşıyan davranışlarının sona ermesini istiyor.
İş alemi Cumhurbaşkanı’nın tüm iş aleminin Cumhurbaşkanı olmasını istiyor.
Devlet fabrika kuramayacağına, üretim yapamayacağına, sanayide istihdam yaratamayacağına göre, Cumhurbaşkanı ülke kalkınmasını iş aleminin tamamını peşine takarak yapmaya mecbur demektir.
İş alemi Cumhurbaşkanı’nın, “Benden olanlar peşimden gelsin, öbürleri ne yaparlarsa yapsın” demesi halinde ülkenin gelişmesinin imkânsız olduğunu hatırlatmak istiyor.

Ayşe Hanım Teyzem’in beklentisi ne?

Ayşe Hanım Teyzem “şu ahir ömründe” ele güne muhtaç olmadan, aç açıkta kalmadan, huzur içinde yaşamaktan başka bir şey düşünmüyor.
Damadı, kızı işsiz kalmasın, torunu iyi okusun, evde tencere kaynasın istiyor. “Yurtta sulh, dünyada sulh” istiyor. Ülkenin bölünmemesini, ülkenin başının derde girmemesini istiyor. Kavgadan, politikacılar, cemaatler arasındaki atışmalardan rahatsız oluyor. Polise, mahkemeye güvenmek istiyor. Hastanelerin daha iyi olmasını, suyunun akmasını, elektriğinin yanmasını istiyor.
Ayşe Teyzem, milletvekili seçerken de bunları bekliyordu. Dün oy kullanırken de kafasında bunlar vardı.
Ayşe Hanım Teyzem’in bu isteklerinin adresi bugüne kadar Başbakan olarak Sn. R.T. Erdoğan idi...
Ayşe Hanım Teyzem’in kafası karışmış durumda. Çünkü Sn. Erdoğan, Ayşe Hanım Teyzem’e “Bundan sonra da ne isteyeceksen, benden isteyeceksin. İsteklerinin adresi gene benim. Başbakan olarak değil, Cumhurbaşkanı olarak benim” diyor.