Cari açığımız (döviz açığımız) düşüyor. Açığı kapatacak ölçüde net sermaye girişi yok. Net sermaye girişi başlayamadı. Açığı “Nereden Geldiği Belli Olmayan Döviz” ile kapatabiliyoruz.
n Biz normal dönemlerde her ay 5-6 milyar dolar dolayında açık verirdik. Açıktan fazla döviz girişi olurdu. Döviz girişiyle açığı kapatır, kalanı döviz rezervine eklerdik. Bu temmuz ayında açık 2.6 milyar dolara kadar geriledi. Ama sermaye hareketiyle ülkeye net döviz girişi sadece 873 milyon dolar oldu. Açığı nereden geldiği belli olmayan 1.9 milyar dolarla kapattık.
Yılın ilk 7 ayında açık 26.7 milyar dolar. Sermaye hareketiyle ekonomiye net döviz girişi 20.0 milyar dolar. Sağ olsun nereden geldiği belli olmayan 8.2 milyar dolar... Küçülen açık ancak böyle dengelenebildik.
Temmuzdan geriye 12 aylık (yıllık) kümülatif cari açık 48.5 milyar dolar olarak Ocak 2013’ten bu yana en düşük rakama geriledi - Yıllık açık 2013 sonunda 65 milyar dolardı. Temmuz ayı itibariyle cari açıktaki toplam 15.7 milyar dolar iyileşmenin yaklaşık yarısı altın ticaretinden kaynaklandı. (Altın hariç hesaplanan cari açık ise yıl sonunda 53 milyar dolar iken 45 milyar dolara gerilemiş oldu.)
2008 krizi öncesine dönemde, 2005-2007 yıllarında ekonomi ortalama yüzde 6.5 oranında büyürken, cari açık/GSYH oranımız ortalama yüzde 5.5 dolayında idi.
Bu yıl ekonomi ortalama yüzde 3 dolayında büyürken GSYH’nin yüzde 6’sı kadar cari açık vereceğiz
Büyümenin yarı yarıya düşmesine rağmen cari açık/GSYH oranımız aynı çizgide. Demek ki sadece büyümeden vazgeçmekle cari açık (döviz açığı) küçültülemiyor.
Cari açıktaki gerilemenin sonuna geldik. Bu yılı 45-50 milyar dolar cari açıkla kapatacağız.
Türkiye’ye net para girişi düşmeye devam ediyor. Bizim ekonomimiz, dış sermaye girişine dayalı bir ekonomi. Ekonomimiz ne kadar çok sermaye girişi olursa o kadar büyüyebilir duruma geldi. İhracatı daha hızlı artıracak bir üretim yapısı kurulamadı. Sermaye girişinin yavaşlaması büyümenin daha da yavaşlamasına yol açacak.
Bu tablo karşısında oturup düşünmeliyiz:
1) Frene basarak cari açığı küçültüyoruz. Ama cari açık küçüldükçe de büyüme geriliyor. Daha ne kadar frene basabiliriz? Frene basarak cari açığı küçültürken, cari açığa yol açan çarpıklıkları düzeltmeyi ihmal ettik. Ediyoruz.
Cari açığın nedeni tarım ve sanayide ithalata bağlı hale gelen üretim yapısıdır. Cari açığın nedeni, sanayileşmede ülkenin KOBİ tarlasına dönüşmesidir. Yatırımların yarısının inşaata gitmesidir. Tarımda, sanayide üretimin artması, ekonomik ölçekte, verimli, ileri teknolojiye dayalı olarak çalışan işletmelerle mümkün olabilir. Küçük tarım ve sanayi işletmelerinin verimli çalışabilmesi, araştırma ve geliştirmeye kaynak ayırabilmesi, imkânsızdır.
Demek ki öncelikle yatırım ve üretim yapımızı değiştirmemiz gerekiyor.
2) Ne kadar küçültürsek küçültelim, orta dönemde cari açığımız olacak. Bu açığı kapatmak için dış kaynak bulmamız gerekiyor. Küresel para hareketleri o kadar büyük ki bu para hareketi içinde Türkiye’nin ihtiyacı at ile deve değil. Ama Türkiye’ye para gönderecekler iki şeye bakıyor. (1) Güven-risk (2) Verim-faiz. Bizim verimimiz ve faizimiz yüksek ama güven ve risk konusunda özürlüyüz. Türk Lirası’nın değerinin oynaklığı, yurda giren dövizlerin tüketimde, inşaatta, verimsiz kamu projelerinde kullanılması, Türkiye’ye para göndereceklerin ellerini bağlıyor.
Yatırım, üretim politikalarımızı değiştirmeden, üretime ağırlık vermeden cari açık çıkmazından kurtulamayacağız. Eskiden cari açık büyük amafinanse edebiliyoruz deniliyordu. Şimdi cari açık küçüldü ama açığı kapatacak kadar döviz girmiyor.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024