Antakya yakınında Amik Ovası’nda, Asi Nehri kıyısında, milattan önce 2 bin yılında var olan Antik Alalah’tan, Mukiş Krallığı’nın kalıntılarından, bu alanda yapılan kazılardan çoğumuzun haberi yok. Çoğumuz da bu gibi konulara ilgi duymuyor.
Antik Alalah (yeni adıyla Tel Açana Höyük), Anadolu, Yakındoğu ve Doğu Akdeniz Tunç Çağı kültürlerine ait bulguların açığa çıkarıldığı bir kazı alanı. Orta ve Geç Tunç çağlarında Mukiş Krallığı’nın başkenti olan Antik Alalah’ta 1936-1939 ve 1946-1949 yıllarında British Museum adına kazı yapan İngiliz arkeolog Sör Leonard Woolley kıymetli heykelleri ve kalıntıları alıp Londra’ya götürdü. Şimdilerde bunlar British Museum’da sergileniyor.
Kazılarda MÖ 3400-1194 arasına tarihlenen 17 kültür katı (17 katman) bulundu. Kazılar Mezopotamya ve doğusu ile Ege ve batısı arasındaki kültür etkileşimini göstermesi ve Amik Ovası’nın kronolojisini vermesi bakımından önem taşıyor.
Höyüğün dördüncü katında bulunan ve MÖ 15. yüzyıla tarihlenen çok katlı saray. Sarayın odalarında bulunan, Hurri dilinde yazılmış tabletler çok değerli. Alalah yaklaşık MÖ 1200’de denizden gelen halklarca yok edildi. Şimdilerde kazıları Koç Üniversitesi sürdürüyor.
O
Doğalgazda fiyat sorununun ötesinde, ihtiyacımız kadar gazı bulabilme sorunumuz var. Çünkü mevcut bağlantılarla ihtiyacımız olan doğalgazı ucu ucuna temin edebiliyoruz.
Tüketimi azaltma şansımız yok. Doğalgaz tüketimimiz artıyor, buna bağlı olarak ithalat gereği artıyor.
Elektrikte gaza dayalı olarak üretim yapan santrallerde gaz tüketiminin azaltılması imkânsız.
- Elektrik talebinin hızla artması nedeniyle gaz kullanan santrallere bağımlılık azalmayacak, artacak. Yeni gaz santralleri kurulacak.
- Konutlardaki gaz tüketimi azalmayacak, artacak.
- Gazın ulaşamadığı çok sayıda şehir var. Bunlara da gaz bağlanacak. Gazın eriştiği şehirlerde ise yeni aboneler gaz kullanmaya başlayacak.
- Sanayi sektörü büyük gaz tüketicisi. Üretimdeki duraklama nedeniyle sanayide gaz tüketimi artmadı. Sanayide hareket başlayınca ,tüketim artacak.
Bundan öncekiler gibi 2015 yılı Orta Vadeli Programı da, Mali Plan’ı da, “yenilik, değişiklik” getirmeyen, “böyle geleni böyle götürmeyi hedefleyen” bir ekonomi ve maliye politikasını yansıtıyor. Eğer “mevcut şartlarda istikrar” bekleyişi var ise bu program ve plan bu günkü şartları sürdürecek, “istikrar program ve planıdır”.
Yok eğer, “fırsat bu fırsat” seçim sonu, ekonomi ve maliye politikalarında yapısal değişim zamanıdır, bekleyişinde olanlar var ise programda da planda da “değişim” ile ilgili hiçbir işaret yoktur.
Hatırlatmakta yarar vardır: Orta Vadeli Program (OVP) ve Mali Plan, (1) kamu sektöründe ekonominin temel dengelerinin kurulması, (2) özel kesimdeyse şirketlerin, halkın önünü görmesi için önemlidir. Önce OVP’deki büyüklükler belirlenir. Sonra buna dayalı Mali Plan hazırlanır. OVP’nin püf noktası, “Kaynaklar/Harcamalar” dengesini iyi kurabilmektir.
Büyüme ne olacak? Gelirlerin ne kadarı tüketime, ne kadarı yatırıma gidecek? Dolar fiyatı nasıl değişecek? Enflasyon inecek mi, çıkacak mı? Bunlar OVP’de gösterilir.
Yeni dönemde ne bekleniyor?
Bu temel dengelere dayalı Mali Plan’da ise devletin gelir ve harcamalarının nasıl olacağı belirtilir. Bütçe
Maliye Bakanı, Haydarpaşa gar binasının özelleştirme programında olduğunu tekrarladı. Özelleştirme gelirlerinin 70 milyar dolara ulaştığını belirtti. Özelleştirme İdaresi’nin (ÖİB) yayımladığı bilgiler ise farklı. ÖİB’in yayımladığı rakamlara göre 2014’ün ilk yarısına kadarki özelleştirme gelirleri 60 milyar dolar.
“Haydarpaşa gar binası”nın özelleştirilmesindeki “ısrarın” nedenlerini Başbakan ve bakanlar açıklasalar da biz de rahat etsek. Hükümet sadece gelir penceresinden bakarak, satılabilir tüm kamu varlıklarını “özelleştirme” kapsamında, paraya çevirmemelidir. Varlık satışıyla kamu işletmelerinin özelleştirilmesi farklı şeylerdir. Kamu varlıklarının satışı, kamu mülkünün kul mülküne çevrilmesi demektir.
Haydarpaşa gar binası kamunun mülküdür. Üç kuruş (veya birkaç milyon dolar) uğruna Haydarpaşa kul mülküne çevrildiğinde, o mülkten sadece mülk sahibi faydalanacak.
Üç para için değer mi?
İstanbul en büyük şehrimiz. Haydarpaşa bu büyük şehrin en görkemli binası. Bu binadan yıllardır İstanbul’a trenle gelenler, İstanbul’dan trene binenler yararlanıyor. Her büyük şehir nasıl tren istasyonunun görkemiyle övünürse, biz de Haydarpaşa ve Sirkeci gar binalarının
Kastamonu’nun Cide ilçesinin 85 köyü var. Kethüda (Kargalar) köyü, Cide’ye 17 km. Akçaköy ile Çavuşköy arasında 60 haneli bir köy. Köylüler atalarının yıllar önce Kafkasya’dan göçenler olduğunu söylüyorlar. Hanelerin çoğu ahşap, eski yapı. On kadar bina yenilenmiş durumda. Kış aylarında sadece 15-20 hanede yaşam sürüyor.
Köyde kış aylarında yaşayanların tamamı yaşlı köylüler. Veya daha önce başka şehirlerde çalışdıktan sonra emekli olarak köye dönenler. Köy halkının çoğu, gençlerin tamamı İstanbul’da yaşıyor. İş bulan İstanbul’da çalışıyor.
Köyü Cide’ye bağlayan yolun yarısı asfalt, yarısı çakıl. Köyün suyu yok. Kaymakamlık malzeme verir ise köye dağdan su getirilecek ama köy malzeme listesinde 17’inci sırada. Daha çok bekleyecek. Bu yıl çeşme kuruduğu için hayvanları sulamakta bile zorlanıyorlar.
Köyde devamlı yaşayan hanelerin beşer onar büyükbaş hayvanı var. Toptancılar, sütü litresi 1 liradan satın alıyor.
Üretim diye bir şey yok
Köylünün geçim kaynağı üretim değil, çünkü üretim diye bir şey yok. Tarlalar boş. Köyde yaşayanlar emekli maaşları ile diğer şehirlerde yaşayan yakınlarının gönderdikleri paralar ve sosyal yardımlarla geçiniyor.
(Anadolu’da neler olup bitiyor? Durum nedir diye merak edecek olanlara, gerçek bir köy hikayesi.)
Tokat’ın Zile’sinin bir köyündeyiz. Köyün ismini vermiyorum. Çünkü kimsenin bu yazıdan rahatsızlık duymasını istemem.
İstanbul’da inşaat kalfalığı yaptıktan sonra köye yerleşen, inek yetiştiren Selahattin Usta anlatıyor:
Bizim köy halkı Kafkas göçmenidir. Halk şimdilerde silme Tayyip’çi oldu. Geçen seçim CHP’ye 45 oy çıkmıştı. Bu seçim 15 oy çıktı. Komşuda Alevi kardeşlerimizin yaşadığı bir köy var. Oradan bile CHP’ye oy çıkmaz oldu.
Köye gazete falan gelmiyor. Her evde TV var. Hem de son model, plazma TV. Akşamları erkekler tartışma programlarını izliyor. Artık Kemal Sunal, Fatma Girik, Türkan Şoray filmi modası geçti. Dizi olarak sadece Şafak Tepe’yi izleyenler var.
Tayyip Bey’in hiçbir konuşmasını kaçırmıyorlar. Tartışma programlarını veya Tayyip Bey’in konuşmasını kaçıranlar ertesi gün kahvede tartışma programlarında ne oldu, Tayyip Bey ne söyledi diye birbirine soruyorlar.
Bayramda öncelikle aile büyükleri ziyaret edilir. Onların gönülleri ve hayır duaları alınır. Ölmüşler hatırlanır. Sonra da gezilir.
İstanbul’da olanlara, İstanbul’a yolu düşeceklere bu bayram için “Bayram gezmesi” tavsiyem var.
İster sabah, ister öğleden sonra yola çıkınız. Tercihan metro ile Tünel durağından Galatasaray’a doğru yürüyünüz. Galatasaray’a gelmeden Tepebaşı’na sapınız. Pera Müzesi’nin altındaki Pera Kahve’de bir bardak çay veya bir fincan kahve içiniz.
Pera Müzesi binası, 1893’den 1970’lere kadar müşteri ağırlayan Hotel Bristol binasıdır. Pera Kahve’nin, otelden kalma ‘art déco’ nefis bir salonu var. Çayınızı, kahvenizi içerken hem dinlenir, hem de Beyoğlu’nun havasına girersiniz.
Pera Müzesi’nde ‘Sokakların Dili-Graffiti-Sokak Sanatı’ sergisi var. Değişik salonlarda Kesişen Dünyalar; Elçiler ve Ressamlar sergisi, Kütahya Çini ve Seramiklerinden Kahvenin Serüveni sergisi ve Osman Hamdi Bey sergisi de devam ediyor.
Galerist’de ‘Özçekim’
Yarın Kurban Bayramı başlıyor. Müslümanlar kurban kesecek. Ama çok kişi Kurban Bayramı nedir, kurban neden kesiliyor, kurban nasıl kesilir, bilmiyor. Bilenlerden öğrendiklerimi her bayram öncesi aktarmaya çalışıyorum. Daha önce yazdıklarımı ise hatırlatmak için tekrarlıyorum...
1) Kuran’da bayramdan değil, “kurban”dan söz edilir.
Kevser Suresi’nin 2’nci ayetinde “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” buyurulur.
Hacc Suresi’nin 36’ncı ayetinde “İşte, kurbanlık deve ve sığırları Allah’ın size olan nişanelerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Bağlı halde keserken üzerlerine Allah’ın adını anın. Yan üstü düşüp ölünce onlardan yiyin. İsteyene de istemeyene de verin. Şükredersiniz diye onları böylece sizin buyruğunuza verdik” denilir.
Hacc Suresi’nin 37’nci ayetinde, “Bu hayvanların ne etleri ve ne de kanları Allah’a ulaşacaktır. Allah’a ulaşacak olan ancak sizin O’nun için yaptığınız gösterişten uzak amel ve ibadettir. Size doğru yolu gösterdiğinden, Allah’ı yüceltmeniz için onları böylece sizin buyruğunuza vermiştir. Ey Muhammed. İyilik yapanlara müjde et” buyruğu yer alır.
Kuran’da bunlar dışında “kurban” ile ve “Kurban Bayramı” ile ilgili başkaca buyruk