Sabiha Gökçen Havalimanı’nın 2028 yılına kadar işletme hakkı yüzde 100 Malezya sermayesiyle kurulan bir şirketin oluyor.
2008 yılında 3’lü bir konsorsiyum 1 milyar 932 milyon euro ödemeyi vaat ederek Sabiha Gökçen’in 20 yıllık işletme hakkını elde etti. Konsorsiyumda Malezya sermayeli MAHB firmasının yüzde 20, Hindistan sermayeli GMR firmasının yüzde 40 ve Türk firması Limak’ın yüzde 40 payı vardı.
Bu ihaleden önce havaalanının pistleri inşa edilmişti. 25 milyon kapasiteli ufak bir yolcu salonu vardı. Pistlerin ve küçük yolcu salonunun mülkiyeti ve işletme hakkı Savunma Sanayi Müsteşarlığı’na (devlete) aitti. 20 milyon yolcu kapasiteli terminal projesi için yarışma yapıldı. Doğan Tekeli ve arkadaşlarının projesi yarışmayı kazandı. Konsorsiyum 336 milyon euro’ya terminali ve ek tesisleri tamamlattı. Havalimanı 31 Ekim 2009 tarihinde işletmeye açıldı.
Geçen yıl sonu Malezyalılar Hintli ortağın yüzde 40 hissesini 225 milyon dolara satın aldı. Şimdi de Limak’ın yüzde 40 hissesini 285 milyon euro’ya satın alarak havalimanının 2028 tarihine kadar işletme hakkına tek başlarına sahip oluyorlar. (Fiyatlar ve euro-dolar birimleri konusunda kesin bilgi yoktur. Bu bilgiler kamuya
Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet döneminde uyguladığı ekonomi politikaları bu ülkede sanayileşmenin ve tarımdaki gelişmenin temelini oluşturdu.
Milli Mücadele’yi izleyen yıllarda, bu ülkede sermayenin olmadığı, tecrübenin bulunmadığı günlerde devlet, “çaresizliğe teslim olmadan çözüm üretti”. “Mustafa Kemal Atatürk’ün devletçiliği niyetin değil, zaruretin neticesidir.”
Cumhuriyet’in ilk yıllarında, Mustafa Kemal Atatürk döneminde:
Devletin oluşturacağı sanayi tesislerinin denetimi ve mali yapılarını düzenlemek amacıyla Sanayi Ofisi ve Sanayi Kredi Bankası, yer altı kaynaklarını ve doğal kaynakları işlemek ve elektrik enerjisi üretmek için de Etibank kuruldu.
1934 yılında Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nın uygulanmasına başlandı.
AKP Midyat İlçe Başkanı Avukat Melih Güneştan’a “Durum nedir ?” diye sordum. ”Midyat’ın tek gelir kaynağı iç turizm hareketi. Bugün pazar. Midyat’ta normal olarak 5 bin turist olması gerekirdi... Halbuki bugün Midyat’a gelenlerin sayısı yetmişi geçmez” dedi.
Bir gün önce de Mardin’de Bülent Erdolu, “Bu bölgeyi turizm kalkındırıyordu. Sadece Mardin’de yatak sayısı kısa sürede 2 binden 8 bine çıktı. Yılda 1 milyon ziyaretçiye ulaştık. Ama son olaylar yüzünden bölgeye turist gelmez oldu” demişti.
Dönüşü Batman’dan yaptık. Batman eski canlılığını kaybetmiş. Bölgede “fırtına öncesi insanların evlerine kapandıkları“ izlenimi veren ağır bir hava var.
Sezarın hakkı Sezar’a... Mehmet Şimşek, Maliye Bakanı olarak değil, bu bölgenin insanı olarak, son yıllarda karısını yanına alarak hafta sonları bu bölgede köşe bucak dolanıyor. Bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınmasına çaba gösteriyor... Her ne kadar teşvik tedbirlerinin işe yaradığını söylüyor, açılan tekstil ve giyim tesislerini sıralıyor ise de bölge hâlâ tarım, arazi rantını harcıyor, iç turizmdeki gelişmenin meyveleriyle yetiniyor. Oteller dışında göze çarpan en önemli yatırımlar konut yatırımları.
Mardin, Midyat ve Batman’da
Dünyada servetin yüzde 62.8’i finansal, yüzde 53.7’si gayrimenkul gibi finans dışı... Bu iki oranın toplamı yüzü aşıyor, çünkü işin içinde borçlanma da var. Türkiye’de ise servetin yüzde 19.5’u finansal, yüzde 90.3’ü finans dışı. Yani halkımız serveti gayrimenkule bağlamış
Türkiye’de toplam serveti 2000 yılında 383 milyar dolar iken 2013’te 1.061 trilyon dolar oldu. Böyle bir artış hızı çok nadir. Türk halkının finansal serveti aynı, fark gayrimenkul servetindeki artıştan... Bu durum insanların varlıklı hissetmesine imkân sağlıyor
Servet; gelirden, finansal ve finansal olmayan birikimlere ayrılan imkânların toplamı. Ulusal ve kişisel servet farklı şeyler.
Credit Suisse isimli yabancı kuruluş, her yıl dünya genelinde ülkelerin kişisel servetlerindeki değişimi belirliyor.
Bu araştırmada, ülkelerin yetişkin başına servet büyüklükleri ile servet birikiminin yapısı ortaya çıkıyor.
2014 araştırmasına göre, dünya genelinde 4 milyar 699 milyon yetişkinin toplam kişisel serveti 263 trilyon dolar.
Kişi başı medyan (en küçükten en büyüğe doğru dizilen servetin en ortasında yer alan) servet rakamı 3.641 dolar. Ortalama kişi başı servet 56.016 dolar.
Ankara’dan İstanbul’a göç ettiğimde piyasayı bilen büyüklerim, “Arada sırada Mısır Çarşısı’na git. Arka kapısından Hasırcılar Sokağı’na gir. Eğer Kuru Kahveci Mehmet Efendi ile Namlı Pastırmacı’nın önünde kuyruk var ise, işler iyidir” dediler.
Ben büyüklerimin sözüne değer veririm. Arada sırada Mısır Çarşısı’na ve Hasırcılar’a giderim.
Sayın okuyucularıma, geçen cumartesi teftişinin raporunu arz edeceğim. Mısır Çarşısı giderek özelliğini kaybediyor. Baharatçı dükkânları elma çayı, lokum, kuru yemiş ağırlıklı oldu. Arada turistik eşya satıcıları var. Bir dükkânda havyar satışı devam ediyor. Pastırmacı, sucukçu azalmış.
Mısır Çarşısı’nda dolaşırken baharatçı dükkânlarına ilgim artar. Baharatçı dükkânı denilince de aklıma “Üzerlik nazarlık otu” aramak gelir. Çocukluğumuzda büyüklerimiz bizi nazara, kazaya, belaya karşı üzerlik nazarlık otuyla tütsülerlerdi.
İlk baharatçı dükkânından başlayarak soruyorum. Çalışanların çoğu üzerlik nazarlık otunun adını duymamış. Beni başka dükkânlara yönlendiriyorlar. Nihayet tek bir baharatçı dükkânının sahibi Aziz Aslan ilgi gösterdi. Depodan tohum halinde değil, gerçek üzerlik nazarlık otunu buldurdu, getirtti. 9 TL ödedim.
Kalabalık
Kuyum ile ilgili harcamalarda kredi kartına 4 ay taksit imkânı tanındı.
Bu arada kredi kartı faizi ihtiyaç kredisi faizine bağlandı.
Kuyumda kredi kartına taksit imkânı getirilmesi, kredi kartında faizin ihtiyaç kredisi faizine bağlanması halkımıza bol bol altın alma imkânını mı verecek?
Altın zorunlu bir ihtiyaç maddesi değil. Borçlanmanın bir faturası var. Altın fiyatları bir iniyor, bir çıkıyor.
Bu durumda krediyle altın satın alınır mı? Krediyle altın satın almanın faturası nedir?
Önce ihtiyaç kredisi ve kredi kartı faizleri hakkında bilgi vereyim.
(Faizlerin hesaplanma şekliyle ilgili karışık hesaplamalar var. Bu yazıda günümüzde bankaların uyguladıkları faiz oranları ortalamasına göre basitleştirilmiş bilgi verilmektedir.)
Özel sektörün döviz borcu 278 milyar dolar ama döviz açığı 178 milyar dolar.
Özel sektörün döviz borcu denildiğinde, genelde özel sektörün, bankaların ve şirketlerin ” yurtdışından kullandıkları krediler”den söz edilir.
Yurtdışından dövizle borçlanan bankaların, yurtiçinde şirketlere kullandırdıkları döviz kredileri ve şirketlerin ithalat borcu gibi döviz yükümlülükleri bu dış döviz kredileri toplamı içinde yer almaz.
Açık anlatımla:
- Özel sektörün döviz borcu denilince, (1) bankaların ve finans kuruluşlarının döviz borcu ile (2) reel kesimin (şirketlerin) döviz yükümlükleri birlikte gündeme geliyor.
- Reel kesimin (şirketlerin) döviz borcu denilince, (1)şirketlerin sektörün yurtiçindeki bankalara döviz borçları ile (2) yurtdışındaki bankalara döviz borcu toplamı ayrımı yapılmıyor.
- Özel sektörün ticari borcu denilince (1) ithalat borcu dikkate alınıyor da (2) ihracat alacağı yok sayılıyor.
Hazine Müsteşarlığı haziran sonu itibarıyla Türkiye’nin brüt dış borcunu 401 milyar dolar olarak açıklamıştı.
Bu toplam borcun yüzde 70’ini oluşturan 279 milyar dolar özel sektörün borcu.
Toplam borcun kalan yüzde 30’unu oluşturan 123 milyar dolar ise kamunun ve Merkez Bankası’nın borcu.
Merkez Bankası ağustos sonu itibarıyla özel sektörün dış borcunun 242 milyar dolar olduğunu açıkladı.
Buna yurtiçinde oluşan 37 milyar dolar tutarındaki döviz yükümlülükleri eklendiğinde, toplam döviz borcu 279 milyar dolara ulaşıyor.
Merkez Bankası her ay özel sektörün dış borcunun nasıl oluştuğunu gösteren bilgiler yayımlıyor.
Özel sektörün ağustos ayı sonu itibarıyla toplam 279 milyar dolar olan borcunun 110 milyar dolarlık bölümü kısa vadeli dış borç. Ülkenin toplam kısa vadeli dış borcunun tamamına yakınını özel sektör taşıyor.